Bulutlar Ağlamasa Yeşillikler Nasıl Güler?

Her olay, yarattığı her şeyi kontrolü altında tutan Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. Bulutları “ağlatan“, “sıkıp suyu çıkaran” ve “bardaktan boşanırcasına su” indiren O. Dilerse bahçelerimizin ürünlerini iki kat kılan, bereketlendirip “güldüren”, dilerse “solmuş, boynu bükülmüş ve kupkuru” kılan O.  Bolluk, bereket, hayır ve başarıya ulaşmak istiyorsa insan, Allah’a yakın olmalı, O’nun hoşnutluğu için ve O’nun adıyla hareket etmeli. Çünkü başladığı her işte gerekli olan gücü kendisine verecek olan yalnızca Rabb’idir.

Her işe Allah’ın adıyla başlamak, insanın günlük ihtiyaçları olan yemek yemeyi,  su içmeyi, temizlik yapmayı ibadete dönüştürür. Yemek yiyen insan, kendisine nimeti verenin Allah olduğunu hatırlar ve şükreder.  Allah rızası için, O’nun adıyla başlanan ve samimiyetle yapılan büyük ya da küçük her iş,  hayra, güzelliğe ve arınmaya vesile olur.

Vicdanını diri tutan insan, her yandan Allah’ın nimetleriyle kuşatılmış olduğunu görür. Hiçbirine kendisi güç yetiremez; yalnızca Rabb’inin dilemesi ve lütfuyla bu nimetlere kavuşabilir. Bunu düşünür, insanların faydasına olmak üzere nimetlerini veren (Rezzak olan) Allah’ın, üzerindeki korumasını hatırlar ve Rabb’ine şükreder.

Göklerde ve yerde tüm zenginliğin gerçek sahibi Allah, dilediğine dilediği kadarını verir. Mallar, dünyada ancak kısa bir yarar ve çıkar sağlar; ahiretteki sonsuz yaşamla kıyaslayınca ne denli değersiz olduğu anlaşılır. İnananlar sahip oldukları malları kendilerine verenin Allah olduğunu unutmaz, bahşettiği nimetlere şükreder ve Allah yolunda harcarlar. Bu, gerçekten Allah’a yakınlaşmaya bir vesiledir.

 

“… Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir.”
(İbrahim Suresi,7)

 

ayetindeki ifade şükretmenin önemini vurgular. Ve kul şükrettikçe Rabb’i artırır….

Bereketi arttıkça inanan insan ihtiyacı kadarını ayırır, artakalanını infak eder. İnfak etmenin karşılığı da bolluk ve bereket. Allah’tan uzak yaşayan insanlar, dünyadaki kıstasları hep sebep sonuç ilişkisi ile değerlendirdikleri içindir ki mallarını kimseyle paylaşmayarak, saklayıp yığarak daha zengin olacaklarını zannederler. Ancak Kur’an,

 

“Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.
(Bakara Suresi 261)

ifadesiyle gerçeğin, bunun tam tersi olduğunu haber verir. Çünkü Allah’ın bir mucizesidir; Allah yolunda infak eden ve sadaka veren müminlerin malları eksilmez, artar. Allah, bu samimi ibadetin karşılığını ahiretten önce dünyada da bolluk ve bereket olarak bahşeder.

 

Gönülden yapılan sadaka ve infak ibadetlerinin, dünya hayatındaki karşılığı, bereket ve Allah’ın hoşnutluğudur. Ahiretteki karşılık ise Allah’ın rahmeti ve en güzel nimeti olan cennet.

 

İnsanı, yaşamı boyunca gerçek anlamda canlı, şevkli, bilinçli, şuuru açık ve teyakkuz halinde tutan imanıdır. En önemli bereket, imanın getirdiği güzel ahlak ve canlılıktır. Fedakarlık, dürüstlük, vefa; hepsi birer güzelliktir. Allah böyle insana nur verir; işlerini kolaylaştırır, yolunu açar. Karanlık toprağın altındaki kuru tek bir taneden kusursuz güzellikleri, nimetleri, devasa ağaçları çıkararak yeryüzünü bereketlendirdiği gibi, kulunu karanlıktan aydınlığa çıkarır, bereketlendirir.

 

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
(Nahl Suresi, 97)

buyurur Allah ve İslam’ı, Kur’an’ı samimi olarak yaşayan kulunu, güzel ve sıkıntısız bir hayatla yaşatacağının müjdesini verir.

 

O halde bereketin sırrını şöyle özetleyebiliriz: Öncelikle samimi iman; sağanak değilse de çiseliyor. Her işe Allah’ın Adıyla başlayarak bereket yağmuruyla ıslanmaya başlıyorsunuz. Yağmur için şükrettikçe Allah nimetlerini artırıyor. Biriktirmeyip paylaştıkça azalmıyor, kat kat çoğalıyor ve sırılsıklam oluyorsunuz.

 

Kalbi Allah aşkı ile dolu olan, yaşamının temelini Rabb’inin hoşnutluğu üzerine kuran, Allah’ı sıkça anan, ibadetlerini O’na yakınlaşmaya bir yol sayan kulun üzerine yağan, “uyarılanların yağmuru” değil, Zül Celal-i Ve’l İkram’ın rahmet ve bereket yüklü nimetleridir. Allah, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vererek mükafatlandıran, ezelde bütün yaratılmışlar hakkında hayır, rahmet ve irade buyuran, sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturandır. O, Rahman’dır, Rahim’dir.

 

… “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir…
(Hud Suresi, 73)


About the Author
Author

elifce

Leave a reply

Name (required)

Website