Şirin Müminler

Yaratılış Özellikleri

Sosyal medyada ve günlük hayatta inananların bazı konularda birbiri ile bir takım tartışmalara girdiklerinde olması gerekenden daha ağır sözler ettiklerine tanık oluyoruz. İnanan iki insan, neden inanmayanlara gösterdikleri anlayışı birbirlerine göstermezler anlayamıyorum. Belki de kendimiz bile bazen bilerek ya da bilmeyerek o tartışmaların mümessili ya da bir parçası olabiliyoruz. Hepimiz birbirimize benzesek de birçok yönden farklı karakterlerdeyiz. Bu tespiti unutmadan, elçilerin Kuran’dan çıkarım yapabildiğimiz karakterleriyle devam edelim.

Âdem hata yapan ama hatasından dönebilen birisiydi. Süleyman sert ve karizmatik bir lider, kararlı bir komutandı. İbrahim yumuşak huyunun yanı sıra, sürekli tartışarak ve akla hitap ederek anlatmaya çalışan, mizahi zekâsı da yüksek biriydi. Musa oldukça öfkeli ve iyi konuşamasa da aynı zamanda lafını esirgemez bir kimseydi. İsa duygusal zekâsı yüksek, oldukça yumuşak kalpli ve teşbihi kuvvetli idi. Davut namelerle coşan bir müzisyen, edebi tarafı güçlü bir lider ve duygusal bir sanat adamıydı. Nuh hem azimli hem de el becerisi yüksekti.

Yakup affedici, şefkatli ve dayanıklıydı. Yusuf zeki, çevik, bilgili ve aynı zamanda kendini kontrol etme becerisi yüksek ve temiz irade sahibiydi. Eyüp sözüne sadakatiyle ve sabrıyla ün salmıştı. Yunus da hatasından dönmeyi erdem sayan ve özeleştiri yapabilen bir kuldu. Lut şehvet ve çirkinlikler içinde yaşayan bir toplumda, temiz ve onurlu kalabilmişti. Hud korkmadan saldırgan toplumuna meydan okuyan bir elçiydi.

Salih doğayı ve hayvanları sevip korumaya çalışan bir çevreciydi. Şuayb direnç eşiği yüksek ve dayanıklıydı. Zülkarneyn yetenekli ve kararına güvenilir birisiydi. İdris içi dışı ve özü sözü bir olmasıyla biliniyordu. Lukman kanaatkârdı ve aynı zamanda iyi bir öğretmendi. Zekeriyya, Yahya, İlyas ve birçokları, iyiliksever ve barışçıl insanlar olarak yaşadılar. Ve Muhammed… Son peygamber… Merhameti, bağışlayıcılığı, güvenilirliği, adaleti, güzel konuşması, hitabeti ve liderliği ile gönüllere girdi.

Her birinin karakterleri ve davranışları farklı farklı idi. Hepsi yaratılıştan gelen özellikleri ile birbirlerinden farklıydılar. Belki de aynı olay karşısında farklı duygusal tepkiler verebiliyorlardı. Yine de hepsini ayrı ayrı örnek alıyor, hiçbirini birbirinden ayırt etmiyor, yarışa sokmuyoruz. Ve Kuran’da adı geçen tüm kadınlara örnek Meryem için, Musa ve İbrahim’in annesi için, Âdem’in de Firavun’un da eşleri için ve diğer tüm mümine kullar için de aynı şey söz konusudur. Birbirlerine birçok yönden benzemekle beraber, aynı zamanda farklı karakterlerde, farklı edalarda, mizaçlarda idiler. Ancak hepsinin kesinlikle birbiri ile aynı olan bir özellikleri vardı. Hiçbiri şirk koşmadılar. Hiçbiri Allah’la beraber başkalarını ilah edinmediler.

Ve şimdi biz insanlar… Musa’nın ve Süleyman’ın sert mizacını, İsa’nın ve Davut’un yumuşak huyunu, İbrahim’in ve Nuh’un tartışmacılığını, Meryem’in ve Yusuf’un temiz iradesini, Muhammed ve Yakup’un merhametini, Eyüp’ün ve Salih’in sabrını ve nicelerinin farklı fıtratlarını ve yeteneklerini gördükten sonra şunu hatırlatmadan geçmemeliyiz. Nasıl ki onlar birbirlerinin arkadaşlarıdırlar, biz de barışçıl manada öyle olmalıyız.

Biz de farklı karakterlere sahip olabiliriz. Öyleyiz de. Hepimiz farklı uğraşlar içinde olabiliriz. Hepimiz farklı olaylara farklı tepkiler verebiliriz. Kimimiz sert üsluplu, kimimiz güzel sözlü, kimimiz araştırmacı, kimimiz duygusal, kimimiz mantığıyla öne çıkanlardan, kimimiz anında kapanlardan, kimimiz özümseyip iyi öğrenenlerden, kimimiz küçük hatalarıyla ders olan, kimimiz mizahi, kimimiz izahi kalitesi yüksek ya da düşük olanlardan olabiliriz. İstemeden birçok yanlış da yapabiliriz. O halde birbirimizin (fıtrattan gelen) karakterlerini eleştirmesek!

Birbirimize “sertsin, yumuşaksın, duygusalsın, komiksin” demekten çok “şu konuda yanlış, şu konuda doğru diyorsun” diyerek yapıcı olmak maksadıyla eleştirsek! İşimize yarayacak olan odur. Ressamı şarkı söylemeye, müzisyeni boks maçı yapmaya zorlamasak olmaz mı? Herkesin tebliğ yöntemi de, aynı ayetlerden çıkarımları da (esası değiştirmediği ve birbiri ile çelişmediği halde) pekâlâ farklı olabilir. Yeter ki şirkten ve makbul olmayacak işlerden uzak, Kuran’a ise yakın duralım. Musa vahiy levhalarını kızıp yere fırlattı diye, Lut kızlarını örnek verdi diye, Davut kendini melodilere vurdu diye Allah onları kınamazken, biz birbirimizi basit farklılıklarımız yüzünden, sözün ve davranışın aşırısına (fahişine) kaçılmadığı sürece kınamasak olmaz mı?

İnsanlar farklıdır.. Farklı olmalıdır da… Bir elin parmakları gibi. Hepimiz kardeş değil miyiz? İçimizde bilgin, şakacı, hayalci, sakar, süslü, ressam, şair, romantik, uykucu, mantıklı, meraklı, cesur şirinler ve şirineler kadar, Musa gibi öfkeli, Davut gibi duygusal, İbrahim gibi tartışmacı, Süleyman gibi karizmatik şirinler ve şirineler de olacak. Yeter ki Allah’a ve kitabına şirk koşmayalım. Kuran’ı anlamak için okumaya ve yaşamaya devam edebilirsek güzel şeyler ümit edebileceğimize inanıyorum. Önemli olan zoru başarmaktır. Küçük sorunlarla karşılaşınca ümitlerimiz tükenmesin, inananlar bölünmesin.

Kalemzáde Kãmil | kalemzade.net | @kalemzade

http://kalemzade.net/2014/04/09/sirin-muminler/


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Leave a reply

Name (required)

Website