Arz Metodu ve Hadisler – Bölüm 2

İNCELENMESİ GEREKEN AYETLER

1. Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, biz sana gerçeği ve en güzel yorumu (ahsena tefsir) getirmiş olmayalım.
Furkan, 33

Yaklaşık 1000 yıllık bir İslam geleneğinin anlayışı nüfuz etmiş bedenlere. Bu anlayış tarzı dine güzellik ve titizlik getireyim derken farkında olmadan zorluk getirmiş, İslam’ı kolaylık dini olmaktan uzaklaştırmaya çalışmıştır. Öyle ki apaçık olan ayetlerin bile doğru anlaşılmasını önlemiştir.

Yukarda verdiğim ayet Kur’an dışı hiçbir kaynağa ihtiyaç duyulmayacağına yeterli bir delildir aslında. Ayette geçen  تَفْسِيرًا -tefsiren sözcüğü, “anlaşılmamış, kapalı bir konuyu veya meseleyi anlaşılır hale getirmek” demektir. “Bunu da en iyi yapan Benim” diyor Allah. Zaten “anlaşılmamış” olan şeyi Allah’tan başkası “anlaşılır” hale getiremez. Fakat buna rağmen bir çok tefsir kitapları basılmış ve ne yazık ki  çoğu Kuran’ın evrensellliğine gölge düşürmüştür.

2. …Hiç kimse sana, her şeyin iç yüzünü bilen Allah gibi, haber veremez. Fatır, 14

Al sana Kuran’ın yeterli olacağına dair başka bir ayet.Ancak sana rivayet usulüyle gerçeği haber verdiklerini ispatlamak için “ciddi!” çalışmalarını önüne koyarlar. Neymiş bunlar bakalım: “Bir hadisin sahih olabilmesi için şunları yapıyoruz,

  • Raviler adil olacak (müslüman, akıllı, buluğa ermiş olması)
  • Raviler zabıt olacak(hıfz kabiliyetine sahip ve nakilde iyi olması,sika [adalet ve zabt yönünden kusursuz olması] )
  • Senedi kesintisiz olacak (Senedinde kopukluk olmaması)
  • Hadisin şaz olmaması (güvenilir bir rivayetle çelişmemesi)
  • Hadisin illetli olmaması (senedde sorun görülmeyen, sıhhatinde gizli kusur bulunması)

Bak hadis ilmimiz bu kadar sağlam aşamalardan oluşuyor. Bundan başka da delillerimiz var…bla bla” der.

Ancak onlar istediği kadar çaba harcasalar da Allah gibi gerçeği haber veremezler. Seni Kuran’dan uzaklaştırmak için önce kendi hocalarının kitaplarıyla gözlerini renkten renge boyarlar. O renkli gözlerle Kuran’a baktığında netlik gider, Kuran’ı olduğundan farklı anlarsın.

3. De ki…Yalnız bana vahyedilene uyarım…
Enam, 50

Peygamberimiz bir çok ayette yalnızca Kuran’a uyduğunu söylemiştir. Ancak hiç bir ayette Peygamberimiz “Ben yalnızca Kuran’a uyuyorum, fakat benden sonra gelenler Kuran’a ve rivayetlerime uysun.” dememiştir. Peki neden? İlerde bunu da açıklıcam.

Dikkat edilirse yukardaki ayette “Ey elçi! yalnızca Kuran’a uy” denmiyor, aksine bu ifade kendisine söyletiliyor. Ravilerin değil, Kuran’ın haber verdiği bu hadisi, hadisçi kardeşlerim dikkate alıyor mu dersin?

4. Bilmediğin şeyin ardına düşme!
İsra, 36

Hadislerin kesinlikle Peygamberimize ait olup olmadığını bilemiyoruz. O zaman ardından koşmanın anlamı yok. Peki din adına neyi biliyoruz:

De ki: “Rabbim, sadece iğrençlikleri; onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere başkaldırmayı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram etmiştir.”
Araf, 33

Allah’ın delil olarak indirdiği tek şey Kuran’dır. Delil indirmediği şeylere meyletmemiz yalnızca bizi şirke götürür.

