Yeryüzüne baktığımızda dünyada ilk günden itibaren günümüze kadar çeşitli canlı türleri yaratıldı. Bunlardan bir kısmının nesli tükendi, bir kısmı da yaşamaya devam ediyor. Allah sürekli bir şekilde yaratmaya devam ediyor. Hicr 86’da bu konu şöyle anlatılıyor: “Kuşkusuz senin Rabbin, evet O hiç durmadan yaratır; en iyi şekilde bilir. ”
Maddelerin ve canlıların yaratılması bir kanuna bağlıdır. Allah kanun koruyucu olduğu için har an kanunlarda değiştirme yapabilir. DNA’nın içini açtığımızda, proteinin içini açtığımızda da bir kanun vardır. Big Bang diye adlandırılan ilk patlamada da çok ince kanunlar işlemiştir. Eğer patlama daha hızlı olsaydı, bütün her şey dağılıp giderdi; eğer biraz daha yavaş olsaydı, bu sefer de her şey kapanıverecekti. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki kainatın yaratılmasında (ki az önce bahsettiğimiz patlamanın o hızda olmasının olasılığı havaya atılan bir kurşun kalemin yere dik düşme olasılığıyla aynı hatta daha az), en küçük bir organizmanın yaratılması da bir kanun dahilinde gerçekleşti. Kuran’da Allah sorumluluğu alıp almayacaklarına dair dağlara soruyor. Dağlar sorumluluğu almak istemiyor fakat cahil olan insan kabul ediyor. Biz insanlar bu ağır sorumluluğun farkında olup ona göre hareket etmeliyiz.
Başkasının malını kıskanmak
Allah Kuran’ın çeşitli yerlerinde insanların birbirlerinin malına göz dikmemeleri konusunda uyarıyor(28/79, 80); hatta bu uyarılardan biri de peygamberimiz için de geçerli (Hicr/88)
Günümüzde insanlar birbirlerinin evlerini, arabalarını, yaşam tarzlarını kıskanma içinde. Onun var, benim niye yok zihniyeti gitgide yayılıyor. Güzel bir arabaya binmek, modaya uygun giyinmek ve güzel bir kız arkadaşa sahip olmaya başarı gözüyle bakılıyor. Medyanın, reklamların ve filmlerin bu yönde tebliği insanlar üzerinde yadsınılmaz boyutta günümüzde. Böyle bir sırf dış görünüşe dayanan bir yarışta amaca ulaşmak için helal harama bakmaksızın çeşitli yollara dalınıyor; istekler gerçekleşmezse Allah’a isyan ediliyor. Oysa asıl yarışılması gereken nokta Allah için yaptıklarımız olmalı. Bu dünyada ki her şeyin geçici olduğunu bilmek, devamlı hatırlamak, hatta gaflete dalmamak için inananlarla beraber olmak bir müminin sahip olması gereken özellikler. Örnek aldığımız insanlar sosyete sayfalarındakiler değil de peygamberler olmalı, müminler olmalı. Kuran’da belirtildiği gibi takvada ve iyilikte yarışmalıyız.
Kuran’ı Parçalayan ‘Onlar’
Allah Kuran’ın birçok yerinde ona uyulmadığını söylerken Hicr 91’de ise buna ilaveten “Onlar ki Kuran’ı parça parça/bölük bölük yaptılar” diyor.
Onlar kim diyeceksiniz? Onlar, Kuran’ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayanlardır. Onlar, Kuran’daki ayetlerin günümüz modern çağına uygun olmadığını, o devire ait olduğunu, hükümlerin de o devirde geçerli olduğunu savunanlardır. Allah’ın hırsızlığa, zinaya, öldürmeye verdiği cezaların o devirde kaldığını düşünen, günümüzde uygulanmasının anlamsız kalacağını düşünenlerdir.
Bir diğer ‘onlar’ ise geleneksel islamı savunanlardır, çünkü onlara göre nesih- mensuh diye bir kavram vardır; yani Kuran’da çelişkiler vardır, bazı ayetleri keçi yemiştir, recm nasih olmuştur… Ayet kelimesinin yanlış anlaşılması ve çevirisinden oluşan bu hatalar Allah’ın açıkça Kuran’da çelişki olmadığını belirtmesi (2/2) ve Kuran’ın koruyucusunun kendisi olduğunu belirtmesiyle (15/8) tartışmayı ortadan kaldırır. (Kuran’da ayet kelimesinin tekil kullanımı Kuran ayeti anlamında kullanılırken, ayet kelimesinin çoğul kullanımı yani ‘ayetler’, mucize, delil, işaretler anlamında kullanılır. Bu açıdan Nahl 101’de (16/101) oluşan sorun ortadan kalkar. )
Bilimin Önemi:
Allah Kuran’ı bize indirdi ve bizi bilgilendirdi. Sanılanın aksine Din bilimle zıt değildir. Böyle olması da düşünülemez. Allah insanlara aklını çalıştırmasını öğütlüyor. (40/58) bilimdeki nedensellik ve sonuç ilişkisi Allah’ın bu dünya’daki yolu olarak düşünmektense her şeyin bir nedeni var diyerek Allah’ın kanıtları göz ardı ediliyor.
İnananları bilim açısından ikiye ayırabiliriz. Birincisi Allah’a kalpten inanıp ibadet eden insanlar. Herhangi bir nedensellik sorusu onlar için önemli değildir. Allah yaratmıştır, yaşatır, öldürür, ahirette tekrar diriltir. Bu grubun bilimle fazla ilgisi yoktur ama mümindirler. İkincisi ise sürekli sorgulayan, araştıran insanlar. Onlar bilimin ve fiziğin kanunlarına göre Allah’ın yaratıcılığının mutlakıyetine inanırlar, Allah’ın mucizelerini inceleme konusunda önderlik yaparlar, karşılarına çıkan her mucize onların imanlarını arttırır, gönüllerini şenlendirir. Burada önemli olan nokta ise Allah’a imanı, ona duyduğu kalbindeki derin sevgi ve saygısını bilimle yoğurmaktır. Bilim yoluyla Antonio Flew gibi birçok ateist, ilerleyen yaşlarına rağmen Müslüman olmuştur.
Kendimizi her konuda geliştirmeli, yeniliklere açık olmalıyız. Bilim ve imanın harmanlanmasıyla sonuca ulaşmak daha kolay olacaktır. Bunun için bilim üzerinde ve Kuran üzerindeki araştırmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Kulaktan dolma bilgilerle dedelerimizin ve ninelerimizin masalımsı anlatımlarından uzakta, dinin gerçeğini Kuran’da bulacağımızı bilmeliyiz. Bilimden ve öğrenmeden hiçbir zaman vazgeçmemeli, kendimizi yeterli görmemeliyiz.
Yazar : Birol