Oku’yun!…

“Bu Bir Tebliğdir”

Oku’yun!… Dininizin kitabını Yaratan Rabbinizin adıyla başlayıp okuyun… O, kalemle yazmayı ve insana bilmediklerini öğretendir… Yalnız O’na kulluk eder ve yalnız O’ndan yardım dileriz… Tek hüküm koyucudur… Kuran; O’nun insanların akıllarını kullanıp faydalanmaları için indirdiği hak kitaptır… Apaçık deliller olarak indirilmiş, eksiksiz bir gerçektir… Apaçık bir mesajdır… Şüphe yoktur onda… Ona kuvvetle sarılıp, muhtevasını iyi inceleyip ders almalı, böylece kötü akıbetlerden korunmalısınız…

İlk paragrafa itirazı olanlar bundan sonrakileri okumayıp bırakabilirler. Onlar itirazlarının geçerliliğini onaylatacak binlerce din dışı ve hatta dini (!) kitap getirip önüme yığabilirler. Ama o kitapların hepsi insan yazmasıdır. Benimse ilk paragrafı onaylatacak tek belgem Allah’ın sözlerinin yazılı ve kendisi tarafından korunmuş olduğu bir ilahi kitap olan Kuran’dır. Yukarıdaki cümleler o kitabın birkaç noktasından alıntılanarak derlenmiştir.

***

Oku’yun!… Dininizin kitabını Yaratan Rabbinizin adıyla başlayıp okuyun. Şarkı gibi söylemeyin, okuyun! Arapçasını şiir gibi ezberleyip söylemeyin! Okuyun! Anladığınız ve bildiğiniz dilde okuyun. Dünyada bırakın en sevdiğinizi, herhangi bir insan bile size uzaklardan bir mesaj gönderse ve bu mesaj gönderdiği ülkenin dilinde olsa, o mesajın içinde ne olduğunu anlamak yerine gönderildiği ülkenin dilindeki haliyle onu ezberleme yoluna mı gidersiniz? Yoksa aklınızı kullanıp, o lisanı bilen birkaç kişiye bu mesajın çevirisini yaptırıp içinde gerçekten sizin için neler yazıldığını mı öğrenmek istersiniz?

Oku’yun!… Dininizin kitabını Yaratan Rabbinizin adıyla başlayıp okuyun. O, insanlara bilmediklerini öğreten Rabbiniz’in sözleridir. Sevapları ve günahları kendilerine ait olmak üzere söylüyorum ki Kuran; Muaviye’nin, Yezid’in, başka herhangi bir Emevi ya da Abbasi Halifesinin, Yavuz’un, Süleyman’ın veya Abdülhamit gibi Osmanlı Halifelerinin sözleri ya da uygulamaları değildir. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin, İmam Şafii’nin veya Maliki’nin sözleri de değildir. Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Mevlana’nın, Abdülkadir Geylani’nin veya Gönenli Mehmet Efendi’nin de sözleri değildir. Ebu Hüreyre’den, Vehb İbni Münebbih’den nakledilen ve hatta Ehl-i Beytin ve sahabenin anlattığı iddia edilen anlatılar hiç değildir.  Kuran; Buhari’nin, Tırmizi’nin, Müslim’in, Ebu Davud’un Kütübi Sittesinde bulunan veya sayılı imamların derlediği hadisler de değildir. Kuran hadislerdeki ya da her türlü mezheplerdeki gibi abartılı korkutmalardan ve zanlardan çok uzaktır. Hatta o, dört büyük halifenin, hatta ve hatta peygamberin sözleri ya da sünnetleri bile değildir. Kendisi de bir insan olan Peygamberimizi Hıristiyanların Hz.İsa’yı tanrılaştırdığı gibi putlaştırırsanız siz de doğru yoldan çıkarsınız. Çünkü unutmayın; Allah’ın birliği yanında şehadet ederiz ki; Muhammed, Allah’ın kulu ve elçisidir. Görevi sadece Kuran’ı tebliğdir. Ve Kuran sadece ve sadece Allah’ın sözleridir. Hal bu iken “O olmasaydı kainatı yaratmazdım” hadisindeki uydurmanın “İsa Tanrının oğludur” demekten hiç de farkı olmadığını anlayın.

