İslamiyet… Nasıl Bir Teslimiyet?

Kime, Neye ve Nasıl Teslim Olunur?”

İslamiyet bildiğimiz gibi selam ve barış manalarının yanı sıra “teslim olmak” Müslüman ise “teslim olan” anlamlarına gelir. Müslüman olmayan ya da iman etmeye yanaşmayan birine “gel teslim ol (Müslüman ol)” denince ne düşünür? Muhtemelen “bu konudaki delillerin nedir ki ben teslim olayım” der. Neden diye sorar? Bu da onun en doğal hakkıdır. Başka dinde iken sorgulayıp da Müslüman olanları ne kadar takdir ediyoruz değil mi? Eğer “neden Müslüman olayım” diye sormazsa ve hiç itiraz etmeden “tamam teslim oldum” derse ne kadar da şaşırırız? Düşünürüz ki bu insan, daha önceden İslamiyet hakkında birtakım şeyler öğrenmiş ve sindirmiştir ki hemen teslim oldu! Aksi takdirde “teslim ol” der demez teslim oluyorsa ya bizle dalga geçiyor ya geçiştiriyor, ya bir art niyet besliyor ya da aklını kaybediyordur! Hiç insan, sorgulayıp anlamadan ve idrak etmeden teslim oldum der mi?

Aynen polisten kaçan bir suçlu veya savaşta düşmanla çarpışan bir asker gibi! Kaçacak yeri kalmayan suçlu, bir köşede polisler tarafından sıkıştırılır ve artık çaresiz kaldığını anlarsa elindeki silahı bırakır ve “teslim oldum” der. Savaşta düşmanıyla mücadele eden ve buna rağmen başaramayıp artık yapacak bir şeyi kalmadığını fark eden asker düşmanına teslim olur. Peki suç işleyen hırsız daha polisi görür görmez teslim olur mu? Peki henüz savaşa tutuşan ve halen kazanma şansı olan asker durup dururken düşmana teslim olur mu? Bir hain ya da aptal değilse elbette teslim olmaz. Mücadelesine devam eder. Demek ki teslimiyet karşı tarafın üstünlüğünü kabul etmektir, pes etmektir.

İntihar etmeye kalkan bir insana “dur yapma” denmesi onu intihardan vazgeçirmez ama “kendini aşağıya atarsan çoluk çocuğunun hali ne olur?” derseniz veya “eğer vazgeçersen borcunu ben ödeyeceğim” derseniz intihara meyilli kişiyi düşünmeye ve sorgulamaya sevk edersiniz ve bu tefekkürü sonucunda ikna olmuşsa size teslim olarak yapacağı işten vazgeçer. İkna olmazsa atar kendini! Demek ki teslimiyet karşı tarafın söylediklerinden ikna olmaktır.

Hal böyleyken insanlar hiç sorgulamadan, anlamadan, bilmeden, kavramadan, idrak etmeden “Ben kendimi bildim bileli Müslüman’ım” demeleriyle iman etmiş oluyorlar mı acaba? Hiçbir şey bilmeden, okumadan, anlamadan “teslim oldum” demeleri mi akıllıcadır yoksa “neden” diye sorgulayarak kabul etmeleri mi! Ben önce teslim olayım da sonra savaşı kazanırım demek mi akıllıcadır!!! Peki hemencecik inanmak mı akıllıcadır, yoksa içindeki acabaları yok ederek bunu yapmak mı! Mesele, Allah’ın ilmini anlayarak ikna olup, böylece teslim olmak değil midir?

Bu kapsamda, teslim olmakla ilgili bazı ayetlerden faydalanarak bu teslimiyetin nasıl olması gerektiğini Kuran’daki manalara bakarak anlamaya çalışalım. Bakalım ayetler bize nasıl teslim olmamız (Müslüman olmamız) gerektiğini anlatıyor mu? Yoksa (birilerinin iddia ettiği gibi) o da mı Kuran’da yok!!!

Firavun’un ne zaman teslim olduğunu biliyorsunuz değil mi? Hani deniz yarıldı ve Musa’nın peşinden gitti de tekrar sular kavuşunca teslim olmuştu. Yani, artık çaresiz kaldığı için, kibri artık onu daha fazla kurtaramayacağı için, kaçacak yeri kalmadığı için kabul etmişti.

10-Yunus 90 Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü. Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): «İsrailoğullarının kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de müslümanlardanım» dedi.

 

Gördüğümüz gibi, sular onu boğacak düzeye eriştiği zaman teslim olmuş… Tabi ki bu örneği teslim oluşun kelime manasını görmek için verdim. Hadi o Firavun! Onu örnek alacak değiliz ya! Başka ayetlere de bakalım…

27-Neml 42, 43, 44 Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: «Senin tahtın böyle mi?» denildi. Dedi ki: «Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz müslüman olmuştuk.» Allah’tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, küfre sapan bir kavimdendir. Ona: «Köşke gir» denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: «Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk zeminidir.» Dedi ki: «Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman’la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.»

