Yemin ve Ahit Etmek…

Günlük yaşantımızda o kadar yerleşmiş ki yemin etmek ağzımıza; unutuyoruz önemini ve uyulmadığı takdirde doğabilecek sonuçları…Her lafımızın başına şartmış gibi “vallahi” getiriyoruz, daha inanılır kılmak için sözlerimizi “yeminle” diye devam ettiriyoruz; Allah’ı bazen haklı bazen haksız yere şahit gösterip duruyoruz. Sakız olmuş gidiyor bu yeminler…Açıkça uyarılıyoruz bu konuda oysa ki:

“Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek; yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun(onlara riayet edin). Allah size ayetleri açıklıyor; umulur ki şükredesiniz”
Maide 89

Aldırış etmeden bol keseden savurduğumuz yeminleri kimi zaman birini lafımıza inandırmak için kullanıyoruz, kimi zaman vaadlerimiz için kullanıyoruz, kimi zaman kendi kendimize yaptırımlarımız için…Oysa ki her birinde (bilinçli olarak edilenlerde) çok büyük bir keffarete giriyoruz ama bu yeminlere ne denli titizlikle bağlı kalmamız gerektiğini unutabiliyoruz. Allah muhakkak karşılığını istiyor sadık kalınmayan ya da yalan yere edilen yeminlerin ki bir değil üç farklı keffaret biçimi sunuyor bize çok şükür ki.
Kasıtlı edilmeyen yeminlerden sorumlu tutulmamamız da ayrıca bir şükür konusu acak yine de bunu ağız alışkanlığı haline getirmemekte fayda olduğuna inanıyorum. Müslüman kişinin özü sözü zaten bir olmalıdır. Yemini bir kenara bırakalım, söz vermek ve bunu mutlaka tutmak diye de bir şey vardır. Her ne kadar söz vermek (ahit etmek)kişinin insayitifine kalan ve yemin etmenin yanında ezilip büzülüp küçük bir şeymiş gibi kalan bir durum gibi görünse de Kur’an’da önemle üzerinde durulur:

“….Hayırda erginlik o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı/duayı yerine getirir, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. İşte bunlrdır takva sahipleri.”
Bakara 177

Söz vermek bu ayette görüldüğü gibi imanlı insanın inanması/yapması gereken çok önemli şeylerle aynı ayette geçiyor. Aşağıdaki ayetle de söz verdiğimizde sözümüze sadık olmamız açıkça emrediliyor.

“Ey iman sahipleri! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine getirin!…”
Maide 1

“….Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.”
İsra 34

Her lafımızda Allah’ı şahit göstererek yemine etmeyi ağız alışkanlığı haline getirmekten vazgeçmemiz gerektiği gibi, aile içinde, iş ortamında, arkadaşlıklarda ve daha pek çok durum ve ortamda birbirimize verdiğimiz sözlere sadık olmanın ciddiyetini de anlamamız gerekiyor. Müminler olarak taşımamız gereken özelliklerden biri de bu çünkü.

“O müminler emanetlerine, ahitlerine saygı duyup sahip çıkanlardır.”
Müminun 8



About the Author
Author

zeynep t.

Leave a reply

Name (required)

Website