Din Adına Sünnet Ettirmeyin Çocuklarınızı

 

Çocukların  din adına sünnet ettirmek sapkınlıktır, şirktir, kendini ve Kur’anı bilmezliktir, ondan uzaklaşmaktır, peygamberimize iftiradır, Allah’ın hükmüne ortaklıktır, şeytanın ayak izini takip etmektir, düşünmeden yapılan bir gelenektir, Yaratılışı değiştirmektir……

Kur’an da hiç geçmediği halde geleneksel uygulamaları din diye devam ediyorsanız , peygamberler dönemindeki geleneklerinden ve putlarından vazgeçmek istemeyen cahillerden ne farkınızın olduğunu  söyleyebilir misiniz? Çünkü siz din adına yaptığınız şeyleri Kur’an da olup olmadığına bakmıyorsunuz, yapmış olduğunuz ezberleri onda sorgulamıyorsunuz, uydurulmuş yalanları devam ettirip şeytanın ayak izlerini takip ediyorsunuz.  Doğru yolda olduğunuzu sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz.

 

 

Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah’tan daha güzel hüküm veren kim vardır?
(MAİDE 50)

 

 

Allah ayetlerinde, insanlara önceki peygamberlerin ve kavimlerinin haberlerini hatırlatıyor ki aynı hatalara düşmeyelim ancak ısrarla Müslümanlar Kur’andan(Allah’ın ipinden, rehberden, karanlıklardan aydınlığa çıkarandan, öğütten…………………) uzaklaşarak geleneklere sarılıyorlar.

 

Aklınızı işletmiyorsunuz, din olarak sorumlu olduğunuzla ilgilenmeyip kendinize başka uyduruk eğlenceler buluyorsunuz. Gelenekleri din diye yaşıyorsunuz.

 

 

“Bu [Kur’ân], uydurulan bir söz değildir. Ancak kendinden evvelkilerin tasdiki, inananlar için her şeyin detaylandırılması, bir yol gösterme ve rahmettir.”
(YUSUF 111)


 

Sünnet olma gibi bir yaradılış değişikliği, nasıl olurda Kuranda geçmez. Rabbim hiçbir zaman hiçbir şeyi unutmaz, eksik bırakmaz. Peygamberlerde sadece Allah’tan geleni iletirler, ilave yapmazlar.

 

 

Ve Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek biri yoktur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.”
(ENAM 115)


 

Sadece kuran değil, gördüğünüz veya görmediğiniz, işittiğiniz veya işitmediğiniz, algıladığınız veya algılamadığınız her şey Allah’ın ayetleridir. Allah’ın ayetlerinde eksik, kusur, çatlaklık, yanlışlık, çelişki, …olmaz. İnsanı da en güzel şekilde yaratmıştır.

 

 

Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O’dur. O Rahman’ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?
(Mulk 3)

 

”O ki yarattığı herşeyi güzel yarattı ve insanı yaratmaya da bir çamurdan başladı”
(Secde 7)

 

Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.
(Tin 4)

 

Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah’tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir! O, diridir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde sadece Allah’a itaat ederek  O’na ibadet edin.
Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. De ki: “Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.”
(MU’MİN 64-66)

 

Allah o şeytana lanet etmiştir. Demişti ki o: “Senin kullarından belirli bir pay elbette alacağım.”  “Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah’ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler.” Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır. Şeytan, onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur, hurafeye iter. Ama o, onlara bir aldanıştan başka hiçbir şey vaat etmez. Bunların varacakları yer cehennemdir. Ve cehennemden kaçıp kurtulacak bir yer bulamazlar. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah’ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah’tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir?
(NİSÂ 118-122)

 

Andolsun ki bana gelen zikir’den beni o saptırdı. şeytan, insanı yapayalnız bırakıp, rezil ediyor. Resul de şöyle der: “Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.” Biz böylece her peygambere, suçlulardan bir düşman musallat ettik. Kılavuz ve yardımcı olarak Rabbin yeter. İnkâr edenler dediler ki: “Kur’an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!” Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk. Onlar sana ne zaman bir misal getirecek olsalar, Biz sana gerçeği getirir ve en güzel açıklamayı yaparız. O yüzleri üstü cehenneme sevk edilecek olanlar, mekân bakımından en şerli, yol bakımından en sapık kişilerdir. ”
(Furkan 29-34)

 

Hayır, zulmetmekte olanlar, hiç bir bilgiye dayanmaksızın kendi istek ve tutkularına uymuşlardır. Allah’ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiç bir yardımcıları yoktur. Öyleyse sen, yüzünü Hanif olarak dine, Allah’ın fıtratına çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler. O’na yönelmiş kişiler olarak O’ndan sakının! Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın. Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.
(RÛM  29-32)

 

İş hükme bağlanıp bitince, şeytan der ki: «Doğrusu Allah, size gerçek olan va`di va`detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acıklı bir azab vardır.
(İBRAHİM 22)

 

 

 

 

 

Hüküm yalnız Allah’ındır, O hükmüne  kimseyi ortak etmez

 

 

Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiç bir ispatlayıcı delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler
(YÛSUF – 40)

 

Bu Allah’tan dır diyemediğiniz(hadis, sünnet) şeyleri Peygamberimizdendir deyip de peygamberin üzerine iftira atmayın. Din gününün sahibi yalnız Allah’tır. Haddi aşmayın.Allah’ın sınırları bellidir. Kendiniz sınır belirlemeye kalkışmayın.

