Vema teşaune ille en yeşee Allah

Yazımıza başlık olarak seçmiş olduğumuz ayet, kur’anda İnsan Suresi 30 ve Tekvir Suresi 29. ayetlerinde geçmektedir. Bu ayetlerin yanlış çevrilmesi sonucunda, bu yanlış çeviriler üzerinden gidilerek bir tartışma başlatılmış ve baştan yanlış yapılması sonucunda doğru bir netice elde edilmesi zorlaşmıştır. Biz önce bu ayetlerin doğru çevirisinin nasıl olması konusundaki düşüncemizi paylaşıp daha sonra ayetlerin mesajı üzerinde durmak istiyoruz.

 

İnsan Suresi 30. ayeti: Vema teşaune ille enyeşee Allahü innellahe kane alimen hakimen. Allah dilemedikçe siz DİLEMEZSİNİZ, muhakkak Allah bilen’bir hüküm sahibidir.

Tekvir Suresi 29. ayeti: Vema teşaune ille enyeşee Allahü rabbilalemin. Alemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz DİLEMEZSİNİZ.

 

Ayetlerin mealleri bu şekilde yapılması gerektiği halde büyük harfle yazdığımız, “dilemek” fiilinin çevisinde yapılan küçük sayılabilecek bir hata maalesef büyük sıkıntılara yol açmıştır.

Meallerin çoğuna baktığımızda bu iki ayetin yanlış olarak şu şekilde çevrildiğini görüyoruz.

 

[İnsan. 030]  Allah dilemedikçe siz DİLEYEMEZSİNİZ. Doğrusu Allah, bilendir, Hakim’dir.

[Tekvir. 029]  Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe sizler bir şey DİLEYEMEZSİNİZ.

 

Yukarda verdiğimiz ayet meallerindeki büyük harfle yazdığımız kelimelere lütfen dikkat edelim. Daha yukarda yazdığımız ve doğru çeviri olduğunu düşündüğümüz ” DİLEMEZSİNİZ” ile yanlış çeviri olduğunu düşündüğümüz “DİLEYEMEZSİNİZ”  kelimeleri arasındaki fark sadece “YE” farkıdır, ” bu kadar farktan ne olur” sakın demeyin yanlış anlaşılmaların kaynağı çevirilerde fazladan ilave edilen bu “YE” ilavesidir.

Yanlış çevrilen “vema teşaune” kelimesinin gramer tahlilini yapacak olursak; kelimenin kökü “şae” fiili olup , kelime fiili muzarı nefi hal (şimdiki zamanın olumsuzu) cemi müzekker malum muhatab sigasındadır. Aynı kalıptan bir başka kelime alalım . “nasara” (yardım etmek) fiilinin çekimi fiili muzari nefi hal cemi müzekker malum muhatab sigası “ma tensurune” şeklinde gelir ve ve bu kelime “yardım etmezsiniz” şeklinde anlamı olup, bu kelimeyi hiç kimse “yardım edemezsiniz” şeklinde çevirmemesine rağmen şae filinin bu sigadaki çevirisinin “ye” harfi ilave edilerek ” dileyemezsiniz” şeklinde çevrilmesi sıkıntılar doğurmuştur.

Bu iki anlam arasındaki farkı şöylede misallendirmek mümkündür. “Ahmet sen iman etmezsin” cümlesi ile “ahmet sen iman edemezsin” cümlesi arasındaki fark şudur. İlk cümle ahmet’in iman etmesinde kendi iradesine sahip olduğunu ikinci cümle ise ahmet’in iman etmede kendi iradesine sahip olmadığını gösterir.

Gördüğümüz mealler içinde elmalılı hamdi yazır’ın çevirisi doğru bir çeviri olarak gördüğümüzü beyan edelim.

 

[076.030] [E0] Maamafih Allah dilemeyince dilemezsiniz, çünkü yegâne alîm, hakîm Allahdır
[081.029] [E0] Fakat o âlemlerin rabbı Allah dilemeyince siz dilemezsiniz

 

Elmalılı Hamdi Yazır ayetleri bu şekilde çevirmesine rağmen onun mealini sadeleştirme! adı altında katledenleri de burada anmadan! geçemeyeceğiz, çünkü  meal katilleri o ayetlerin sadeleştirmesini “dileyemezsiniz” şeklinde yaparak bir meal katline sebeb olmuşlardır.

