Kandırılmak ve Dinin Kandırmada Etkisi

KANDIRILIYORUZ!

Bir kişiye eleştiri yaptığınızda size karşı tepki verir, sözlerinizi önemsemez ve savunmaya geçer. Ancak, kişiye bir eleştiride bulunacağınız zaman, önce iyi bir özelliğini  söylerseniz, arkasından sizin sözünüze değer vermesini ve dinlemesini sağlamış olursunuz. Çünkü, onun bilgisine göre önceki söylediğiniz doğrudur, hoşuna da gitmiştir. Bundan sonraki sözünüzün ağırlığı eskisi gibi olmayacaktır. (ön cümlenin etkisi)

Bir kişiye, evet dedirtmenin yolları adlı kitaplar çıkmaktadır. Bunlarda, dediğinize kesin hayır diyecek bir insanla önce onun evet diyeceği özelliklerden giderek sürekli evet dedirtip, bundan sonraki sözlerinizin de doğru veya onaylamaya layık olduğunu düşünecektir. ( ön  cümleyi kabulün etkisi)

Eğer Allah’ın yüceliklerini, yaratmadaki kudretini anlatırsanız, insanlar sempati duyar sözlerinize. Bunlar bilimsel ve insanlarca kabul edilen ortak doğrulardır. Bunu anlatırken, karşıdaki kişi sürekli onaylar ve bundan sonra alakasız bir cümle de gelse, kabul eder. “Çıkış noktası doğru olduğundan, sonrası da doğrudur” önyargısı hayat bulur.

 

Bu hayatımızdan çok da uzak değildir! Bugün dini akımların pek çoğu bu yolla, Kurana uymayan, bir kaynakları olmayan ve kişileri yücelten öğretilerini onlarca insana anlatmaktadır. Allah’ın yüceliğini bilimsel delillerle anlatıp, sonra mehdiliğini iddia edenler, yüzyılda inen Allah’ın gönderdiği adam olduklarını iddia edenler; bu öğretilerini yaymayı, Allah’ın adını kullanmalarını ve ön cümleyi kabul etkisine borçludurlar.

Oysa, Kuranda, Allah’ın yaratmasıyla ya da varlığıyla sorunu olan kimse yoktur! Ateist denilen kişiler, yoğun şüphesi olan kişilerdir, onların pek çoğu da  yok saymakta değil, şüphe içindedirler, Allaha göre. Allah düşmanı olan müşrikler de yağmuru yağdıran Allahtır, bizi yaratan Allahtır diyorlardı!!! Hal böyleyken, Kurana uyduğunu söyleyip, onun dediğinin tersine gitmenin  ve insanları kandırmanın ne gibi bir adalet ve dürüstlük anlayışı vardır?

Sevdiğimiz bir arkadaşımızın sevdiği kişiye yakınlığımız ve Onun sözlerine verdiğimiz değer de artar. Aynı şekilde, bir politikacı daha alt seviyedeki bir adayla yan yana durur ve Onu desteklerse, çok büyük ihtimalle o politikacıya sempati duyanlar , başka biri için arayacakları kriterleri almayarak , alt seviyedeki politikacıyı da destekleyeceklerdir. ( saygının hatırı kuralı)

Kişiler, tanıdıkları ünlü kişilerin adını söyleyerek, insanlardan onur beklerler. “Benim amcam milletvekili, arkadaşım Tarkanın kuzeni gibi, artisti gördüğümde hep bana Selam verir…” gibi cümlelerle, onların üzerinden onu almak isterler.

 

İnsanlar hayattan ve ölümden emin olmak ve anlamlandırmak için Allah’a yakın olmak isterler. Ona sevgi -saygı beslerler. Eğer bir kişi Allah’a yakınsa, o kişiden faydalanmak Ona da yakın olmak isterler. Eğer birisi, Allah’a olan yakınlığını iddia ediyorsa onun adını ünlü isimleri gibi kullanarak, kendine itibar kazandırmak istiyordur.

 

“Ben, arada cinlerle konuşurum.” “Ben Peygamberi rüyada görür dururum, bana bir şeyler söyler.” “Allah bana yazdırıp, insanlara dağıt dedi, böylece insanlar aydınlansın bu bilgilerle” “Peygamber soyundan geliyorum ben” “Geçen, filanca veliyle karşılaştım, aynı anda 5 yerdeydi”  gibi ifadeler, kendi sözlerine değer kazandırmak, manevi bir hava katmak ve sorgulanamaz olduğunu belirtmek için kullanılan tekniklerdir.

 

Sayılan- sevilen bir babanın haylaz bir çocuğu olduğunda,  insanlar o babanın hatırına o kişideki haksızlık ve zulümleri yokmuş gibi davranırlar. Görmezden gelirler,o kadar iyi babası var o kadar hata kadı kızında da olur derler. ( saygının hatırı kuralı)

Ne yazık ki, Allah’a yakın olduğuna inanılan ve Allah’la ilgili cümle kurup sonra Kuranla alakası olmayan söylemler içine giren insanların örneği gibidir bu da. Bu insanlar, apaçık bir haksızlık yaptıklarında, yanlış yaptıklarında, çocuğun babası hatırına olduğu gibi “babasından habersiz bu işi yapmaz, babası da izin verdiğine göre, vardır bizim göremediğimiz bir hikmeti” ya da “ babası iyi zaten, bu hatasından ne olacak” derler. Din için de aynı şey geçerlidir. “Allah dostu olan bu kişi, Allahtan bağımsız yapmamıştır bu işi, vardır bir hikmeti” yada “ Böyle ufak tefek hatalar olur, nasıl olsa koca Allah dostu” diyerek, haksızlıklara yanlışlıklara göz yumulmaktadır. Allah’ın sözleri olan Kuran yerine,  onun bunun söylediği sözler Allah’ın sözlerine tercih edilmektedir.