5. Elçi de: “Ey Rabbim! Hiç şüphesiz benim toplumum şu Kur’ân’ı mehcur/ terk edilmiş bir şey edindiler” dedi.
Furkan, 30

Peygamberimiz terk edilmesinden şikayetçi olacağı şey hadisler değil, Kuran’dır. Ayette geçmiş zaman eki olarak kullanılan “dedi” ifadesi, böyle bir olayın gerçekleşeceğini kesin olarak bildirmiştir. Hakikaten toplumumuz Kuran’dan uzaklaşmış, atalarının önüne koyduğu dini “İslam” olarak algılamış ve kabul etmiştir. Tuhaftır ki, geriye gittiğimizde Furkan süresinin 18. ayetinde de bunun tefsiri yapılmıştır:

Derler ki: “Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, zikiri/Kur’an’ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular.”
Furkan, 18

6. Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir.
İsra, 9

Oysa hocaların boş ağızlarına ehemmiyet verirsen, yalnızca Kuran’a sarılanların sapıklığa düştüğünü söylerler.

7. Peki onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki kendilerinin, akıl edecekleri kalpleri ve işitecekleri kulakları olsun. İşte, şüphe yok ki, gözler kör olmaz, fakat göğüslerin içindeki kalpler kör olur.
Hacc, 46

Görüldüğü gibi kulaklar işitmek için, kalpler akledebilmek için vardır. Dolayısıyla dine öncelikle akıl ve mantıkla bakmak, kalbi bu yörüngede çalıştırmak gerekiyor. Kalbini duygusal tribe sokarak, “abi hadisler lazım yaa! hadisler olmasa tuvalete hangi ayakla gireceğiz :(((” sorusuyla gülünç duruma düşersin.

8. Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.
Enfal, 46

“Allah ve Rasul’üne itaat” deyince neden hemen hadis ve sünnet anlaşılıyor aga? “Yalnızca Allah’a itaat edin” deseydi, kimse Resul’ün Kuran ile verdiği hükümleri ka’le alır mıydı? Zaten Rasul’e aldırış etmeyen, bir zaman sonra Kitab’ı Muhammed’in yazdığını düşünür. “Ben yalnızca Allah’a inanıyorum” deyip deizme açık kapı bırakır. Zira Kehf süresinin 34-38 ayetlerinde böyle bir çarpık anlayıştan bahsedilir.

Peygamber döneminde yaşadığını düşün. İnsanların Allah’ın sözüne tanıklık etmeleri için Resul’e uyması gerekmez miydi? “Peygamber’e sesinizi yükseltmeyin” (Hucurat,2) ayetinde olduğu gibi…

9. Eğer Elçi/Muhammed, bazı sözleri Bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi, kesinlikle O’ndan tüm gücünü alırdık. Sonra O’ndan can damarını kesinlikle keserdik. Artık sizden hiç biriniz O’na siper de olamazdınız.”
Hakka 44-47

Görüldüğü gibi burada açık bir tehdit vardır. Dolayısıyla Peygamber’in din adına Kuran dışı söylemlerinin olduğu kabul edilemez. Varsa bile o sadece bir rivayettir, söylentidir, dedikodudur…

10. Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, “Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü’minlerden olsaydık” diyecek olmasalardı, seni peygamber olarak göndermezdik.”
Kasas,47

Peygamber’in geliş amacını Kuran’a göre anlamayanlar “Siz peygamberi devre dışı bırakıyorsunuz. O zaman dağlar taşlar konuşsaydı. Yada gökten melekler inseydi. Veyahut Kuran’a bir ağız verilseydi de “Beyler Kuran’a uyun, uzatmayın!” mı deseydi?” derler. Ancak, hem yukarda verdiğim, hem de şimdi vereceğim ayet bunun nedenini çok iyi açıklıyor:

“Daha önceki toplumlara olduğu gibi seni de bu topluma gönderdik ki sana vahyettiğimizi onlara okuyasın, halbuki onlar Rahman’a nankörlük ediyorlar. De ki: ‘O’dur benim Rabbim; O’ndan başka tanrı yoktur. O’na güvendim; dönüş O’nadır.’” Rad, 30

11. Şimdi şu ayete bak “Ayetlerimiz onlara açık seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: “Bundan başka bir Kur’an getir yahut bunu değiştir.” De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim.”
Yunus, 15

Eğer sana bu Kur’an yetmiyorsa, “+” olarak sarıldıkların(hadis,mezhep,içtihat,fıkıh) varsa, bundan başka bir “Kur’an”a sarılmış olmuyor musun? Oysa sana “sadece vahyolunana sarıl” deniyor.