 

Hayır, sandıkları gibi değil! Yemin ederim gördüklerinize, Ve görmediklerinize! Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür. Bir şairin sözü değildir o. Ne kadar da az inanıyorsunuz? Bir kâhinin sözü de değildir o. Ne kadar da az araştırıp düşünüyorsunuz? Âlemlerin Rabbi’nden bir indiriştir o. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi Elbette onu sağından tutup yakalardık. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Sizden hiç kimse de buna engel olamazdı. Çünkü o muttakiler için bir öğüttür. Ve biz, içinizden onu yalanlayanların bulunduğunu kesinlikle biliyoruz. Ve o, küfre sapanlar için tam bir hasrettir. Ve o, kesin bilginin tam gerçeğidir. Hadi artık, yüce Rabbinin adını tespih et!
(HÂKKA 38- 52)

 

Bu dünyada kör olan, âhirette de kördür. Yolca da daha sapıktır o. Ve neredeyse sana vahyettiğimiz şeyden başkası ile Bize iftira etmen için gerçekten seni fitneye düşürüyorlardı. Ve o taktirde seni mutlaka dost edinirlerdi. Ve seni sebat ettirmeseydik, andolsun ki sen, onlara biraz meylederdin. O zaman, hiç şüphesiz sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık; sonra bize karşı kendin için bir yardımcı da bulamazdın.
(İsra 72-75)

 

Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda,  bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya  bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.”
(Yûnus
15)

 

Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. Allah’a teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir.
(Mâide 44)

Ve yeryüzünde bulunanların çoğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tâbî olurlar. Ve onlar, ancak yalan uydururlar.
(Enam 116)

 

Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.”
(NECM
28)

 

 

Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline! Vay kazandıklarından dolayı onların haline!
(Bakara 79)

 

Dini hurafelerden ve yanlışlardan temizlemek tüm Müslümanların boynunun bir borcudur. Allah yolunda savaşmak Kuran’ı(Allah’tan indirilmeyi) hakim kılmak ve bunun için mücadele etmekten geçer. Asıl sünnet(peygamberimizin yaptığı Allah’ın sözünü iletmek, din adına sadece ona uymak) budur. Nasıl bir zihniyettir ki Allah’tan geleni bir kenara bırakıp ne olduğu belli olmayan çelişkilerle dolu olan, beşer tarafından yazılmış ve aktarılmış kaynakların sözleriyle hareket ediyoruz. Seni ve her şeyi yaratanın sözünü bir tarafa bırakıp beşer sözünü yöneliyoruz

 

İnsanlar hurafelerle, uydurmalarla, dine ilavelerle kendi görünmeyen putlarını gelenek, hadis , sünnet adı altında yaratıyorlar, daha sonra din diye sorgusuz sualsiz bir şekilde tapıyorlar onlara.

 

Görmediniz mi, Allah, göklerde ve yerde bulunan şeyleri sizin emrinize verdi ve görünür görünmez nimetlerini üstünüze saçtı. İnsanlardan öylesi var ki, Allah uğrunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın mücadele eder. Böylelerine, Allah’ın indirdiğine uyun dendiğinde şu cevabı verirler: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız.” Peki, şeytan onları, alevli ateşin azabına çağırmış olsa da mı? Güzel düşünüp güzel davranarak yüzünü Allah’a teslim eden, en sağlam kulpa yapışmıştır. İş ve oluşların sonu Allah’a varır. İnkâr edenin küfrü seni tasalandırmasın! Onların dönüşü bizedir; yapıp ettiklerini onlara haber vereceğiz. Kuşkusuz, Allah, göğüslerin içindekini bilmektedir. Onları birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz. Eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan yemin olsun, “Allah” derler. De ki: “Hamt Allah’adır!” Ama onların çokları bilmiyorlar.
(LOKMÂN  20-25)

 

Karşılarında okunup duran bir kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
(Ankebut 51)

 

