KALP/DUYGUSAL BİLİNÇ + FUAD/ZİHİNSEL BİLİNÇ


Duygusal ve Zihinsel Zekâ’ya, genel olarak bakacak olursak, Dünyanın doğu kesiminde EQ, /duygusal, batı kesiminde de IQ /zihinsel, ağırlıklı insanlar fazladır. Ve böyle bir ayrışma günümüzde genel kabul görmektedir. Kur’an kılavuzluğunda, bu konuyu değerlendirmeye ve bu ayrışmaların sebep olduğu günümüz dünyasını sorgulamaya öncelikle kısırlaştırılan ve tek bir bilinç düzeyinde birleştirilen Kalp ve fuad kavramlarını Sayın Şakir Kocabaşın çalışmalarıyla birlikte değerlendirmeye davet ediyorum sizi. Çünkü günümüze kadar birçok sofu gerçekliliğin yalnız kalple bilineceğini iddia etmiş aklı devre dışı bırakmıştır.

Daniel Goleman, “Duygusal Zekâ” adlı kitabıyla yepyeni bir kavram ortaya attı. Uzun zamandır başarılı olmanın derecesi IQ ile ölçülürdü. (batı sadece aklı öncelemiş ve yaptıkları buluşlarla maneviyattan uzak (kalpten) bir medeniyet kumuştur. )Yapılan son araştırmalara göre “duygusal zeka” (EQ) insanların kişisel ve mesleki anlamda başarılı olmalarını IQ’ dan çok daha fazla etkilendiğini gösterdi. Duygusal zekâ ile insanların ortak duyguları, iletişim becerileri, insanlık anlayışları, incelik, zarafet, kibarlık, nezaket vs. gibi yetenekleri tanımlanmaktadır.

Duygusal zekâ, kendimizle ve başkalarıyla olan ilişkilerimizi doğrudan etkiler. Yani duygusal zekâ bir taraftan kendi gelişimimizi ve olgunlaşmamızı diğer taraftan da yeteneklerimiz ile diğer insanlarla aramızda olan ilişkileri tanımlar.

Duygusal zekâ için özellikle aşağıdaki yetkinlikler belirleyicidir.
Kendini tanımak: Kendini yönetmek- Motivasyon: Empati: Sosyal Yetkinlik: İletişim becerisi Duygusal zekânın bize getirdikleri nelerdir?
Duygusal zekâsı yüksek insanlar mesleki anlamda başka insanlar ile iyi iletişim kurabildiklerinden ve yönetme becerisine sahip olduklarından genellikle çok başarılı olurlar.

Günlük hayatta duygusal zekâ insanların iş arkadaşları ve aile bireyleri ile iyi anlaşabilmelerini sağladığı için, kendileri ve çevresindekiler ile ilgili sorunları çabuk çözümlenir.

Duygusal zekâlı insanlar diğer insanları olduğu gibi kabul edip onları dinleyip anladıkları için sevilirler ve arkadaşlık ilişkileri daha güçlü olur. (Vikipedi, özgür ansiklopedi).

Sayın Şakir Kocabaşın, kalp ve fuad’la ilgili kavram çalışması:
Fuad” Kelimesinin Kavram Grafikleri

Allah işitme görme fuadlar oluşturdu (ce’ale) 16/78, 67/23
şükretmeniz için duyuları duyuları
(ef’ide) 32/9 (sem’) (basar) inşa etti (enşee) 23/78

tersine çevirir

Allah ————————————-> fuad 6/110

|——- sorumlu olmak 17/36
|
|——- insana fayda sağlamak 46/26
|
|——- boş olmak (faarigan) 28/10
fuad ——-|
|——- boş (heva) 14/43(kıyamette zalimlerle ilgili)
|
|——- görüp anladığını yalanlamamak 53/11
|
|——- yaldızlı sözlere meyletmek 6/113
|
|——- bir şeye ilgi duymak 14/37

üstüne çıkar
tutuşturulmuş ateş —————————> fuad 104/7
(hutame)

sağlamlaştırır
haberler (nebe’) ——————————–> fuad 11/120
ayetler (ayat) 25/32

“Kalb” ile İlgili Notlar

Kur’an’da “kalb” kelimesi hem tekil hem çoğul (kulub) olarak geçmektedir.
Bu kelime ayetlerde birkaç farklı gramer içinde geçmektedir. Bu farklı kullanımların doğru sınıflandırılabilmesi için dikkatli bir çalışma gerekiyor.

