Kuran’ın Öz Mesajları

Kuran’ın Öz Mesajları

‘’Bismillahirrahmanirrahim.’’

‘’Rahman (Merhametli), Rahim (Şefkatli) Allah’ın ismiyle.’’

Fatiha Suresi bilinenin aksine ‘’besmele’’ ile başlar. Kuran, Allah’ın esirgeyici ve bağışlayıcı özelliklerinin vurgulanmasıyla açılışını yapar ve ‘’Övgü, alemlerin rabbi Allah’adır.’’ diye devam ederek tekrar ‘’Rahman, Rahim.’’ diye ilerler. Bütün övgüler yalnızca Allah’adır. Peygamberler de inananlar da Allah’ı yüceltirler, kendilerini değil…

‘’Din gününün sahibi.’’

Din kelimesi Arapça’da ödül, ceza, yargı gibi anlamlara gelmektedir. Yani bizim bildiğimiz mahşer gününü ifade eder. Din gününün sahibi yalnızca Allah’tır. Bugün ‘’kul hakkı’’ diye bildiğimiz kavram insanların çoğuna göre yanlış anlaşılmaktadır. İnananların çoğu Allah’ın ‘’Bana nasıl gelirsen gel de kul hakkıyla gelme.’’ dediğini zannederler. Oysa Allah’ın Kuran’da böyle bir bildirisi yoktur; aksine

“Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.”
(Nisa, 48) 

demektedir. Yani az önce de belirttiğim gibi kul hakkını kulun affetmesi gibi bir durum söz konusu değildir, o günahları da yalnızca din gününün sahibi olan Allah affeder. Eğer hakkı yenen kulun diğer bir kulu bağışlaması düşünülürse Fatiha Suresi’ndeki ‘’Din gününün sahibi.’’ ayetine ters düşüldüğünü rahatlıkla ifade edebilirim. Yargı gününün sahibi yalnızca Allah ise o zaman günahları bağışlama ve bağışlamama meselesi tamamen Allah’a ait bir meseledir ve hiçbir yaratılan bu hesaba ortak değildir.  Konuyu tersten düşündüğümüzde de eğer kul affetmiyor ve bir nevi hak yiyen kulu cezalandırıyorsa, bir insana iyilik yapan insanı da yine kulun ödüllendirmesi gerekmez miydi?

Din günü ile ilgili bir bilgi de İntifar Suresi’nde verilmektedir. 18 ve 19. ayetlerde:

‘’Evet, din gününün ne olduğunu bilir misin? O gün KİMSENİN KİMSEYE YARDIMI DOKUNMAZ. O gün TÜM kararlar ALLAH’a aittir.’’

denilmektedir.

‘’Ancak sana ibadet (hizmet) eder, ancak senden yardım dileriz.’’

Allah’tan başkasına dua edilmez ve Allah’tan başkasından yardım dilenemez. Allah bunu inananlara kesin bir dille yasaklar. Günümüzde maalesef müslümanlar arasında da gavslardan, şeyhlerden, ölülerden veya peygamberlerden yardım isteyenleri görüyoruz. Onları Allah’ı sevdikleri gibi sevdiklerine şahitlik ediyoruz. Allah insanlar için

‘’De ki: “Allah’ın berisinden, bize yarar da zarar da veremeyecek şeylere mi yakaralım? Allah bize kılavuzluk ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi döndürelim? O kişi gibi, şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hale getirmişlerdir. Oysaki onun, “Bize gel!” diye doğruya ve güzele çağıran arkadaşları vardır.” De ki: “Allah’ın kılavuzluğudur gerçek kılavuzluk. Âlemlerin Rabbi Allah’a teslim olmakla emrolunduk biz. ’’ 

uyarısını yapmaktadır En’âm Suresi 71. ayette.

‘’Bizi doğru yola ilet.’’

Yukarıdaki ayetlere bakarsak eğer bu ayetten Allah’a hizmet (ibadet) etmeyenler ile yalnızca ondan yardım dilemeyenlerin yanlış yolda olduklarını görürüz. Peki nedir doğru yol? Kuran’da başka ayetlerde de belirtilir ama en azından bir ayetle örnek verelim, Al-i İmran Suresi’nin 51. ayetinde:

‘’Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz; O’na kulluk edin. Budur doğru yol.’’ 

denilerek doğru yolun Allah’a kulluk etmek olduğu vurgulanıyor.

Aslında Fatiha Suresi’nin 6. ayeti 5. Ve 7. ayetleri birbirine bağlayan bir köprü gibidir sure içerisinde… Nitekim 7. ayet şöyledir:

‘’Gazaba uğrayanların ve sapmışların değil; kendilerine iyilikte bulunduğun kimselerin yoluna…’’

Gördüğümüz gibi 5. ayette bahsedilen ancak Allah’a ibadet eden ve yalnızca ondan yardım dileyenlerin nimet verilenlerden olacağı ve geriye kalan kısmın ise gazaba uğrayacağı söylenmiştir.

Aynı zamanda Fatiha Suresi bir dua niteliğindedir ve Kuran’ın öz mesajlarını içinde barındırır.

Allah, Fatiha’yı idrak etmeyi ve yaşamımıza taşıması nasip eylesin…


About the Author
Author

onsaritas

Leave a reply

Name (required)

Website