Sürekli insanların televizyonda izlediği, değer verdiği insanların sözlerinin doğru olduğuna daha fazla inanır insanlar. Bu yüzden, normalde sigara tiryakisi olan bir şarkıcı- artist ya da sporcu “sigara içmeyin, bu zararlıdır” dediği zaman çok insanın tanıdığı ve böyle güzel-yakışıklı, değer verilen birisi olmak için dediği de doğrudur demek ki der insanlar. ( itibar görenin doğruluğu sanısı)

 

İnsanlar tek başlarına çıkıp benim dediklerimi yapın, benim gücüme güç katın diyemez. Ama herkesçe saygı gören Allah adını kullanırsa, o kişinin sözleri ve davranışlarının Allah tarafından onaylı olduğunu düşünmek insanları yanlışa sürükler.

 

Dini konuşmalarda ve topluluklarda, çok insanın bir kişiye saygı göstermesi, tüm dinlerde olan bir özelliktir. Kalabalığın görülmesi, yada birisinin televizyona ye çıkması ve insanların bu kişinin dini sözlerini dinlemesi itibar etmesi, Onun doğru olduğu gibi bir sanı doğurur insanlar üzerinde. Siz istediğiniz kadar doğruyu söyleyin, televizyona çıkan, yada itibar gören bir kişinin yanlış da olsa bir sözü daha etkili olmaktadır.

Reklamcılıkta, ürünü kullanması istenenlere “Filanca şarkıcı, politikacı, tanınmış kişi de bunu kullanıyor” derler ki kişiler bunun güvenilir olduğunu düşünsünler.(güven uydurmaca kuralı)

Kendilerinin güvenilir olduğunu kanıtlamak isterler dini gruplar da. Türedi (yeni çıkmış) olmadıklarını, eskiye dayanan kitapları olduğunu yada eski güvenilir bir şeyin devam ettiklerini savunurlar. Kendilerini, tarihi yada dini kitapların satır aralarındaki cümlelerden kanıtlar ve güvenilirlik kazanmaya çalışırlar. Buna, dini liderlerin çeşitli kitap ve tarihi olayları kendi gruplarına mal etmesini örnek verebiliriz.

Bir çocuğa güldüğünüzde ve şeker verdiğinizde, onu rahatlıkla sizinle gelmeye ikna edebilirsiniz. Sizin bu davranışlarınıza bakarak sizin iyi bir insan olduğunuzu düşünür ve Onu kaçırabilirsiniz rahatlıkla. (güleryüz)

Muhammed Peygamber akşama kadar sırıtarak veya gözleri gülerek mi gezmiştir etrafta? Hakikaten farkındaysak din  ve dini kişi denilince bu geliyor aklımıza. Çünkü, insanüstü yada normalden farklı dini lider algımız yüzyıllardır değişmedi! Muhammed Peygamber, çok kızardı da, sevinirdi de, üzülürdü de… Hepsini de normal insanlar gibi yaşardı. Ayrıca o, ev dışındakilere güleryüz evin içindekilere Allah ne verdiyse şeklinde davranmamıştır. O dürüsttür ve duygularını kandırmak adına kullanmamıştır.

Dünyanın her yerinde, dini simgeleyen din adamlarında bir mahrur bakış, yüzde bir tebessüm, her söylenen sözü alttan alır ve iyilikle cevaplama gibi bir ortak özellik oluşmuştur. Halk, böyle insanüstü kişiler olduğuna inanarak, sorumlulukları üzerinden yıkmaya çalışmıştır, biz öyle olamayız ki diye. Güleryüz abidesi yalancıları da bu durumdan bir itibar kazanmaktadır. Ayrıca söylediği sözlerin doğru olduğuna, çocuk örneği gibi çağırdığı yerin doğru olduğuna şekerle kandırmaktadır.

Yeni bir ürün çıkacağı zaman, reklamcılar ürünün  ufak boyutlarını insanlara tattırırlar. Böylece, bedava tadına bakan kişi, ondan para vermediği halde faydalandığından dolayı borçluluk duygusu altına girer. Bir süre sonra, rafta gördüğü bu ürünü alacaktır. (Minnet duygusu)

Dini gruplar da, Kuranı anlatmak yerine, kendi liderlerini ve gruplarını yüceltirken, insanlara bu çeşit iyiliklerde bulunarak onları kendilerine minnet ettirirler. Onların ihtiyaçlarını görerek, Kendilerine hizmet ettirmektedirler.

 

SONUÇ: İnsanları Allah adına kandırmak, tüm kandırmaların en ciddi hasarları doğuran ve sömürüye kapı açan bir sorundur. Sözlerle başlayan, maneviyat artırmak sözleriyle başlayan söylemler; nedense maddiyat artırmaktadır.

Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyorlar ve Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele! (9/34)

Sokaktaki herhangi bir kişi hakkında “bir şey söyledi” dense, kimsenin umrunda olmaz. Ancak, “başbakan  bir şey söyledi, yeni kanun çıkacakmış” dense, herkes ilgilenir ve aslını araştırır, çünkü sonuçları önemlidir. Allah hakkında söylenenler, din hakkında söylenenler ciddidir, Dünyadaki tüm sömürülerin başı ve en kötüsü din sömürüsüdür.

 

Petek FURKAN

 


About the Author
Author

petekx

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website