Oku’yun!… Dininizin kitabını Yaratan Rabbinizin adıyla başlayıp okuyun. Çünkü; yalnız O’na kulluk eder ve yalnız O’ndan yardım dileriz. Bir şeyhin bizi Allah’a ulaştıracağı zannıyla onun tükürük hokkasını içerek yardım dilemek batıllığına düşmeyiz. Yalnız Allah’ın dediklerini yaparız; kibri dağları aşmış ve Firavunlaşmış din tüccarı siyasetçilerin atalarının ve geleneklerinin dönüştürülmüş dininin emrettiklerini değil! Allah’ı rüyasında gördüğü iddia edilen mezhep imamların içtihatlarının, güçlerini korumak ve halkını sömürmek adına Arap adetlerini din diye dünyaya yayan Emevi, Abbasi ya da Osmanlı Halifelerinin ya da Şeyhülislamlarının fetvalarının ve hatta bugün tek bir mezhep adına okunan resmi ve demokratik (!) fetvaların Allah’ın hükmü yerine hüküm koymak demek olduğunu bilerek Allah’ın tek hüküm koyucu olduğunu ve onun dışındaki hükümlerin din adına geçersiz olduğunu biliriz. Allah’tan her an, her yerde ve bilhassa ne söylediğimizi anladığımız şekilde kıldığımız namazı vesile ederek yardım dileriz; bir türbede mum yakarak ya da çaputlar bağlayarak, orada yatan mevtayı aracı ederek bile olsa şirke düşmenin gafletine kapılmayız. Peygamber hırkası gibi şeylere, sakalına, ayak izine müşriklerin atalarının putlarına tapındığı gibi tapınır vaziyetlere girmenin cahilliğinin farkına varırız.

Oku’yun!… Allah’ın kitabını okuyun. Kuran; apaçık deliller olarak indirilmiş, eksiksiz bir gerçek, apaçık bir mesaj ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde din adına her şeyi açıklamışken onu okumak yerine; anlaşılmaz içtihatlar ve cinnetvari emirlerle dolu sohbet kitaplarını, en doğrusunun bile doğruluğu tartışılır olan hadis kitaplarını, her mezhebe göre farklı farklı hazırlanmış ilmihalleri, risaleleri, tefsirleri, sözde İslami yaşam biçimlerini anlatır aile rehberlerini ve anladığınız dilde çevrilmiş olduğu halde iyi niyetlerle bile yazılmış olsa da sizi okuduğunu anlayamayan akılsızlar gibi görenlerin Kuran’a eklediği alt paragrafları okumayın. Bilmediğiniz bir kelime geçerse sözlüğe bakmak zor bir iş değil, hele ki bu devirde! Uyduruk hadislere ve içtihatlara dayanarak dini zorlaştırıp yaşanmaz hale getirmeyin. Doğruluğu ne kadar iddia edilirse edilsin Peygamberimize ait olduğu söylenen bir sözün (hadisin) yüzde yüz doğru olduğuna emin olamazken bir sözü onun söylemiş olduğunu kesinkes iddia etmek ve dinin gereği haline getirmek aslında ona hakaret etmenin, iftira atmanın ta kendisidir.

Oku’yun!… Sözgelimi abdest, övülmüş olan namaza temiz durmanız içindir; vücudunuzun derinliklerinde kan, parazit ve irinler akarken burnunuzun arka kemiklerindeki sümüğünüzü çıkarmasanız da, abdesti anlamsız bir ritüel haline getirmeseniz de dışınızı temizlemiş sayılırsınız. Gusletmek yıkanmak demektir; genzinizi sızlatana kadar suyu çekmeseniz de yıkanmış olursunuz, toplu iğne ucu kadar kuru yeriniz kalsa da! Dişinize dolgu yaptırdınız diye cenabet geziyor değilsiniz. Uyanın… Bu ve bunun gibi belki de milyonlarca hurafe ve uydurma bizi dinimizi yaşayamaz hale getirmektedir. Oysa dinimiz, Allah’ın kendi ayetleriyle “çok kolaylaştırdığı”nı belirtilerek Kuran’da yazdığından başkası değildir. Orada yazmıyorsa zaten insanı kendi sorumluluğunda serbest bıraktığı (mübah) bir alan olup dinle ilgili de değildir. İçiniz rahat bir şekilde müzik dinleyip, top oynayabilir, haremlik selamlık düşünmeden ölçülü şekilde kadın erkek birbirinizle konuşabilirsiniz.