Kitaba sımsıkı sarılan ve namazı dosdoğru kılanlara gelince: İyiliğe çalışanların ödülünü Biz asla zayi etmeyiz. Bir zaman, dağı tepelerine bir gölgelik gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı. “Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ki korunabilesiniz.” Hani Rabbin, ademoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: “Rabbiniz değil miyim?” Onlar: “Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz.” demişlerdi. Kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” demeyesiniz. Şöyle de demeyesiniz: “Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helak mı edeceksin?” İşte biz ayetleri böyle birer birer açıklarız, umulur ki dönerler. Onlara, âyetlerimizi verdiğimiz kimsenin haberini anlat. Sonra o, âyetlerden ayrıldı, artık şeytan onu kendisine tâbî kıldı. Ve böylece o zarar görenlerden (azgınlardan) oldu. Dileseydik onu, o ayetlerle yüceltirdik. Ama o, yere saplandı, iğreti arzularına uydu. Onun durumu şu köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan dilini sarkıtarak solur, kendi haline bıraksan dilini sarkıtarak solur. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu hikayeyi anlat ki düşünüp taşınabilsinler. Ayetlerimizi yalanlayanlar ve yalnızca kendi nefislerine zulmedenlerin örneği ne kadar kötüdür. Allah’ın yol gösterdiği, gerçeğe varmıştır; saptırdıkları ise hüsrana batıp kalmıştır.
(A’RÂF 170-178)

 

 

“Ve senin Rabbin unutmuş değildir.”
(MERYEM 64)

 

“Biz Kitapta hiçbir şeyi tefrit yapmadık [noksan, yetersiz bırakmadık]. Sonra onlar Rabblerine toplanacaklardır.”
(ENAM 38)

 

“Ve O, size Kitab’ı [Kur’ân’ı] ayrıntılı / hakk, bâtıl ayrılmış olarak indirdiği hâlde, Allah’tan başka bir hakem mi arayayım?”
(ENAM 114)

 

” İşte bunlar, Bizim sana hakk ile okumakta olduğumuz Allah’ın Âyetleridir. Sana onları hakkıyla okuyoruz. Artık onlar, Allah’tan ve O’nun Âyetlerinden sonra, hangi söze/ hangi olguya inanacaklar? ”
(CASİYE 6)

“Hiç kuşkusuz Biz, size, öğüdünüz/şan şerefiniz içinde olan bir kitap indirdik. Buna rağmen hala akıllanmayacak mısınız?”
(ENBİYA 10)

 

“Biz bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve Müslümanlara bir kılavuz, bir rahmet ve bir müjde olarak sana indirdik.”
(NAHL 89)

 

“Bu, Bizim, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa; Azîz’in, Hamîd’in; göklerde olan şeyler, yeryüzünde olan şeyler Kendisinin olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”
(İBRAHİM 1)

 

“Ve andolsun ki Biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce geçen kişilerden örnekler ve muttakiler için öğütler indirdik.”
(NUR 34)

 

“Hiç kuşkusuz onlara, inananlar için, bir kılavuz ve rahmet olarak, tam bir bilgiyle detaylandırdığımız bir Kitap getirmiştik.”
(ARAF 52)

 

“[Bu, ] Allah’tan başkasına kulluk etmeyin [sadece Allah’a kulluk edin] diye Âyetleri hikmet içertilmiş/bozulması engellenmiş, bir de Hâkim [hikmetler koyan/ engelleyen], Habîr [her şeyden haberdar olan Allah] tarafından detaylandırılmış bir kitaptır”
(HUD 1)

 

“Onların sana getirdikleri her bir meselede Biz mutlaka sana hakkı ve en güzel açıklamayı getirmişizdir.”
(FURKAN 33)

 

Ey insanlar! Rabbinizden size bir kesin delil gelmiştir. Ve size, apaçık bir nur indirdik.
( NİSÂ  174)

 

Kendilerine okunan Kitap’ı şüphesiz Bizim sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
(ANKEBUT 51)

Şüphesiz: «Bizim Rabbimiz Allah`tır» deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
(AHKAF 13)

 

Ve şüphesiz o [sana vahyedilen; Kur’an], senin için de kavmin için de gerçekten bir öğüttür/şan şereftir SİZ ONDAN SORGULANACAKSINIZ.”
(ZUHRUF 44)

En büyük yalanlardan biride sünnetin yararlı olduğu konusudur. Sünnet ile kaybedilenler çok daha fazladır, zararları ve riskleri vardır. Bunları araştırın göreceksiniz.

 

İbrahim peygamberin yaşlığında (70-110 yaşlarında) baltayla(keserle) sünnet olduğuna dair komik hadisler var. Bunları bırakın ve sadece Kuran’ın hükümlerini ve öğütlerini anlamaya çalışın ve dosdoğru yol olan Allah’a yönelin, nankörlük etmeyin, şükredenlerden olun.


About the Author
Author

adilhaktan

Comments (9)
Leave a reply

Reply to vekuran Cancel reply

Name (required)

Website