12. Rahman’ın kulları olan melekleri, dişiler saydılar. Onların yaratılışına tanık mıydılar? Tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekilecekler.
Zühruf, 19

Şimdi soruyorum sizlere hadisçi kardeşlerim, Buhari’den ve Müslim’den gelen rivayetlerin gerçekten Peygamberimize ait olduğuna, O’nun söylediğine tanık mıydınız?

“Evet, biz Allah’a inanır gibi bu hadis-sünnet haberlerini getirenlere inandık” diyorsanız, tanıklıklarınız yazılacak ve sorguya çekileceksin. Dur daha bitmedi:

“Bir de dediler ki: “Rahman dileseydi, onlara tapınmazdık.” Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Sadece saçmalıyorlar.”
Zuhruf,20

yine soruyorum, gelen haberlere uymamızı söyleyen bir deliliniz var mıydı? “İşte Kuran’daki hikmet sözcüğü günümüzdeki hadis ve sünnetlerdir” diyerek kendi dinine malzeme çıkarıp saçmalayacak mısın? Daha bitirmedim, gel buraya….

“Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?”
Zuhruf,21

yine soruyorum: Size Kuran’la beraber bir kitap verildi de ona mı sarılıyorsunuz? Hayır hayır, sizin ne söyleyeceğiniz, neyi ima edeceğinizi Allah bildiriyor, iyi dinle!

“Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerini izleyerek biz de doğruya ve güzele varacağız.”
Zuhruf, 22

Durumunuz bundan ibaret:

  1. “İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz atalarımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol alacağız.”
  2. Zuhruf, 23

Yalnızca indirilenlere iman eden Peygamberler gibi ben de soruyorum:

“Peki, ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha iyi yol göstereni getirmiş olsam da mı?…”
Zuhruf, 24

Eğer yalnızca Kuran’ı rehber edinmezseniz, ima edeceğin şey şu olacak:

“….Dediler: “Doğrusu, biz seninle gönderilen şeyi tanımıyoruz.”
Zuhruf, 24

Evet hadisçi kardeşlerim, gerçekte ya Kuran’ı tanımıyor yada Kuran’la beraber tanıdıklarınızla şirke düşüyor olacaksınız. (Bkz: Araf, 33)

13. Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Elçisi’nin haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimseler ile, alçalmış oldukları hâlde cizye verene kadar savaşın.
Tevbe,29

Burada, diğer ayetlerle bütünsellik sağlanmadığı sürece Peygamber’in haram-helal kılma yetkisi olduğu anlaşılabilir. Ancak Resul’ün, Kur’an’ın ifade ettikleri dışında (Maide, 49) haram-helal kılma hükmü(yetkisi) (Yusuf, 40) olamayacağı akla getirilirse, hadislere uyulması gerekmediği tekrar anlaşılır. Resul ancak Kuran’ın haram kıldığını haram kılabilir.

Eğer Peygamberimiz’in haram kılma yetkisi olsaydı böyle bir uyarı almazdı:

Ey Peygamber! Allah’ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.
(Tahrim,1)

Tevbe,29’da geçen elçi sözcüğünün arapçası “ve resûlu-hu” Tahrim,1’de geçen peygamber sözcüğünün arapçası “en nebiyyu”dur. Bu kavram ayrılıklarının nedeni bilinmezse, alimlerin ve hocaların düştüğü yanlışa düşeriz.

14. (Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
Nahl, 44

Bu ayetin devamı olan Nahl 64’te de mealler yanlış çevirilmiş,  Peygamber’in Kuran’ın açıklayıcısı olduğu izlenimi verilmiştir. Ancak Hud,1 ve Nahl,89’da Kur’an kendisinin açıklayıcı olduğu söyleniyor. Burada bir çelişki yok mu? Evet var ve bu çelişkiyi meydana getiren mealcilerin kendisidir. Aslında altını çizdiğim ayetin arapçası -li tubeyyine’dir. Ancak bu açıklanmamış şeyi açıklamak değil, indirileni ortaya koymak anlamındadır. Yani başka değişle, ortaya koymak veya açık seçik bildirmek anlamına gelir, açıklamak değil. Bunun böyle olduğunu Nahl,43 ve Maide,15 ayetlerine bakarak öğrenebilirsiniz.