Oku’yun!… Anlayın ki; türlü obsesyonlara girmenize hiç gerek yokmuş meğer. Görün ki sol ayağınızla girseniz de, sol elinizi kullansanız da, amuda kalkıp yürüseniz de fark etmez, serbestlik serbestliktir, helal helaldir, haram haramdır. Kuran; örtünüzü yakanıza vurun (göğüs dekoltenizi kapatın) derken; çarşafa, peçeye bürünmenize ya da burkaya girmenize ve üç boyutlu dünyaya bir ızgara deliğinin ardından eksik boyutla bakmanıza gerek yok. Hatta gözlerinizi dört açın ki dünya tarihi boyunca tekrar tekrar yaşandığı gibi etrafta din adına ne dolaplar döndürülüyor, ne yalanlar uyduruluyor, ne hale getirilmeye ya da üzerinizden hangi menfaatler sağlanmaya çalışılıyor farkına varın. Karı koca birbirinin elbisesi ve en güzel elbise takva elbisesi iken ne Arap, ne Acem, ne Kürt, ne Afgan, ne Çin ne de Türk geleneğini ve kültürünü din yapmayın. Kuran’da yazılı haram ve helallerin dışında kalanları haram ilan ederek aslında cehennem yolcusu olduğunuzun farkına varın. Kuran’ın herkesin anlayabileceği açık hükümlerindeki kelimelerin eğrilip bükülmesiyle icat edilen atalar dinini İslam zannetmeyin.

Oku’yun!… Onu duvara asıp bırakmayın, abdestli de olsanız okuyun, abdestsiz de olsanız okuyun. Yeter ki Allah’ın adıyla ve anlayacağınız dilde okuyun. Okuyanın melodisine kapılıp ağlamak için değil, içindeki müthiş ve bir şekilde (izafen) direkt şahsınıza hitap eden gerçekleri anlamak için okuyun da mucizeyi görün. Allah, Peygamberimize hitaben “Onu anlayasınız diye Arapça indirdik” derken “Arapça” kelimesine takılıp “anlayasınız diye” bölümüne akıl erdiremeyip Arapçayı Cennet dili bile yapan uyduruk açıklamaları din zannetmeyin. Onu okuyup anlamayı başkalarına bırakmayın. O kitap sizin içindir. Birileri okuyup anlayıp size kendi yorumladığı gibi anlatacaksa sadece onlara gönderilirdi, tüm insanlığa değil. Bugün olan; apaçık ve kolay emirler ve öğütlerle dolu Kuran’ın önüne atalarımızın binlerce cilt geleneksel din kitabının yığılmış ve bizi ona ulaşamaz hale getirmiş olduğudur.

Oku’yun!… Ve düşünün!.. Ya birilerinin ataları ya da bizim atalarımız yanlış yoldaysalar da mı onlara uyacağız? Eğer öyleyse Ebu Cehil gibiler de Allah’ın varlığına inanıyor, sakal bırakıyor, cübbe giyiyor, hatta kendilerine göre de olsa namaz kılıyor ve atalarının dinlerine uyuyorlardı. Lut kavmi de, Semud da, türlü mucizelere şahit olmuş İsrailoğlu da, yüzlerce peygamberin gönderildiği türlü kavimler de atalarının dinini uyguluyorlardı. Hatta ve hatta bilebildiğimiz kadarının hemen hemen tamamı dinsiz değildi bu kavimlerin. Atalarının dinini uygulayan bunca insan olduğuna ve bu hususa Kuran’da defalarca ve üstüne basa basa değinildiğine göre mesele sadece taştan puta tapanlar için değil. Resim yapmayı, fotoğraf çekmeyi, midye yemeyi haram hale getiren atalarımızın dininin İslam olmadığını, Kuran’da Allah’ın da belirttiği gibi mezhepler ve tarikatlar haline gelerek “dinimizi fırka fırka böldüğümüzü” ne zaman anlayacağız? Ya da anlayabilecek miyiz? Galiba birçoğumuz anlayamayacağız. Çünkü yine Kuran’da Allah kendisinin hidayete erdirecekleri hariç “Onların gözleri, kulakları ve kalpleri mühürlenmiştir” diyor. “Onlar sadece zanna uyar” diyor ve ekliyor: “Biz onların ardından bizi Allah’a daha kolay ulaştıracaklarını umarak gitmiştik” dedikleri gün bu sözleri ve dünyada iken dinden sapmış görerek aşağıladıklarının cennet tarafına gittiklerini görüp şaşırdıklarında bu durum, azabı hak edenlerin kendileri olduğu gerçeğinin önüne geçemeyecek.

