Zeytinyağı Kandili

 

Uzun zamandır Kuran’da bazı ayetlerde geçen bir kelime ile ilgili bir araştırma ve düşünme faaliyeti yapıyorum. Dün bir video seyrederken Nur 35. Ayetin altyazısı geçiyordu ve ilgilendiğim kelimenin bu ayette de geçtiğini fark edince, karşıma ayeti açıp düşünerek tekrar okumayı istedim. Ve anlayamadıklarımı anlamama yardım eder düşüncesi ile bir deney yapmaya karar verdim.

Elime bir eşofman altının bel kordonunu alıp, küçük bir menteşenin üzerindeki delikten geçirerek, yan kollarını da biraz büküp 2 santim kadar yüksekte durmasını sağlayarak bir fitil oluşturdum. Sonra bu fitil aparatını Çekoslovak kristali bir şekerliğin içine yerleştirdim. Bunu sade bir cam kavanoz yada kasenin içinde de yapabilirdim ancak özellikle bu şekerlik ile denemek istedim. Diğer araştırmama belki bir faydası olur yada bir bağıntısı vardır diye düşünerek. Fitili şekerliğin dibine yerleştirdikten sonra şekerliğin içine 1.5 santim yüksekliğe gelecek şekilde zeytinyağı döktüm. Kandilim bu şekilde tamamlandı ve zeytinyağı ile ıslattığım fitilin ucunu ateşledim. Kandilim muhteşem bir şekilde yanıyordu. Bu deneyi gündüz yapmıştım, ayet de bir oyuğun içine yerleşmiş kandilden bahsettiği için bir de akşam, heryer karanlık olunca kandilimi yakmak için akşama kadar bekledim. Akşam tüm ışıkları kapatıp kandilimi tekrar yaktım ve resimlerini çektim. Aşağıda yağ kandilimin resmini görebilirsiniz.

Bu deneyi yapmama neden olan ayetin çevirisini buraya alıp ardından bu deneyi yazıya dökmemin nedenlerini yazmak istiyorum.

Nur –
35: Allah göklerin ve yerin ışığıdır. Işığının örneği şuna benzer: İçinde lamba bulunan bir oyuk… Lamba bir cam kap içindedir. O cam kap ise, inci gibi (parlak ve yuvarlak) bir gezegen gibidir. Yakıtı, ne batıya ne de doğuya bağıntısı olmayan, zeytinyağı üreten bereketli bir ağaçtandır. Yağı, neredeyse ateş değmeden aydınlık verir. Işık üzerine ışıktır. Allah dileyeni/dilediğini ışığına ulaştırır. İşte Allah halka böyle örnekler verir. Allah her şeyi bilir.


Maalesef Kuran’ı anlama faaliyetlerimizde anlayamadığımız yerlerde bunun benzetme olduğuna dair bir kanıya vararak her anlayamadığımızı benzetme diyerek işin içinden çıkma hatasına düşüyoruz. Yada anladığını iddia eden kişilerin tefsirlerini karıştırarak anlama yoluna gidiyoruz. Ben asla bu yolu takip etmiyorum ilk önce onu söylemem gerek. Ben hiç tefsir okumadım ve okumayacağım. Bunu kasıtlı olarak kendime ilke edindim. Çünkü Kuran’ı anlama faaliyetimin benim bilgi ve birikimimle kendime has bir anlama olmasını istiyorum. Yani kendimi genel kültürünü bilmediğim bir insanın kavrayış ve anlayış odalarına hapsetmek istemiyorum. Herkesin dünya görüşü, kültürü, bilgisi kendi yaşadığı hayatın içindeki sınırları kadardır. Bu yüzden tefsir okumalarına karşıyım. Çoğu insan Kuran’ı baştan okumaya başlayınca yüzde 100 anlamış olarak sona erdirmeyi dilediği için, anlayamadığı bir ayet karşısına gelince hemen başlıyor değişik tefsirlerden okumaya ve hangi hoca ne demiş onun peşine düşüyor. Bu yanlış bir tavır. Kuran’ı okuyup bitirince yüzde 100 anlamamız gerekmiyor. Anlaşılamayan yerleri Allah zaman içersinde bizlerin karşısına bir takım şeyler çıkartarak anlamamızı sağlayacaktır. Bir Kuran okuyucusunun Allah’ın ona zamanı geldiğinde öğreteceğinin güveninde olması gerekir. O güveni yoksa başkalarının yorum ve anlayışlarında yolunu kaybeder yada kafası karışmış bir vaziyette acaba o mu, acaba bu mu derken ömrü geçer. O yüzden Kuran okuması yaparken Allah’ın bu Kitab’ı her kulunun kalbine, aklına, kavrayışına aktardığını bilerek, asıl buna yüzde 100 güvenmeliyiz.

