Tarikat sisteminin Peygamber zamanında olmadığını, ondan çok sonraları ortaya çıktığını herkes kabul eder. Tarikatlar İslam ile birlikte gelmeyip daha sonra Allah`ın rızasını kazanmak için sistemleştirilmiş, zamanla da çığrından çıkmış kurumlardır. İstismara çok elverişli olan bu yapı, tarikatçılar tarafından bütün imkanlarıyla kullanılmaktadır.
Yukarıdaki ayet hristiyan ruhbanların durumunu hikaye olsun diye anlatmamıştır. Bu duruma müslümanların da düşmemesi için dile getirilen gerçek, Kuran`dan uzak kalanlar için kaçılmaz bir son olmuştur.
Bu tarikatlardaki uygulamalar ruhbanlığa da rahmet okutturacak düzeye ulaşmış türdendir. Şeyhe çocuk kurban eden teslimci akıl yoksunu müridler bunun en uç noktalarındandır. Fenafişşeyh(şeyhte varlığını yitirme) adı altında şeyhe tapınmaya kadar götürülür bu tarikatların uygulamarı. Müslümanlar hristayan din adamlarının günah çıkarmasını mantıksız bulurken, kendisi şeyhe tapmayı bir meziyet sayar. Şeyhi olmayanın şeyhinin şeytan olduğunu söylemeleri ise cahil tabakayı kendilerine çekmek istemelerindendir. Tarikat üyelerinin durumu göz önüne alınırsa akla itibar etmeyen, kurtuluşu birine teslim olup kalpaklanmakta bulan insanların bu tarikatları oluşturduğu açıkça görülür.
Öğrenim görmüş insanların da bu tarikatların ateşli birer savunucusu olmaları acı bir gerçektir. Tarikatlarda çobanla profesörün hiç bir farkı yoktur. Tek fark şudur; hangisi daha çok teslim olmuşsa, hangisi aklına daha az itibar ediyorsa o daha üstündür. Bunun mantığı da şudur; şeyhimiz diyorsa vardır bir hikmeti. Yani bu şeyhlerin hata yapma olasığı yoktur müridler için. Velilerin her türlü kötü işi bile mantıklı gösterebileceği gibi bir iddia da atmışlardır ortaya.
İnsanların Allah`ın rızasına ermek için icat ettikleri tarikatçılık hüsranla sonuçlanmıştır. Kuran`ın deyimi ile kendi icat ettiklerine kendileri uymamış, şirkçiliğin görünmez bataklıklarında kaybolmuşlardır.
Bu durum Kuran`da çok çarpıcı bir ayetle anlatılmıştır;
“(Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O`ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!“(7/3)
Gerçekten de insanlar ne kadar az öğüt alıyor, hatta bazısı hiç almıyor. Çünkü onların şeyhleri yürüyen Kuran`dır. Kuran`ı o anlamıştır, müridlere düşen şeyhe teslim olup kurtuluşa ermektir. Şeyh ahirette şefaat edecek, müridlerini almadan cennete girmeyecektir. Bu masallarla uyutulan insanların şeyhlerinin ellerine ayaklarına sarılmaları çok da şaşılacak bir davranış değil.
Konuyu bir ayetle bitirelim;
“İyi bil ki, halis din yalnız Allah`ındır. O`ndan başka veliler edinerek: “Biz bunlara, sırf bizi Allah`a yaklaştırmaları için tapıyoruz, ” diyenler; Şüphesiz ki Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez. “(39/3)
Yazar : Ahmet Göçmen