Oku’yun!… Ve etrafınıza bakıp tefekkür edin. Serbestçe bilimi de okuyun. Serbestçe tarihi de okuyun ve görün ki Emevi döneminde de vaaz verirken nasıl birileri sözde Peygamber aşkıyla ağlayıp kürsüleri yumruklamış ve halkı nasıl yöneticilerin istediği gibi hareket etme moduna sokmuş! Tarihimize sahip çıkmak demek yanlışları pas geçmek demek değildir. Osmanlı döneminde Kuran’ı matbaada basmanın ve hatta sonraları Türkçesini basmanın nasıl ve neden yasaklanmış olduğunu görün.

Oku’yun!… Okurken şüpheye mi düştünüz? Bir kez daha okuyun. Peygamber hakkında mı şüpheye düştünüz? İman ve ilim dileyip bir kez daha okuyun. Olmadı, kendinize peygambere empati yaptırın. O da insandı bizim gibi. Nasıl bir imtihandır o açıklanması bir takım şüphelere yol açacak ayetleri alması ve etrafına ulaştırması? Bir düşünün. O nasıl ve hangi zor düşüncelerle sizin bu şüpheye düştüğünüz ayetleri etrafındakilere açıklamıştır acaba! Ve görün! Anlayın ki siz de okurken benzer bir imtihana tabi tutulmaktasınız aslında. Ama sonra mantığınıza nasıl da geri dönülmez bir kesinlikle oturup, şüpheye düştüğünüz ayetler asıl kurtarıcılarınız oluyor! Göreceksiniz. Ne şüphe kalacak ne vesvese. Her türlü soruya verebileceğiniz mantıklı cevaplar zihninize otururken artık internet sitelerinde ateistlere verilecek saçma cevaplar aramak zorunda da kalmayacaksınız.

Oku’yun!… Hala dininizin ve dünyanızın gördüğünüz gibi olduğunu ve dini biliyor diye çok değer verdiğiniz kimi ölmüş ya da halen yaşayan insanların (putlarınızın) dininiz adına (iyi ya da kötü niyetle) hareket etmiş olsalar bile, onların yolundan giderek en doğru yola ulaşacağınızı zannediyor musunuz? Eğer öyleyse ben yalnız Allah’ın sünnetine uyarak ve kendi peygamberimle, gelmiş geçmiş tüm peygamberleri sadece örnek alarak söylüyorum: Benim sözlerim size sadece bir tebliğden ibarettir. Size anlayacağınız şekilde ve bildiğiniz dilde, ama ilave edilmiş paragrafları hiç dikkate almadan (şüpheye düştüğünüzde birkaç meali karşılaştırarak ve üzerine dikkatle düşünerek) Kuran ayetlerini hiç zaman geçirmeden okuyun diyorum. Allah’a ulaşmak ve O’nun emirlerini yerine getirmek adına samimi olarak yaşamaya çalışırken O’nun yolundan çıkmış ve her iki dünyanızı ziyan etmiş halde bulmayın kendinizi. Bundan sonrası size ait! Benim dinim bana, sizin (atalarınızın) dininiz size! Bana şahit olarak Allah yeter… Sürç-i lisanımız olduysa Allah affetsin…

kalemzade.net


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (14)
Leave a reply

Reply to zeynep Cancel reply

Name (required)

Website