15. …Artık onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. İşlerde onlarla müşavere et; işin en güzelini ortaklaşa bulup ortaya çıkar, bir kere de azmettin mi, artık Allah’a işin sonucunu havale et…

İşlerde onlara da danış ifadesi, tabiî ki hakkında ilâhî emir ve açıklama olmayan konulara aittir. Her lafına uyma zorunluluğu olan bir kişi ile neyi tartışabilirsin, neden danışabilirsin?

16. Elçi size ne verdiyse onu alın, sizi neden alıkoyduysa ondan da sakının.
Haşr, 7

Bu ayetlere bakarak hadis ve sünnete uyulacağını söylemek nasıl mümkün olabilir? Eğer gerçekten hadislere uymak gerekseydi Allah, “Elçi size neyi yazdırdıysa onu alın, sizi neyden alıkoyduysa (yazdırmadıysa) ondan sakının.” diyemez miydi? Her şeyi türlü şekillerde açıklayan Allah, bunu söylemekten aciz miydi? Haşr süresinin önceki ayetlerine bakarsan, ganimetler için bu sözün söylendiği de vurgulanır.

Aslında hadisçi kardeşlerim, bazı ayetleri “hadis ve sünnet”e dayandırarak gerçeği örtbas ediyorlar. Dolayısıyla Yahudilerin düştüğü tuzağa düşüyorlar.

Ağızlarıyla “İnandık,” dedikleri halde kalpleriyle inanmayanların inkarcılıktaki gayretleri seni üzmesin. Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp. “Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının,” diyorlar. Allah birini şaşırtmak isterse Allah’a karşı kimse ona yardım edemez. İşte onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler. Onlar için dünyada aşağılanma, ve ahirette de büyük bir azap var.
Maide, 41

17.  Hiçbir ayette “Allah ile beraber benim sözüme uyun” denmiyor. Aksine

“Ben ancak bana vahyolunana uyarım, başkasına değil.”
(Yunus, 15)

deniyor. Yani yalnızca Kuran’a uyarsan otomatikman Elçiye uymuş olursun.

18. Dini meselelerde Hadislere ve alimlerin içtihadına gitmek gerektiğini söyleyen bir hadis var. Şimdi o hadisi görelim, sonra buna benzeyen Kuran ayetine bakalım. Bilirsiniz hadisi, bir gün Muaz Bin Cebel, Yemen’e vali edileceği zaman, peygamberimiz nasıl hükmedeceğini sormuş: “Önce Kuran’a bakarım, orada bulamazsam sünnete bakarım, sünnette de bulamazsam içtihad ederim ve gücümün yettiğini geri koymam.”[*8] demiş. Ayeti verelim:

Ey iman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.
Nisa, 59

Görüldüğü gibi iki ana durum var:

1. Allah’a, Resul’üne ve emir sahiplerine itaat edilmesidir.

2. Açıkca bilinmeyen ve ihtilafa götüren tartışmalarda konu hakkında karara varmadan önce Allah’a yani Kuran’a ve Resul’e başvurmayı öğütlüyor. Yani ihtilaf durumlarında son kararı Allah ve Resulü veriyor. Dikkat edilecek diğer husus ise başvurulacak kaynağın sahabeler ve önceki alimlerin görüşü söz konusu edilmemiş olması.

 

HADİSLERE YAKLAŞIMLARDA MANTIK HATALARI

1. “Hadisler arasında çelişki vardır. Ben mantığa ve Kuran’a uyan hadisleri alırım” mantığı ile sahih hadislere  ulaşamazsın. Said el-Ürdün’ün itirafını hatırlayacak olursan, ne kadar da Kuran’a uygun olsa, Peygamberin söylediğine dair bir delil oluşturmayacağını anlayabilirsin. Dinsel olarak alırsan da Allah’ın istemediği (Mürselat,50) bir işe girişmiş olursun.