 

Melike Belkıs’ın ne dediğine dikkat ettiniz mi? Taht mucizesine gerek kalmadığını, ondan önce (mektubun tesiriyle) Allah’tan edindiği ilimle zaten Müslüman olduğunu söylüyor. Daha önce inkâr eden bir kavmin melikesi olmasına rağmen ilmi konuda geldiği seviye dolayısıyla teslim olduğunu söylüyor. Kendisinin aldığı (Allah’ın lütfettiği) ilim onu inkârdan vazgeçiriyor ve teslim olmaya itiyor. Süleyman’ın gönderdiği mektubu inceleyerek, merak ederek, sarayından kalkıp gelerek araştırıyor ve öyle inanıyor. İlme yeniliyor, bilerek, isteyerek…

11-Hud 13, 14 Yoksa ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: O zaman, Allah’tan başka kimi yardıma çağırabiliyorsanız çağırın ve uydurma şeylerle dolu da olsa, ona benzer on tane sûre getirin-iddianızda doğru iseniz. Size cevap veremezlerse, bilin ki o Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve Ondan başka tanrı yoktur. Artık hakka teslim oluyor musunuz?

 

“Size cevap veremezlerse” diyor ayette! Yani artık başka çareleri kalmazsa teslim oluyorlar! Neye teslim oluyorlar? Doğruya, Hakka teslim oluyorlar. Müslüman olmaya… Anlıyorlar da Müslüman oluyorlar. Bizse “anlamasak da (teslim olduk) Müslüman’ız” diyoruz. Garip!!!

28-Kasas 53 Onlara Kur’ân okunduğu zaman, ‘Ona inandık,’ dediler. ‘O hiç kuşkusuz Rabbimizden gelen haktır. Biz daha önce de hakka teslim olmuş kimselerdik.’

 

Okunduğu zaman ona inandılar ve doğru olduğuna şahitlik ettiler. Daha önce de başka kanıtlar nedeniyle teslim olmuşlardı. İkna olmuşlardı… Ezbere değil! Kanıtlarla, delillerle ikna olmuşlardı…

72-Cin 14 «Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah’a) teslim olanlar, artık onlar ‘gerçeği ve doğruyu’ araştırıp bulanlardır.»

 

Gördüğümüz gibi: Teslim olanlar, Müslüman olanlar “gerçeği ve doğruyu” ARAŞTIRIP BULANLARmış. Her söylenene inananlar değil.. Kitabını okumayanlar değil.. Anlamını bilmeyenler değil… Sabah akşam üzerlerine, anlamını bilmedikleri kitabın manasının ineceğini bekleyenler değil… İnandım deyip cennetlerinde zevk-ü sefa hayalleri kuranlar değil… Matematiksel sevaplar biriktirenler değil… Yanık sesli ilahiler dinleyerek bir yere varmayı umanlar değil… İçimizde Müslüman olanlar da varmış, kendisine zarar verenler de… Müslüman olanlar ARAŞTIRANLARmış, boş bakışlarla masalcı hocaları dinleyenler, din denince her söylenene “şıp” diye inananlar değil… Ben demiyorum, Kuran öyle söylüyor…

Elbette ki “Ben inandım” diyenlere “sen inanamazsın” demiyorum. Ancak fazla değil, yorulmayın, azıcık düşünelim. Hak etmek gerekmez mi? Bir yerlerde bir problem yok mu? Neden inandığını bana değil, başkasına değil, kendi kalbine anlatman gerekmez mi? ARAMAK, anlamak, idrak etmek ve BULMAK gerekmez mi? Ne olur ayete bir daha bak! Bak, teslim olmak için (Müslüman olmak için) ARAŞTIRMAK gerekiyormuş… Ayeti mi inkar edelim, seni üzmemek, senin beklediğini söylemek için!!! Sen kendi kitabını bile OKUmazsan, anlamazsan nasıl BULacaksın? OKUsana dininin kitabında ne yazdığını arkadaşım! Okumadan uçana kaçana inanıyorsun, bir de okuyup Kuran’a inansana… Bırak boncukları saymayı, zikrini (Kuran’la) Zikir’le yap. Allah’ın ilmine teslim ol ki, özgürlüğüne kavuşasın. Bana değil, senin okuduğunun sana faydası var, anlamıyor musun? Gel bilmem ne halkasına katıl demiyoruz “oku” diyoruz sadece sana. Tek gerçeğe teslim olmak varken neden yalana ve şüpheye teslim oluyorsun!!!

kalemzade.net

twitter: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Leave a reply

Name (required)

Website