ATEİZM VE DİN

 

Şu bir gerçektir ki insanın var edilmesiyle birlikte yeryüzünde iki akım/ iki fikir oluşmuş ve bu iki akım ilk insanlardan bu yana iki nehir olarak aka gelmiştir.

Bu nehirlerden biri iman/inanç nehri, diğeri ise inançsızlık yani günümüz tabiriyle ateizmdir.

Bu akımlardan biri kainatı anlamlandırarak aydınlatan ve var olan her şeyi anlamlı kılan bir manevi bir ışık, bir nur olan Allah inancıdır…

Diğeri ise kâinatı ve varlığı boşluğa, abesiyete, tesadüfe, anlamsızlığa ve karanlığa iten Ateist düşüncedir…

Ve yine hiç şüphesiz bu iki akım kıyamete kadar varlıklarını devam ettireceklerdir. Ve bu iki nehirden hiçbiri bir diğerini tamamen kurutamayacaktır. Ta ki kıyamete kadar… Zira Allah’ın insana verdiği özgür irade onun inanmak ya da inanmamak konusunda özgür olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.

Aslında asıl mesele bu iki nehrin, iki akımın akıp gelmesi değil sizin bu akan nehirlerden hangisinde olduğunuzdur. Neticede nehirler ve nehirle birlikte içinde akanlar bir yere dökülecek…  Seçim sizin…

Bu yazımızın amacı “ateist olanları imana teslim etme” veya onları “ister istemez inanamaya mecbur edecek deliller ortaya koymak” değil elbette… Zaten biz ne söylersek söyleyelim, ne anlatırsak anlatalım inançsızlar içinde olup da;

  • inanmak istemeyenleri,
  • veya inanç konusunda ön yargılı olanları,
  • ya da yazılanları negatif sonuçlar çıkarma niyetiyle okuyanları,
  • ya da doğruyu arayış içinde olmayıp alay etme maksatlı davrananları,
  • veyahut kendilerini çok zeki ve bilgili sanıp inanan insanların hiçbir şey bilmediklerini ve akıllarını kullanmadıklarını düşünenleri,
  • veya kalpleri karanlığa alışmış olup ışıktan rahatsız olanları (yarasaların ışıktan rahatsız olması gibi)
  • veyahut güneşe baktıkları halde görmeyenleri (ki en zor durumlardan biri de budur. Birisi öğlen vaktinde tam tepedeki güneşi görmediğini iddia edecek olsa ona güneşi göstermek en zor işlerden olur. Zira aslında o şahıs da güneşi görmektedir ama görmediğini söylemektedir. Dolayısıyla sizin ona söyleyeceğiniz her şey onun için komik ve saçma olmaktan öteye geçmeyecektir. Zira onun amacı sizinle alay etmektir)
  • veyahut inançsızlığı bir yaşam biçimi olarak benimseyip özgürlükle karıştıranları
  • veyahut her türlü ahlak-ı rezileye müptela olup inancın kendisine sınır koyacağından korkanları…

Asla inandıramayacağımızı çok iyi biliyoruz. O yüzden yukarıda saydığımız kategorilerden birine giren bir düşünceye sahipseniz lütfen bu yazıyı okumayı bırakın!

Allah’ın varlığını bilimsel kanıtlarla matematiksel olarak formüle etmek şimdilik mümkün değildir. Ben şahsen böyle bir iddiada da değilim. Bu mümkün olduğunda ise kıyamet saati geldi demektir. Zira böyle bir ispat mümkün olduğunda dünyadaki imtihan sırrı ortadan kalkacak ve istisnasız tüm insanlar Allah’a inanmak zorunda kalacaklardır.

Bununla birlikte evren Allah’ın varlığını gösteren ve ona işaret eden sayısız bilgiyle doludur. Hatta bir atomun yapısından tutun da evrenin tamamına varıncaya kadar herşey Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eder. Nasıl ki;

  • Bir odaya girdiğinizde eğer elma kokusu alıyorsanız elmayı görmeseniz bile o odada elma olduğunu anlarsınız. (Elmayı görmeden elbette orada elma olduğu kesin bir şekilde ispatlanamaz. Ama odada bir elma olduğuna dair çok kuvvetli ve kesin bir izlenim edinilmiş olur.Zira elmanın kokusu elmaya işarettir)
  • Keza bir yaprak kımıldaması rüzgara işarettir,
  • Bir hareket onu hareket ettiren bir güce,
  • Keza duyduğunuz sesler onu çıkaran ses kaynağının varlığına işaret eder,
  • Keza duman ateşe,
  • Yazı kaleme, matbaaya, mürekkebe
  • Işık güneşe, ışık kaynağına
  • Kitab ise onun yazarına işaret ettiği gibi…

Biz her ne kadar matematiksel formüllerle ispat edemezsek ve bilimsel olarak açıklayamasak da

  • Evren/kainat tıpkı anlamlı büyük bir kitap gibi -tam olarak tanıyamasak dahi – onu yazana, (Allah’a)
  • Evrendeki hareketlilik tıpkı yaprağı hareket ettiren rüzgar gibi -görmesek de- onu hareket ettirene (Allah’a)
  • Hülasa evrendeki mevcudatın tamamı onu var edene işarettir.

İşte bu bu yazıya zaviyeden bakınız. İnanıp inanmamak tamamen sizlerin seçiminize kalmıştır…

Görülen odur ki Allah inanç konusunda insanları özgür bırakmış onları inanca zorlama noktasında gücünü kullanmamıştır. Eğer o herkesin kendisine inanmasını isteseydi şüphesiz bunu yapardı.

İşte ateistleri yanıltan durumlardan biri budur. “Allah varsa o halde neden herkesin kendisine inanmasını sağlamıyor?”

Aslında bu soru insana verilen özgür iradenin hem sonucu hem de kanıtıdır.

Allah’ın kendisine şeksiz şüphesiz inanan ve emrinden çıkmayan melekler gibi, ya da onu anlayıp idrak edemeyecek akıl ve şuur sahibi olmayan hayvanlar gibi mahlûku çoktur. Oysa insan yaratılışı gereği sahip olduğu akıl, irade, idrak, ruh, kalp gibi daha bir çok hissiyatı ve cihazatıyla hem melaikeden daha üstün bir varlık olabilme, hem de aşağılıkların en aşağılığı olabilme potansiyeline sahiptir.

İşte eğer Allah herkesi kendisine inanmaya zorlasa ve inandırsa o zaman insan “insan” olmazdı.

Devam edecek…

Selam ve dua ile

Metin AYDIN

 


About the Author
Author

metinlone

Comments (2)
Leave a reply

Reply to FSM Cancel reply

Name (required)

Website