Akletmenin kalb ile olduğu (22/46).
Kalbin sadr içinde olduğu (22/46).
Kitab’ın kalbe indirilmesi (2/97, 26/193)

Kalb ile ilgli dualar:

“Rabbimiz, bize hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma (Rabbena la tüziğ kulubena ba’de iz hedeytena)” (3/8)

“Rabbimiz, iman edenlere karşı kalplerimizde bir kin bırakma (ve la tec’al fi kulubina ğıllen) (59/10)

Kalb için söz konusu olan sıfatlar:

selim (26/89, 37/84)
münib (50/33)
günahkar (2/283)
kaba ve katı (fezzan galiyzan 3/159)
korkuyla çarpan (vaacife 79/8)
kalb için daha temiz (atharu 33/53)
gaflet içinde (fi gamretin 23/63)
inkarcı (münkire 16/22)
ayrı ayrı (şetta 59/14)

Kalb için söz konusu fiiller:

imanın yazılması (ketebe 58/22)
imanın süslenmesi (zeyyene 49/7)
dayanıklılık verilmesi (rabita 28/10, 18/14, 8/11)
saygı duyması (tühbite 22/54)
ürpermesi (vecile 8/2, 22/35, 23/60)
yumuşaması (teliynu 39/23)
[imanla] tatmin olması (mutma’in 16/106, 2/260, 5/113, 3/126, 8/10, 13/28)
huşu duyması (tahşe’a 57/16)

ısındırılması (ellefe 9/60)
uzlaştırılması (ellefe beyne 8/63)
sekinetin indirilmesi (enzele 48/4)
şefkat ve merhamet oluşturulması (ru’feten ve rahme 57/27)

gaflete düşürülmesi (agfal 18/28)
saptırılması (ezaga 61/5)
çevrilmesi (sarafa 9/127)
zannınızın kalplerinizde süslü gösterilmesi (züyyine 48/12)
nifakın yerleştirilmesi (9/77)
içine korku salmak (kazafe fi kulubihim ru’be 59/2, 33/26)
bir şeyin sokulması (seleke fi 15/12)
katılaştırmak (ce’alna kaasıye 5/13)
katılaşması (kase 6/43, 2/74, 22/53, 39/22)
dehşeti ilka etmek (nülkıy ru’be 3/151, 8/12)
kuşkuya kapılması (ertaabe 9/45)
ürkmesi (eşmezze 39/45)
karşı koyması (te’baa 9/8)
eğrilik göstermesi (safe 66/4)
kabile gayreti oluşturmak (hamiyyet 48/26)
bir şey kazanması (kesebe 2/225)
eğlencede olması (laahiye 21/3)
kaymaya yüz tutması (yeziygu 9/117)
kalpleri vardır, onunla anlamazlar (kulubun la yefkahune biha 7/179)

tab edilmesi (tabe’a 40/35, 7/101, 30/59, 47/16, 63/3, 9/93, 4/155, 7/100, 10/74,
16/108, 9/87) *
sonlandırılması (hateme 45/23, 42/24, 6/46, 2/7)*

——–
* Bu ayetlerde geçen “tab etmek” (tabe’a) ve “sonlandırmak” (hateme) kelimeleri meallerde “kalbin mühürlenmesi” olarak verilmektedir. Ancak bu iki fiilin ayetlerde kullanımı arasında çok önemli bir fark vardır: hateme fiili kalbin bir daha imana açılmamak üzere mühürlenmesi manasında kullanıldığı halde tabe’a fiili, bir nevi işaretleme manasında olup, kalbin imana tamamen kapatılmadığı durumlar için kullanılmaktadır. İlgili ayetlerin bağlamlarından bu iki kelime arasındaki kullanım farkı açıkça görülmektedir.

Kalb için söz konusu isimler:

iman (49/7)
hasret (3/156)
kayma (zeyg 3/7)
kuşku (riybe 9/110)
korku (
içinde hastalık (marad 24/50, 33/32, 33/12, 34/23, 47/20, 47/29, 74/31, 9/125)
üzerinde kilitler (akfal 47/24)
üzerinde örtüler (ekinne ‘ala 6/25, 17/46, 18/57)

örtü içinde olması (kulubüna fi ekinne 41/5)*
kılıflı olması (kulubüna gulfün 2/88, 4/155)*

—–
• Kureyşli kafirler kendilerinin Kur’an’a karşı duruşlarını “kalplerimiz örtü içindedir” şeklinde bir ifadeyle savunurken, Beni İsrail kafirleri “kalplerimiz kılıflıdır” şeklinde bir ifadeyle savunmaktadırlar.