Uzun sözün kısası insan s. 30 ve tekvir s. 29. ayetlerindeki “vema teşaune” kelimesi çoğu mealdeki yanlış çeviri olan “dileyemezsiniz” yerine “dilemezsiniz” şeklinde çevrilmesi daha doğru olup ayetin mesajının daha doğru olarak anlaşılmasını sağlayacaktır. Dileyemezsiniz şeklindeki yanlış çeviri Allah cc nin insan iradesi üzerinde bir baskı kurduğu şeklinde anlamaya müsait olup geçmişte oluşturulan yanlış kader anlayışının devamının ayetler üzerindeki yanlış çeviriler ile devam etmesini sağlamak anlamına gelir. Şimdi gelelim bu iki ayetin mesajına;

Kur’an bütünlüğünde bakıldığı zaman Allah cc yaratmış olduğu insana iki yol gösterip onlara seçme  serbestiyeti vermiş olup bu konuda kullarının iradesine herhangi bir baskı uygulamadan kişinin iman edip etmeme noktasında ona müdahelesi diye bir şey sözkonusu değildir. Sadece “ye” harfi ilavesi ile ayetler sanki Allah cc nin insana iman edip etmeme noktasında müdahelesi varmış gibi bir anlamaya dönüştürülmüştür.

 

27. Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.
28. Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerıni getiririz.
29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Aırtık dileyen Rabbine bir yol tutar.
30. Allah dilemedikçe siz dilemezsiniz.Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
31. O, dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.

 

İnsan Suresi 27-31. ayetlerine baktığımız vahyi inkar edenlerin muhatap alınarak onlara hitap edildiğini görmekteyiz. Vahyin bir öğüt olduğu ve dileyen kimsenin bu vahye iman edip etmeme noktasında serbest olduğunun beyanından sonra, 30 ayette “Allah dilemedikçe siz dilemezsiniz” buyurulmaktadır. Bu cümle, vahyi inkar eden kulların kendilerine verilen irade serbestiyetini kullanarak bu vahye iman etmeyeceklerini beyan ederek, ancak “Allahın dilemesi ile” yani şayet Allah onların iradeleri üzerine iman etmek şeklinde bir baskı kurması halinde iman edebileceklerini anlatmaktadır. Allah cc hiçbir kulu üzerinde baskısı olmadığına göre ayet Allah cc nin kullarını iman veya küfür noktasında serbest bıraktığı ayettte bahsedilen inkarcı tiplerin asla iman etmeyeceği ancak Allah cc nin onların iradeleri üzerinde baskı kurarsa iman edebileceklerini beyan etmektedir’ki bu şekil bir zorlama asla yoktur.


25 – O, kovulmuş bir şeytanın sözü değildir.
26 – Hâl böyle iken, siz nereye gidiyorsunuz?
27 – O, âlemler için öğütten başka bir şey değildir,
28 – İçinizden doğru gitmek isteyenler için.
29 – Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince, siz dilemezsiniz.

 

Tekvir suresi 25-29. ayetleri arasına baktığımız zaman insan suresindeki aynı durum karşımıza çıkmaktadır. Vahyi inkar eden muhatapların kendi serbest iradeleri ile iman etmeyecekleri, ancak Allah cc nin zorlaması ile iman edebilecekleri beyan edilmektedir ki böyle şekilde zorlama bir imanın olmadığı Kur’an bütünlüğünden anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak; İnsan Suresi 30 ve Tekvir Suresi 29. ayetlerinin, çoğunluk meallerde (Elmalılı hariç) yanlış olarak çevrilmesi sonucunda, Allah cc nin sanki kullarının iman edip etmeme noktasında iradesine baskı kurduğu gibi bir anlam ortaya çıkmış olup doğru şekilde bir çeviri ile  bu şekilde bir zorlamanın mümkün olmadığı, ancak vahye iman etmekte direnen muhatapların kendi iradelerini kullanarak asla iman etmeyecekleri, bunların iman etmelerinin ancak Allah cc nin bu insanların iradesine, iman etme yolunda bir baskı kurarak onların iman edebilecekleri anlatılmaktadır. Allah cc nin böyle bir şekilde inkarcılara zorla iman ettirmek diye bir şey asla sözkonusu değildir. Ayetlerin mesajı kur’an bütünlüğüne  uygun olarak Allah cc nin kullarının iradesini serbest bırakarak iman veya küfür tercihini kullanabilecekleridir.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.


About the Author
Author

ismailhakki

Leave a reply

Name (required)

Website