Bu tefsir okumama isteğimi yukardaki deneyle şöyle ilişkilendirebilirim. Bir tefsirci düşünün ki genel bir tarih bilgisi yok. Kendisini sadece hadis rivayetlerinin aktardığı tarihi bilgiye mahkum etmiş ve ne Arkeolojiden, ne Jeolojiden ne de rivayetlerin dışındaki tarihten haberi yok. Bu kişi eğer Antik çağda insanların aydınlatma işini zeytinyağı kandili ile hallettiklerini bilmiyor ise bu ayeti tefsir ederken benzetme yapılmış diye anlatacaktır okuyucuya. Evet bu ayette bir benzetme var ama “neredeyse ateş değmeden” cümlesi ile başlıyor benzetme. Bu cümleye kadar olan herşey gerçek. Eğer tefsirci bu tarihi bilgiye sahip olsaydı; yeryüzünde olmayan bir ağaçtan bahsediliyor diye de bir yanılgıya düşmeyip başka insanları da o yanılgıya sürüklemeyecekti. Allah bir örnekleme yapıyor bu ayette ve bazıları bu örnekleme de yeryüzünde olmayan bir ağaçtan bahsedildiğini söylüyor. Allah yeryüzünde olmayan bir şeyden neden örnekleme yapıp sonra da bizim bunu anlamamızı istesin. Örneğin ne anlamı kalır o zaman. Kendi kafa karışıklıklarımızı ne de güzel geçiştiriyoruz!

Şimdi diyebilirsiniz ki; tamam buraya kadar anladık, “neredeyse ateş değmeden” cümlesinden sonra başlıyor benzetme, nedir bu benzetme?

Ben bu ayette yapılan benzetmenin ne olduğunu anladım ancak bu konu diğer araştırdığım ve tefekkür ettiğim konuyla da alakalı olduğundan bu konuya değinmek istemiyorum. Sadece şu kadarını söyleyebilirim ki Yüce Rabbimiz “Allah göklerin ve yerin ışığıdır” derken bizim anlama kapasitemizin çok üzerinde birşeyi söylemiyor. Bilimden uzak oluşumuzun, aklımızı kullanmamamızın azabını çektiriyor bize diyebilirim. Ne yazık ki uzun yıllar boyunca da bu azap devap edecek, kulları hocalarına, alimlerine kendi akıllarını, imanlarını teslim etmeyene dek.

Benim bu deneyi yazıya dökmemdeki amaç bu ayetin tefsirini okuyucuya sunmak değil, bu ayette bahsedilen kandilin tarihin bir yerlerinde bir zaman içinde gerçekten kullanılmış olmasıdır. Amacım bu ayetin bahsi geçildiğinde bu kandil nedir, bu ağaç nedir, bu benzetme midir, değil midir sorularının cevabının kesin ve net olduğunu okuyucuya aktarmaktır. Bu ayet mevzu bahis olduğunda orada geçen yağ kandili vardır, yaşanmıştır denmesini sağlamak insanlara. Google aramalarında bir zeytinyağı kandilinin olduğu bilgisinin görünmesi ve bu kandilin Kuran’da geçtiğinin bilinmesini istememdir. Maalesef başka milletten insanlar yağ kandilini biliyor Kuran’ı bilmiyor, İslam dünyası ise Kuran’ı biliyor! yağ kandilini bilmiyor. Umarım insanlar kandil miydi, ağaç mıydı, yeryüzünde miydi, değil miydi kafa karışıklığından kurtulup asıl yoğunlaşması gereken yere yoğunlaşır.

Dilerim yukarda deneye konu olan ayetin hemen ardından gelen ayette bahsi geçen evlerden çoğalır ve  Allah’a uzanan koridordan o evlere hüzme hüzme ışıklar akar…

Nur –
36: (Böyle bir ışık ve hidayet), içlerinde ismi anıldığı için Allah’ın onaylayıp yükselttiği evlerdedir. Orada, O’nu sabah akşam yücelten…

www.eliffevziyecaltepe.wordpress.com/2015/05/03/zeytinyagi-kandili



About the Author
Author

Elif Fevziye Caltepe

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website