Salat 2. Kısım (Rüku)

Salat (Namaz) ile ilgili olan yazımın ilk kısmında “secde” konusuna değinmiştim. Yazımın ikinci kısmı olan bu kısımda ise “rüku” konusuna değineceğim.

Rüku

Arapça “rüku” kelimesi Türkçede eğilmek anlamında kullanılır ve kelime Türkçede namaz esnasında ayaktayken kişinin elleri dizlerine gelecek şekilde eğilmesini ifade eder.

Dinimizde namaz emrinin ne zaman verildiği sorusunu sorarsak sorunun cevabı, inen ilk surede namaz emerinin verildiğidir.

Kuran’ın iniş sırasına göre ilk sure olan Alak suresinde,

Men edeni gördün mü?
(Alak 9)

Bir kulu namaz kıldığında.
(Alak 10)

Hayır! Ona (namazdan men edene) itaat etme ve secde et ve (Allah’a) yakın ol!
(Alak 19)

Yukarıdaki ayetleri düşündüğümüzde ayetlerden “secde” eyleminin namazın bir parçası olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Kuranı Kerim’in ilk inen suresinde “secde et” emriyle namaz emrinin verildiğini düşünebiliriz.

Kuranı Kerim’in iniş sırasına göre üçüncü sure olan Müzzemmil suresinin 20. ayetinde de açık şekilde “Namazı kılın” emri vardır.

Kuranı Kerim’e iniş sırasına göre baktığımızda “rüku” kelimesinin ilk geçtiği ilk ayet, 33. Sure olan Mürselat suresinin 48. ayetidir. Bu ayetin inmesinden önce namaz kılmakla ilgili emirler mevcuttur. (İniş sırasına göre ilk sure olan Kalem suresinin 19. ayetindeki “secde et” emriyle ve iniş sırasına göre üçüncü sure olan Müzzemmil suresinin 20. ayetindeki “namaz kılın” emriyle.)

Mürselat suresinde “rüku” konusuyla ilgili olarak Rabbimiz ne söylemiş bakalım:

Ve onlara: “Rüku edin!” denildiği zaman rüku etmezler.
(Mürselat 48)

İzin günü yalanlayanların vay haline.
(Mürselat 49)

“Rüku” eylemi namazın bir parçasıdır ve bizler “rüku edin” emriyle namaz kılmanın emredildiğini düşünebiliriz. İnanan kişilerin inanmayan kişilere “namaz kılın” demesi mantıklı mıdır diye sorarsanız, bu sorunun cevabı evettir.

Ve insanlardan bir kısmı derler ki: “Biz, Allah’a ve ahiret gününe iman ettik.” Ve onlar mümin değillerdir.
(Bakara 8)

(Zannederler ki) Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Ve onlar, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında da olmazlar.
(Bakara 9)

Ve iman edenlerle buluştukları zaman: “Biz iman ettik” derler. Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: “Muhakkak ki biz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay eden kimseleriz” derler.
(Bakara 14)

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü üzere iman edenlerle karşılaştığı zaman “iman ettik” diyen ve aslında iman etmemiş olan kişiler vardır ve bu kişilere iman eden kişilerin “namaz kılın” demesi gayet normal bir şeydir.

Rüku kelimesinin geçtiği başka bir ayet:

Allah’ın Resul’ü Muhammed ve onunla beraber olanlar, kafirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rüku ederken, secde ederken ve Allah’tan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alametleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki ve İncil’deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kafirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan iman edenlere ve salih amel yapanlara mağfiret ve büyük mükafat vaadetti.
(Fetih 29)

Yukarıdaki ayette görüldüğü üzere “rüku” eylemi “secde” eylemi gibi başkaları tarafından gözlemlenebilen bir eylemdir.

“Rüku” kelimesine karşılık olarak yeni türetilen anlamlara değinmeyeceğim. Yazımın üçüncü kısmında “Huşu ve Namaz” konularına değineceğim ve yazımın son kısmı olan dördüncü kısmında ise “Kuranı Kerim Ayetlerindeki Kelimeler İçin Yeni Anlamlar Türetmek” başlığı altında, Kuranı Kerim’deki Arapça kelimelere Türkçe karşılık olarak yeni anlamlar türetmenin yanlış bir davranış olduğunu ayetlerle anlatmaya çalışacağım.

Not: İmam İskender Ali Mihr meali kullanılmıştır.

Saygılarımla,

Mehmet, 16.05.2015


About the Author
Author

Mehmet P.

Leave a reply

Name (required)

Website