Eğitimde Şahsiyet Terbiyesi

İnsan şahsiyetinin özelliklerini en iyi bilen hiç kuşkusuz onu yaratandır. İnsanı nelerin daha iyi motive ettiğini bilen O’dur. İslam anlayışında eğitim, insan fıtratı üzerine bina edilmektedir. Eğitimin ilkeleri bu fıtratın niteliğine göre konmaktadır. İnsanın eğitilebilmesi için nefsindeki özelliklerin anlaşılması zaruridir. Madem eğitim insan üzerinde bir tasarruftur. Öyleyse bu tasarrufu bilmeden eğitim yapılamaz. İnsanın hayat içinde bir oyuncak olmaktan çıkması için onun iyi tanınması gerekir. Onu şahsiyetindeki ilahi unsurları zedelemeden, birini diğerine kurban etmeden eğitebilmek esastır. Bu hususta Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:

“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vermek istediğini de biz biliriz, biz ona şah damarından daha yakınız. ” (el-Kaf, 50/16)

Eğitim, aile, okul ve çevrenin işbirliği sonucu sağlanır. Öncelikle, aile ve okulun ayrı birer eğitim yuvası olduğu benimsenerek bunların birbirini tamamlayıcı ve bütünleştirici tarafları olduğu kabul edilmektedir. Şahsiyeti tanıma ve geliştirme, yetişkin birey, ebeveyn, öğretmen ve rehberlik gibi unsurların sağlamlığına bağlıdır. Bu unsurların her bakımdan yüksek şahsiyet özelliklerine sahip olması gerekir. Öğretmen ve ebeveyn, çocuklar ve gençler önünde devamlı örnek olan önemli iki unsurdur. Her öğretmen, inancını, samimiyetini, heyecanını, duygularını, hülasa ruhunu öğrencilerine aşılamak ister. Gazali’ye göre, ”lisan-ı hal ile söylemek, sözle söylemekten daha fasihtir; insan tabiatı sözlere uymaktan ziyade amellerde müşahedeye daha meyillidir”, böylece insanın mutluluğu için büyük önem arz eden bu unsurların önemine işaret etmiştir.

Mevlana’ya göre eğiticiden uzak kalan ya da eğiticinin yüz çevirdiği insanların kalbine su akmaz. Eğitimci, öğrencilerin kalplerine giden anlayış kanallarını, arklarını açar ve onları suyla yani nurla temizler. Bu su, bilgi ve iman suyudur. Eğitimci, bir güneş gibi öğrencilerine çevrede bulunan çeşitli mikrop ve canlıları fark ettirir, onları görmelerini sağlar. Bu düşüncesini şöyle dile getirir. ”Sen yüz döndürdün mü hiçbir arkta su akmaz. Kuşluk güneşi olmadıkça nasıl olurda zerreler belirir. ”

İnsan doğuştan getirdiği bazı özellikler ve çevreden edindiği birtakım şekillerle gelişmekte ve bütünleşmektedir. Fakat her insanın kendine has kabiliyet ve anlayışları söz konusudur. Kimi şahsiyetler topluma çok çabuk adapte olması, sosyal yönleri ve iletişim becerileriyle bir gruba katılması kolayken, kimi şahsiyetler de bu beceri ve kabiliyetler uygun gelişme ortamlarına ihtiyaç hissetmektedir. Her insan ayrı bir alem, apayrı bir sahifedir. İnsanlık alemi, sayfaları birbirinden tamamen ayrı; bağımsız ve birbiriyle sıkı münasebeti olan birbirlerinin eksiklerini tamamlayan büyük bir kitap gibidir. Bu sebeple şahsiyetin gelişmesi ve felahı yakalama noktasında verilecek rehberlik hizmetleri de farklılık arz edecektir.

İnsanın vazifesi ve sorumluluğu ilahi prensiplerle tayin edilmiş ve bunların merkezi olarak ilahi kaynaklar gösterilmiştir. Bütün benliğin Allah’a yöneleceği ve O’nda birleşeceği ifade edilmektedir. Buradan sevgi, saygı, fedakarlık, iletişim, güven, adalet, gibi saiklerin Allah’a yöneldiği takdirde bir mana ifade edeceği açıktır.

Kurtuluş, dünyevi ve uhrevi açıdan ele alındığı gibi ferdi ve sosyal bakımdan da değerlendirilmektedir. Kur’an’da geçen, ”temizlenen, kesinlikle kurtuluşa ermiştir”, ”nefsini arındıran, kurtuluşa ermiştir” gibi ayetlerde yer alan kurtuluş ferdi manada, ”muhakkak ki bugün üstün gelen, zafere ulaşmıştır” şeklinde biten ayetteki zafer ifadesi de dünyevi ve toplumsal olarak farklı boyutlarıyla izah edilebilir. Felah, insanın iç alemindeki manevi oluşumlara zincir vuran ve toplum hayatının mutluluğa doğru akışını engelleyen şeylerin ortadan kaldırılmasıdır. Günahların insanın kalbinde oluşturduğu kir tabakasını temizlemek, hem psikolojik ve bireysel, hem de toplumsal zafer’dir.

İnsanın mutluluğu ve din eğitimi ile münasebeti şahsiyetin gelişimin evreleri bakımından değerlendirilmelidir. Her döneme farklı ve uygun eğitim metotları gereklidir. Bu dönemle ki, Bebeklik, Çocukluk, Ergenlik ve Yetişkinlik dönemleridir.

Görüldüğü gibi insan hayatı değişik gelişim evrelerinden oluşmakta, dolayısıyla her evreye farklı eğitim ilke ve metodu gerekmektedir. İnsanın felaha kavuşma ve mutluluğu elde etmesini hayatı boyunca geçireceği bu gelişim dönemlerine göre ele almak gerekmektedir. Çünkü her dönemde problemler değişmekte, buna bağlı olarak da ihtiyaç ve istekler farklılık arz etmektedir.

Nurullah DAĞ

19. 02. 2011 Pazar

İstanbul/Silivri


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website