Allah kimleri sever (= yuhibbu), kimleri sevmez (= la yuhibbu):

sevmedikleri sevdikleri
—————- ————
zalimler 3. 57, 3. 140, 42. 40 müttekıler 3. 76, 9. 4, 9. 7
övünenler muhsinler 3. 134, 3. 148,
(= muhtalen fehura) 31. 18, 57. 23 5. 13, 5. 93
müfsidler 5. 64, 28. 77 sabredenler 3. 146
haddi aşanlar mütevekkiller 3. 159
(= mu’tedin) 2. 190, 5. 87, 7. 55, insaf edenler
müsrifler 6. 141, 7. 31 (= muksitin) 5. 42, 49. 9, 60. 8
kibirlenenler kendi yolunda saflar
(= müstekbirin) 16. 23 halinde savaşanlar 61. 4
şımaranlar temizlenenler
(= ferihiyn) 28. 76 (= mutahhirin) 9. 108, 2. 222
kafirler 30. 45, 3. 32 tevbe edenler
hainlik yapıp (= tevvabin) 2. 222
günah işleyenler 4. 107
hain nankörler
(= havvanin kefur) 22. 38
günahkar kafirler
(= küffarun esiym) 2. 276
hainler (= hainiyn) 8. 58

Ayrıca Sayın kocabaşın kalple ilgili kavram çalışmalarına daha aynıntılı bir şekilde sakirkocabaş. com. sitesinden ulaşabilirsiniz.

Araf/179-Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri /KULUB / vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.

Rabbimizin Ademe lutfu !

Âdemin hem kalbi aklı -hem zihni( fuad)aklının varlığının var olduğunu kitabımızdan öğreniyoruz ve yine kitabımızdan anlıyoruz ki bizi diğer yaratılmışlardan ayıran en belirgin özelliğimiz isimlerin hakikatini bilebilmek. bkz. BAKARA /30-39/ Rabbimiz ruh üfleyerek, âdeme isimlerin hakikatini öğretmiş ve bizi yaratılmışların en şereflisi konumuna getirmiştir ve sorumlu tutmuştur. Araf / 179 ayetinden anlıyoruz ki Cinin de kalbi yani duygusal zihni var. İblis cinlerdendi ve ademe secde etmeyerek Rabbimize asi olmuş, asi olunca sergilediği tavırlar Allah’ın cc sevmediği ve tasvip etmediği tavırlardır, kibir- gurur-kin-fesat- intikam-başkasını suçlama-bahane üretmek ve bahanelerin arkasına sığınmak – kıskançlık-yalan….. yani duygusal aklın istenmeyen /tasvip edilmeyen belirtilerini sergilemiştir….. Oluşturulan sınav düzleminden İblis bu tavırları seçmiştir. Yani ibliste seçiminden sorumludur.. Anlıyoruz ki iblis sorumluluğu üstünden atmak istemektedir ‘’SEN İSTEMESEYDİN BEN BÖYLE YAPMAZDIM ‘’DİYEN İBLİS, KENDİ ÇIKARIMININ ARKASINA SIĞINMAK İSTEMEKTEDİR…

İnsanlardan müşrik olanların sergilediği mantıkta böyledir. ‘’Rabbimiz istemeseydi biz şirk koşmazdık. ’’diyen mantıkta sorumluluğu üstünden atmaktadır. Bu yüzden ‘’İnsanoğlunun’’, duygusal aklı ve zihinsel aklının eğitilmesi gerekir. Zaten kendisinde var olan potansiyellerini harekete geçirmesi gerekir. Eğitilmezse kitabımızdan anlıyoruz ki zorba /zalim karakterli birer birey olup çıkarız. Rabbimiz tarafından oluşturulan sınav dünyasında ‘’hangimizin daha iyi işler sergileyeceği’’, ‘’ yaratıldıktan sonra bırakılacağınızı mı zannettiniz. ’’, ’’ İman etmiş olmakla kurtulacağımızı zannettiniz’’diyen Rabbimiz bize sunulan lütuflara ‘’şükür edip etmeyeceğimizle alakalı’’ seçimlerimizden sorumluyuz. Allah bize zulm etmez. Biz kendimiz kendimize zulm ederiz. Sınav gereği seçimlerimiz den sorumluyuz. İNS VE CİN TOP. SINAVDAN GEÇMEKTEDİR.

Derken şeytan, kendilerine örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve: “Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti. ” dedi.

Ve: “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim. ” diye ikisine de yemin etti.

Bu şekilde onları kandırıp sarktırdı. Bunun üzerine o ağacın meyvesini tattıklarında, ikisine de ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini üst üste cennet yapraklarıyla yamamaya başladılar. Rableri onlara: “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.