2. “Hadisler Kur’an ile çelişmiyorsa da alınamaz.” Saçma bir mantık daha! Kuran’la çelişmeyen her sözün hadis olup olmadığını bilemeyiz. Mesela “Kuran var ya Allah’ın kitabıdır he!” Buna hadis dememiz ne kadar mümkün? Kuran’a uygun olması, onun hadis mi değil mi gibi bir bilgiye ulaştıramaz.

3. “Ben hadislerin Kuran’a uyanlarını dikkate alırım, uymayanlarını almam” dersen yukarda belirttiğim gibi gereksiz bir işe girişirsin. Mesela, Kuran’ı detaylı bilmiyorsan farkında olmadan araya uydurma hadislerin girmesine açık kapı bırakırsın. Allah kelamıyla karıştırma ihtimali de söz konusuyken hiç bulaşmamak en iyisidir.

4. “Kuran’ı koruyan Allah hadisleri mi korumayacak?” yaklaşımı da son derece yanlıştır.. Allah isterse korur, ancak böyle bir vaadde bulunmamış. Zaten Kuran’ın yeterli, eksiksiz, tamamlanmış ve ayrıca korunmuş olması bize başka kitaplara yöneltmemek içindir.

5.“Eğer dini anlayışımız yanlışsa ki, milyarlarca Müslümanın yanlış yapacağı şekilde İslam’ın bozulduğuna tasavvur bile edemiyorum.” gibi anlayışlar da yanlıştır. Zaten bu anlayıştaki kafalar yüzünden bu din sorgulanamaz hale geldi. Senin düşündüğün şeyi Hristiyanlar da düşünüyor. Bundan 3 yıl önce Polonyalı bir arkadaşa İslam’ı anlattığımda bana “milyarlarca Hristiyan’ın yanlış yolda olacağını düşünmüyorum” demişti. Bu mantıkla hiçbir zaman doğruya varılamaz.

6. “Kuran’da nasıl namaz kılınacağı belirtilmemiş. Uydurma hadisleri kaale alamam yalnız
namazla ilgili öğretileri içeren hadisleri kaale alırım.” Kuran’da nasıl namaz kılınacağı belirtilir. Ancak biz Kuran’la içli dışlı olmadığımız ve dini hayatımız hadislere göre belirlendiği için bunu göremiyoruz. Kuran’da namaz rekatlarının belirtilmemesi onun eksik veya bir başkasının anlatmasına bırakıldığından değil, bu konuda serbest olduğumuzu gösterir. Detaylı bilgi için:Kuran’da İnanç Konuları

Allah dini konuda hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Fetva vereceği zaman şöyle açılışlar yapar:

Sana sarhoş edicilerden ve kumardan sorarlar: De ki…
(Bakara, 219)

Sana bir de öksüzler hakkında sorarlar: De ki…
(Bakara, 220)

Sana aybaşı halini sorarlar: De ki…
(Bakara, 222)

Sana ruhtan sorarlar. De ki…
(İsra, 85)

Peki namaz gibi son derece önemli bir ibadet için Kuran’da gerekenden fazla ayrıntı neden yoktur? Örneğin şöyle bir ayet koyamaz mıydı Allah:

“Sana namazın nasıl kılınacağından sorarlar: De ki, kabe yönüne dönün ve dimdik ayakta durun. Ellerinizi kulak hizasına getirip tekbir getirin. Sonra ellerinizi göbeğinizde bağlayın. Önce fatiha sonra zammı bir süre okuyun. Ellerinizin içi diz kapaklarınıza gelecek şekilde eğilin. Sonra doğrulun. Bundan sonra alnınız, elleriniz, diz kapaklarınız ve ayak parmak uçlarınız  yere değecek şekilde secdeye varın. Başınızı kaldırıp oturun ve tekrar secdeye varın. Tekrar başınızı kaldırıp bir müddet oturun. Bu bir rekattır.

Sonra ayağa kalkıp 1.rekatı tekrarlayın. Ve sonra oturun. Burada birkaç dua okuyun. Başınızı önce sağa çevirip “Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun” deyin. Ve başınızı sola çevirip aynı şeyi tekrarlayın. Ey iman edenler namaz bu kadardır.”

