Mutluluk göreceli bir kavram olmasına rağmen genel olarak, insanın kendini her açıdan rahat ve huzurlu hissetmesi olarak tanımlanabilir. İnsanlar genel olarak mutluluklarını ertelerler. Halbuki Kuran’a göre mutluluk insanın her an yaşanması gereken bir duygudur. Çoğu zaman insanlar “şunu yapınca mutlu olacağım”, “şu olsun başka bir şey istemiyorum” gibi cümlelerle mutluluklarını hep gelecekte olacak bir olaya ertelemektedir. Bu olay gerçekleşince de mutlu olamadıklarını görmekte ve kendilerine yeni bir hedef seçmektedirler. Aslında bu, şeytanın insanlar üzerindeki yoğun telkininden kaynaklanır. Şeytan insanlara sürekli olarak uğrunda çaba sarfedecekleri yeni bir hedef bulur ve bu hedefe ulaşınca mutlu olacaklarına dair onları ikna eder. Ona ulaştıklarında ise hemen yeni bir hedef verir. Böylelikle insan mutluluğu her zaman boş şeylerde arar ve bu duygunun yalnızca İslam ahlakıyla yaşanacağını göremezler. Bu sırrı ayetlerde Rabbimiz şu şekilde bildirmiştir;
(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va`detmez. (4/120)
Ayette Rabbimizin belirttiği gibi şeytan insanlara boş vaatler verir ve olmadık kuruntularla oyalar.
Bir başka ayette ise Rabbimiz insanların isteklerine ulaştıklarında hiçbir zaman mutlu olamadıklarını şu örnekle bildirmiştir;
“İnkâr edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah`ı bulur. ”(24/19)
İnsan fıtratı Allah’ı tanıma O’na teslim olma üzerine yaratılmıştır. Dolayısıyla başka bir şekilde yaşanan hayat insana kesinlikle mutluluk vermez. Ayette belirtildiği gibi kalpler yalnızca Allah’ın anılmasıyla ve Kuran’la tatmin bulur;
“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah`ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah`ın zikriyle mutmain olur. ”(13/28)
Allah’ın vadinin hak olduğunu anlamamakta direnenlerin durumu ise Kuran’da pek çok ayette Rabbimiz tarafından belirtilmiştir;
“Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. ”(9/82)
“Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. ”(2/17)
Bir başka ayette ise Rabbimiz Kuran ahlakından uzak yaşayan insanların durumunu şu şekilde bildirmiştir.
“Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam`a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (6/125)
Dışarıdan ne kadar mutlu bir tablo çizse de, dünyanın en zengin insanı veya en güzel kadını olsun bu sonuc değişmez. İnsanlar kesinlikle İslam ahlakını yaşamadıkları sürece gerçek mutluluğu tadamazlar. Çevrelerine mutlu olduklarını göstermeye çalışsalar da, rol yapmak onların mutsuzluğunu kat kat arttırır.
Müminler Allah’ı anmanın dışında kadere olan bağlılıkları sayesinde hiçbir zaman ümitsizliğe düşmezler. Allah her şeyi kaderde müminler için en güzel şekilde hazırlamıştır. Bir zorluk da olsa bu mümin için hayırdır. Bu gerçeği bir ayetinde Rabbimiz şu şekilde bildirir;
(Allah`tan) Sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi? ” dendiğinde, “Hayır” dediler. (16/30)
Ayrıca Rabbimiz yaşanacak her olayı kaderde belirlemiştir. Bu ise müminler için çok büyük bir lükstür. Müminler bu vesileyle başlarına gelen musibetlere üzülmez, güzel olaylara ise kendilerini kaybederek sevinip şımarmazlar. Müminlerin bu özelliği bir ayette şöyle bildirilir;
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah`a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah`ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (57/22-23)
Bir düşünelim. Mesela Allah bizimle iletişime geçse ve bize bir sonraki gün başımıza gelecek bir musibeti haber verse ve buna sabretmemizi emretse ve bunun karşılığında da cennet vaat etse eminimki o olay başımıza gelince hepimiz güzel bir şekilde sabrederiz. Tıpkı bu örnekteki gibi Rabbimiz bizi imtihan edeceği konuları haber vermiştir. Bunu bir gün önce söylemesiyle 1400 sene önce söylemesi arasında aslında hiçbir fark yoktur. İşte bu sırrı bilen müminler Yüce Allah’ın Kuran bildirdiği “Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (2/155) gerçeğiyle başlarına ne gelirse gelsin gerçek mutluluğu her zaman yaşarlar.
Yazar : Tunç Demirkan