İnandık Demekle İş Bitti mi?

“Madem İnanıyorsunuz Neden Tam Aksini Yapıyorsunuz?”

Son tevhid dini olan İslamiyetin tek ve değiştirilemez kaynağı Kuran’dır. Bunu ilk söylediğinizde herkes kabul eder. Oysa bunu diliyle kabul edip icraatte kabul etmeyenler çoğunluktadır. Çoğu inanan Kuran’ı övmek için över, içinde ne olduğunu bildiği için değil! Ama birimiz çıkıp, işte biz dinimizin tek kaynağının Kuran olduğunu bildiğimizden onun dışındaki kaynakları din hükmü verecek manada göremeyiz dediğinde işler değişir! En başta Müslümanlar tabi ki Kuran derler, ama bunun yanında hadisler, rivayetler, mesneviler, risaleler, külliyatlar, lar lar lar, ler ler ler… de var!!! Hani tek ve değişmez kaynak Kuran’dı!!! Ne oldu! Bakıyorum da dilinizin söylediğini, ama’larla inkar ediyorsunuz!!!

Kuran’a göre yaşadığını iddia edenlerin, gerçekten Kuran’a göre yaşayıp yaşamadığını ise sadece Allah bilir. Ama dinimizin tek kaynağı olan Kuran’da ne yazdığından haberdar değilsek, Kuran’ı bir dinsiz olarak okuyan kadar bile, Kuran’a göre yaşayıp yaşamadığımızı bilemeyiz. Buna rağmen Müslüman’ım diyenlerin çoğu Kuran’ı okumuyorlar. Saçmalığa bakın ki kimileri okumadıkları kitaba inanıyorlar ve hak ettiği biçimde okumadıkları için orada söylenenlerin neredeyse tam aksini yapıyorlar. Ne acı!

Bir an için hadi biz de dinin tek kaynağının Kuran olmadığını, onun yanında bütün ler ler ler ve lar lar lar’ın da dinin kaynağı olduğunu kabul edelim! Yüzbinlerce hadisi Kuran’ın yanına ikinci bir kitap olarak koyalım ve onlara göre de yaşayalım! Çelişkileri nedeniyle bu mümkün değil ama hadi tamam, oldu diyelim!!!

Örneğin; sahih kabul edilen ve meşhur ulema tarafından hemfikir olunan hadislere göre bir kadın vücudunun tamamı avret olarak görülür ve kadının mümkünse tüm vücudunu örtmesi, en azından el, ayak ve yüzü hariç örtünmüş olması farz kabul edilir. Bakın sünnet değil farz!!! O halde şimdi gözlerinizi sulugözlü hoca efendilerin televizyon kanallarına ya da bilmem ne cemaatinin ticarethanelerine çevirin… Gördünüz mü?

Hadi Kuran’ı biz yanlış anlamış olabiliriz de hani sizin hadisleriniz Kuran’la uyum içinde ve doğruydu!!! Nedir televizyon kanalınızdaki bu kadınların hali o zaman? Ne yapıyorsunuz siz? Gerdanları açık kadınların oynadığı diziler ne arıyor sizin kameralarınızın karşısında!!! Plaj görüntüleri veren bikinili kızların oynadığı reklamların ne işi var televizyon kanallarınızda!!! Haşemalı kızlar ve göbek altını göstermeyen donlar giymiş delikanlılar yok mu deodorant ya da dondurma reklamı yapacak!!! Neden haberlerinizi, saçlarını güzelce yaptırıp süslenmiş ve en kaliteli makyajları yapmış kadınlar sunuyor bütün ekranlarda!!! Hadi diğer kanallar yoldan çıkmış diyelim, siz neden dinin bir diğer kaynağı olarak kabul ettiğiniz hadis külliyatlarınızın hükmettiği emir ve yasakları uygulamıyorsunuz!!! Acaba derdiniz din değil mi sizin? Acaba dininiz imanınız anlattığınız şey değil mi sizin!!! Uydurulana inandığınızı söylüyor, bir şekilde dayatıyor, ama kendiniz bile ona uymuyorsunuz! Dininiz imanınız nedir sizin!!!

Peki hastaneler!!! Sizin kendi özel hastanelerinizde neden diş hekimleri dolgu yapıyorlar? Hani diş dolgusu yapanın gusül abdesti geçersizdi!!! Cünüp mü geziyorsunuz yoksa siz!!! Madem doğum kontrol haramdı, marketlerinizdeki kondomlar ne iş hacı!!! Balon niyetine şişirip çocuklara mı veriyorsunuz!!! Madem inanıyorsunuz ulemanız söylemiş, neden dininizin emrinin hilafında hareket ediyorsunuz!!!

57-Hadid 27 Sonra onların izleri üzerinde peygamberlerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik; ona İncil’i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. Türettikleri ruhbanlığı ise, biz onlara yazmadık. Ancak Allah’ın rızasını aramak için türettiler ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.

 

Niye kendi inandığınızı bile uygulamıyorsunuz?… Niye biliyor musunuz? Ben söyleyeyim… Çünkü ikiyüzlüsünüz siz… Riyakârsınız. Kendinize bile samimi değilsiniz. Eğer bir hedefiniz varsa o hedefe ulaşmak için her şeyi mübah kabul edebiliyorsunuz. İnandık deyip aslında inanmıyorsunuz. Dilinizin söylediğini kalbiniz yalanlıyor. Siz -mış gibi yapıyorsunuz, öyle bir yapıyorsunuz ki kendi yalanınıza kendiniz bile şıp diye ikna oluyor ama iş nefsinize geldiğinde ilk önce kendiniz uymuyorsunuz. Nefsiniz kabardığında eve kapattığınız çarşaflıya değil, milletin namusuna dilinizi üst damağınıza yapıştırıp “cık cık cık” sesleriyle ilk önce siz bakıyorsunuz! Desinler’e alışmışsınız. Dininizin hükmünü bile bırakın hadisi, neredeyse üçüncü kitap olarak kendiniz veriyorsunuz. Cahile cehalet satıyorsunuz.  Sizin dil bilmez, kulak duymaz namazınız dua ve şükür etmeyi bile unutturmuş, rekat ve kelime saydırmakta size. Tefekkür edeceğiniz yerde boncuk sayıyorsunuz. İnandık dedik diye iş bitti de, kazandık zannediyorsunuz. İmanı da ilmi de verenin kim olduğunu unutmuş, kendinizi bir şeyleri sonuna kadar hak etmiş zannediyorsunuz. Irmakları hayal edip koşarken, ateşten denizlere kulaç atma ihtimalinizi hiçe sayıyor, göz ardı ediyorsunuz.

Kalemin ucu kırılmadan yazıyı bitirsem iyi olacak…

29-Ankebut 2, 3, 4 İnsanlar yalnız “inandık” demekle, hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? Gerçek şu ki, Biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Sözünde doğru olanları ve yalancıları Allah böylece birbirinden ayırt edecektir. Yoksa, kötülükler yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar. Ne kadar kötü, ne kadar yanlış hüküm veriyorlar!

kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (1)
Leave a reply

Reply to Fikret Arman Cancel reply

Name (required)

Website