7. Kur’an’da Cebrail’in peygambere namazın nasıl kılınacağını öğrettiği belirtmez. Eğer öğretseydi bu şeklin Kuran’da kesinkes bildirilmesi gerekiyordu. Çünkü Allah, Peygamberin vahiy konusunda cimri olmadığını(tekvir,24) söylüyor. Hiç şüphesiz peygamber de bu serbestiyetten yararlanmış ve kendi anlayışına göre namaz kılmıştır, özel bir namaz şekli değil yani. Eğer önümüze konulan namaz şekli Peygamberin kıldığı gibiyse ki ben bunun Kuran’ın ruhuna ters olduğunu düşünmüyorum ve yaparım. “Ancak ben bu namazın dışında Kuran’a uygun farklı bir namaz kılsam dahi Allah kabul etmez” dersem, şirke düşmüş olurum. Zira peygamberi hüküm koyucu olarak görürüm. Yalnız, tek hüküm koyucu Allah’tır.(Yusuf, 40)

Ancak burada “Peygamber, din dışı ne yapmış ki şirk olsun?” sorusu akla gelebilir. Belirtmek istediğim, Peygamber’in yaptığını şey değil, o şeyi dinde bir zorunluluk olarak görürsem şirk olur. Çünkü ister istemez, Peygamberi dinin ortağı yapıyorum. Farkında olmadan şirk koşuyorum. Başka bir örnek verirsek;

Abdest için, “burnuna 3 kere su vermek gereklidir” dersen şirke girersin. Kur’an’da olmayanı Allah adına zorunluluk yaptın çünkü. Ama peygamber böyle yapmış dersen de zanna düşmüş olursun. Temiz olmak maksadıyla bunu yapıyorsan bir sorun teşkil etmez. Yeter ki din adına böyle bir zorunluluk koyma.

8. “Kuran’la çelişki barındırmayan, akla ve mantığa uygun hadisleri dikkate alırsak, orta yolda birleştirirsek ihtilaflar çözülür.” mantığı da yanlıştır. Kuran yeterli olduğuna göre başka kaynaklarla orta yolu bulmak yeniden ihtilafa sebep olur. Hem dediğin hadislerin hakikati
gösterdiğini nereden bileceğiz?

9. “Kuran’ın hadise ihtiyacı yoktur. Kuran’ı daha iyi anlayıp hayatımıza uygulayabilmek açısından bizim hadislere ihtiyacımız vardır.” mantığı da son derece çürüktür. Zanna düşecek bir durumla karşı karşıya kalmamız söz konusuyken, nasıl oluyor da ihtiyaç meselesi haline getirebiliriz? Bize hakikat gerekiyor. Zira, “zan, hakikat namına hiç birşey ifade etmez.” Necm,28

10. “Hadisleri inkar edenler; Peygamber hiç mi konuşmadı, uygulamaları hiç mi aktarılmadı?” Hadisleri inkar etmek, peygamberin hiç konuşmadığı anlamına gelmez. Sadece gelen hadislerin zanna dayalı olduğunu ifade eder. Kur’an zandan kaçınmamızı söyler.

11. “Diş dolgusu yaptırmak abdesti bozar mı?” bu sorunun cevabının Kuran’da olmaması, Kuran’ın eksik yada başkalarının hüküm vereceği durumlar olduğunu göstermez. Bu senin Kuran’ın tam olarak iyi anlamamandan kaynaklanıyor. Eğer diş dolgusu abdesti bozsaydı, muhakkak Kuran bunu açıklardı. Kimseye bırakmazdı. “Patlıcan yemek abdesti bozar mı?” gibi saçma bir sorudur. Aksi durum belirtilmemişse serbesttir.

12. “Tefsir olmadan Kur’an okuyan bin kişi, bin anlam çıkarır.” yada “Kuran’a gidince herkes kendine göre anlayacak ve birleşme olmayacak.” gibi korkular da yersizdir. Zira Allah da biliyor ki, Kuran’ı okuyanlar farklı şekilde anlayacak. Ancak bu farklı anlayış şekli, Kuran’ın düşünce zenginliğine ve ilmin gelişmesine en büyük katkıyı sağlaması amacı güder. Eğer Kur’an bizim alim diye adlandırdıklarımızın anlayışına terk edilirse düşünce sınırlandırılır. Belli bir zaman sonra da donuklaşır. Kuran’ın evrensellliğine gölge düşürür.

Devamı gelecek…

alkenutakistebi.blogspot.com

 


About the Author
Author

Alkenuta

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website