Onlar: “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik; eğer Sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz. ” dediler.
Allah: “Kiminiz kiminize düşman olarak ininiz! Size bir süreye kadar yeryüzünde yerleşmek ve bir nasip almak var kaderinizde. ” buyurdu.
“Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız. ” dedi.
A’RAF /20-21-22-23-24-25

Cinlerden olan iblis kendinde olmayan bir aklı bilemeyeceği için /İsimlerin hakikatini/ secdenin mahiyetini kavrayamamış ve Rabbimizin emrine asi olmuş…. İki aklın düşmanlığı başlamış ….

Rabbimizin nebi-elçiler aracılığıyla bize gönderdiği bilgilerle duygusal ve zihinsel aklımız gelişip şekillenebilir. Büyük sınavımız, iki aklı birleştirip aklıselim olabilmek.

Cinlerle ilgili ayetlerden ve cin suresinden anlıyoruz ki, Cinlerin bizi gördüğü, işittiği, hatta kendisine Rabbimiz tarafından verilen ilimle Kalb le /Araf-179/ düşünüp muhakeme yapanlar var. Cinlerden bir taife Rabbimize asi olmuş ins ve cin tarafından nasıl kandırıldıklarını anlayanlar ve cinlerden de Salih olanlar var. /cin /12 /

Kitabımızdan anlıyoruz ki her yaratılmış nefs’e, RABBİMİZ tarafından yüklenen program gereği kendisindeki ilimle hareket etme bilinci var. Âdem, nefislere yüklenilen bilgileri okuyup kavrayabilir ve emrine sunulmuş olan yeryüzünü ve gökyüzünü yararına kullanıp medeniyetler kurabilir. Sayın Şakir kocabaşın çalışmalarından anlaşılıyor ki kalp –duygu merkezi Fuad-zihin merkezi. Anne karnında bize üflenilen Fuad /ruh / Kur’anın bir tanımının da ruh oluşundan anlıyoruz ki teslimiyetle /içimizdeki ve dışımızdaki ayetleri Kur’anın rehberliğinde okuduğumuzda, tüm bilgi kodları birleşip bütünleşir ve BİZİ DOĞRU YOLA KILAVUZLAR.

İki algı türü vahyin rehberliğinde birleşip bütünleşebilir. Ancak yaratan tarafından gönderilen kılavuz sayesin de İnsan yaratılış amacına uygun hareket edebilir.

VAHİY Nebi-Elçimizi inşa ettiği gibi bizi de inşa eder. Kitabımızdan anlıyoruz ki Elçiler bizim için ‘’ örnek ‘’olmalarının yanı sıra hem uyarıcı hem müjdecidirler…..

Kitabımızdan anlıyoruz ki ‘’Atalar kültüne’’ sıkı sıkıya bağlılık duygusal zekânın belirtileridir. Rabbimiz tarafından en çok uyarıldığımız konulardan biri ‘’Atalar kültüne’’ sıkı sıkıya bağlılığımız bizi gaflete düşürür. Ya atalarımız doğru yol da değilse. Onların yaptıkları kendilerinin bizim yaptıklarımız bizimdir. Herkes tek tek hesaba çekilecek

MERYEM/ 95-Ve onların hepsi kıyamet günü O`na tek tek gelecektir
.
KEHF/49 Hepsi, saflar halinde Rabbine arz edilmiştir. Yemin olsun, sizi ilk kez yarattığımız gibi yine bize geldiniz. Ama siz, sizin için hesabın görüleceği bir zaman belirlemeyeceğimizi sanmıştınız.

VAKİA/62-Yemin olsun, ilk yaratışı/yaratılışı bildiniz. Peki düşünüp ibret alsanız olmaz mı?

RUM/27Yaratmaya ilk başlayan/yaratılanları ilk yaratan O`dur. Sonra onları çevirip yeniden yaratacaktır. Bu O`nun için çok da kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce örnekler/en yüce sıfatlar O`nundur. O`dur Azîz, O`dur Hakîm…

YA-SİN/79-De ki: “Onlara hayata verecek olan, onları ilk kez yaratandır. O, bütün yaratılmışları/her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir. ”

Geçmiş âlimlerin en çok çatıştıkların konuların başında iki farklı bilinç düzeyinin tek başına ele alınmalarından kaynaklanan görüş farklılıklarının olduğudur. Yazımın başında vurguladığım günümüzdeki doğu-batı sentezi GEÇMİŞİN GÜNÜMÜZE yansımasıdır.

ASLINDA BU KONU SINAVA TABİ TUTULAN ÂDEMLE İBLİSİN MÜCADELESİR VE YEVM GÜNÜNDE RABBİMİZ ARAMIZDA DÜŞTÜĞÜMÜZ AYRILIKLAR KONUSUNDA HÜKMÜNÜ VERECEKTİR.

Yazar : Muzaffera cigal

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website