Şirke Aralanan Kapı: “Nazar” ACTT*

Üzerinde durulması gereken konulardan biri de “nazar” kavramıdır. Çok önemsiz gibi duran nazar konusu aslında üzerinde durulması gereken ciddi bir konudur. Etrafımız nazarın kötü etkilerine inanan insanlar ve bu insanları sömüren insancıklarla dolu. Hatta nazarın kötü etkilerinden kurtulmak için insanlar; evlerine, iş yerlerine, arabalarına, kendi çocuklarının elbiselerinin iyi görünen yüzüne mavi-beyaz, içinde bir göz olan boncuklar takarlar. Bu boncukların onları kötü etkilerden koruduğunu sanırlar. Kurşun dökmeler, muskalar, tılsımlar, cevşenler hep bu kötü etkilerden kurtulmak için başvurulan yollardır. Belki farkına varmadan Allah’tan beklemeleri gereken yardımı, kendilerine hiçbir zarar ya da yarar sağlamayacak olan şeylerden beklerler. Oysa Rabb’in kitapta bize gönderdiği vahye biraz kulak kesilse bu insanlar, yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu görecektir. Bakın Rabb bizleri nasıl da uyarıyor:

“O, Allah’ı bırakıp da kendisine fayda ve zarar veremeyecek şeylere tapınır. İşte en derin sapıklık budur.”
(Hacc suresi, 12)

Yine başka bir ayette yine insanların kendi elleriyle yontuklarına nasıl taptıklarını ve delalete düştüğünü “Samiri’nin buzağısı” örneğiyle bize aktarıyor:

Sâmirî onlar için, böğürmesi olan bir buzağı heykeli çıkardı. Dediler ki: “Bu, hem sizin hem de Mûsa’nın tanrısıdır. Ama Mûsa unuttu.”
“Görmüyorlar mıydı ki; o, kendilerine ne bir söz söyleyebilirdi, ne bir zarar, ne de bir fayda verebilirdi.”
(Ta-Ha suresi, 88-89)

Evet, insan davranışları yüzyıllar geçmesine rağmen ne kadar da birbirine benziyor değil mi? Bu, insanlık var oldukça değişmeyecek bir durumdur. Bugün bile insanlar kendi elleriyle yarattıkları/yontukları paraya tapmıyor mu, kişiliklerini bir tomar karşılığında bir giysi gibi üstlerinden çıkarmıyor mu, bütün ideallerini ilkelerini yaşama nedenlerini hep bu para yüzünden çiğnemiyorlar mı? Gün gelmiş bu altın buzağı olmuş, gün gelmiş para olmuş, gün gelmiş mavi-beyaz renkte boncuklar olmuş… Ama değişmeyen tek gerçek insanların kendi elleriyle yontukları ve kendilerine ne bir zarar, ne de yarar sağlayabilecek şeylerden medet ummalarıdır. Kendi yarattıkları iktidarlarında Rabb’lık davasında bulunmaları, insanların yaptıklarına tapmaktan başka ne olabilir ki?

Şimdi anlamı kaydırılan “nazar”ın varlığını(!) ortaya koyan ayette geçelim:

O kafirler (gerçeği örtenler), Zikri(kuran’ı/vahyi/mesajı/) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. “O, gerçekten bir delidir.” diyorlardı.
(Kalem suresi, 51)

Gözlerin, insanların yüzünde ve bütün vücudunda en önemli ve etkili organ olduğu muhakkaktır. Gözlerin etkileyiciliği inkar edilemez bir gerçekliktir. Bu etkileyicilik, karşısındakini yıkıma uğratacak, maddi ve manevi olarak başına kötülük getirecek bir etkileyicilik olmadığı da başka bir gerçektir. Bu tür etkileyicilik tamamen psikolojik bir durumdur. Yani bakanın nazarı, karşıdakini etkilemekten çok; o nazarın kendi üzerinde önemli bir etkiye sahip olacağını zanneden, öyle düşünen ve inan insanın kuruntuları/vehimleri kendisini etkilemektedir.

Yukarıdaki ayette geçen “gözleriyle devirmek” deyimi “kıskançlığı, kini, nefreti, öfkeyi, çekememeyi” anlatmaktadır.
Ayetin anlamı bu kadar açıkken nedense insanların dini hassasiyetlerini de sömürerek kendilerine bir rant kapısı açanlar ya nazar boncukları satarak kendilerine bir sektör oluşturdular ya da üfleyerek püfleyerek Allah’ın ayetlerini az bir para karşılığında sattılar.

Hanif dostlar sitesinde “okuryazar” rumuzlu arkadaşın yazdıklarını aşağıya aktarıyorum:
” Anlamsal zorlamalarla Kur’an ‘dan nazara kanıt olarak getirilen, nazar duası veya nazar ayeti, 68Kalem/51-52 ‘dir.

68/51-“İnkar edenler, Kur’an ‘ı dinlediklerinde, bakışlarıyla seni neredeyse devireceklerdi. (Peygamber hakkında)O, bir delirmiştir, diyorlardı.”
68/52-“Oysa o(Kur’an), tüm insanlık için bir öğüttür.”

Bu ayetlere dikkat edilirse, eğer nazar varsa, diyelim ki var;
a)Allah ‘a inananların değil, inkar edenlerin nazarları değmektedir(!)
b)Yine nazar varsa, inkar edenlerin nazarları her zaman değil, Kur’an ‘ı dinledikleri zaman değmektedir(!)
c)Nazarları değince de, Peygamber ‘e zarar vermek istemişler, ama zarar verememişlerdir(!) Çünkü ayette neredeyse diyor, demek ki zarar verememişler.
d)Aynı ayette, Peygamber ‘i delirmişlikle suçladıklarına göre, bu durumun, kıskançlıklarından değil, öfke, kin ve nefretlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Ayette asıl konu Peygamber değil, Kur’an karşıtlarının Kur’an ‘a tahammülsüzlükleri olduğunu öğrenmekteyiz. Dinde kendisine önemli bir rol yükleyen katı bir inanır, Kur’an ‘dan kendi inancına ters bir bilgi geldiğinde, bunun savunucusunu bakışlarıyla delmek, devirmek ve yıkmak istemez mi?”

( http://www.hanifdostlar.net/forum_posts.asp?TID=1071)


About the Author
Author

wejedar

Leave a reply

Name (required)

Website