Hurafeyi mi Tarihi mi Reddediyoruz?

Kuran’ı anlamak için tarihten faydalanamaz mıyız?

Sadece Kuran diyerek, indirilen dini hayatına uygularken, meselenin tevhide ulaşmak olduğu düşüncesine ulaşanların bir kısmında gördüğüm (bana göre) hatalı yaklaşımı ortaya koymak istiyorum. Kuran’ın gösterdiği doğrultuda matematik bilimini, Newton fiziğini, kimyayı, coğrafyayı, uzay bilimlerini, parçacık fiziğini, istatistiği, tıbbı, felsefeyi ve hatta doğruluğu kanıtlanmamış bazı teorileri bile kullanırken tarihi, arkeolojiyi, sosyolojiyi ve psikolojiyi kullanmayacak mıyız? Hurafeyi reddetmek tarihi de mi reddetmektir?

Rivayetleri din adına reddederken onlara dini hüküm giydirmemeyi kastetmeliyiz. Yoksa tarih bilimini ve onunla bağımlı birçok bilim dallarının ortaya koyduğu açık bilgileri reddediyor değiliz. Eğer tarihi tamamen reddedersek yeni bir akıl tutulmasına, yeni bir at gözlüğüne ve zan yoluyla her hayal gücünün çıkarabileceği yepyeni zanların oluşturduğu bir girdaba yelken açmışız demektir. Müslümanlar olarak biz, akıl yürütmeksizin oluşan zanna tabi olmayı ve o yolla gelen hurafeleri ve yanlışları reddetmek durumundayız. Gerçekleri değil.

Eğer Kuran’ı kucaklarken ya da Kuran bizi kucaklarken gelmiş geçmiş tarihten her ne şekilde olursa olsun yüz çeviriyorsak “eskilerin masalları” söylemini dile getirenlere benziyor olabilir miyiz? Kuran zaten başlı başına bir yığın tarihi gerçeği açık ifadelerle ya da ders alınması üzere kıssalar halinde önümüze koyarken, insanların bu güne kadar yaptığı ve yapmakta olduğu tarihi araştırmaları nasıl tamamıyla devre dışı bırakabiliriz? Kuran’da delilli tarihe de göz atmamız gerektiğini bize hatırlatan çokça ayet vardır.

 

43-Zühruf
56 Bu suretle onları, sonradan gelecekler için bir selef ve bir örnek kıldık.

13-Rad
6 Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir.

9-Tevbe
70 Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi?

 

Gelenekselciliği dini hüküm giydirmek adına devre dışı bırakırken tüm geleneklerin de kötü olduğunu ya da hepsinin şirk içerdiğini ileri süremeyiz. Her gelenek kötü değil, her alışkanlık nefisten değil, (anlayana) her örfi ritüel (2:125) saçma değildir. Özellikle ekonomik konular ve insanlar arası ilişkilerde (şirk bulaştırmamış olarak) örflere ve toplumların benimsediği yasalara uygun hareket etmeyi öngören birçok ayet varken bütün örfü ve geleneği ve özellikle de içinde yaşadığımız toplumun meşru yasalarını yok sayamayız.

 

2-Bakara
233 …Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur…

4-Nisa
25 …Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin…

65-Talak
6 … Eğer sizin için çocuk emziriyorlarsa, ücretlerini de verin. Aranızda örfe uygun biçimde konuşup tartışın. Eğer anlaşmakta zorluk çekerseniz o zaman, doğmuş olan çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.

2-Bakara
180 İçinizden birine ölüm geldiğinde, eğer bir hayır bırakacaksa, üzerinize yazılan şudur: Ana-babaya, akrabaya, örfe uygun vasiyette bulunmak. Takva sahiplerini üstüne bir hak olarak…

24-Nur
53 Yeminlerinin olanca gücüyle Allah’a ant içtiler ki, sen onlara emredersen mutlaka savaşa çıkacaklar. De ki: “Ant içmeyin! Örfe uygun bir itaat yeterli! Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.”

 

Kuran bizden özellikle arkeolojik delillerle güçlendirilmiş tarih biliminden faydalanmamızı bekliyor. Tarihi birçok olaya atıf yapan ayetler, her zaman bizden yeryüzünü gezip dolaşmamızı ve tarihten ibret almamızı istiyor.

 

16-Nahl
36 Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: “Allah’a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının. Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün.

6-Enam
11 De ki: ‘Yeryüzünde gezip dolaşın, sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün.’

 

Hatta zamanda çok çok gerilere gitmemiz ve dünyanın ve kâinatın oluşumunu da bu yolla anlamamız gerekiyor.

 

29-Ankebut
20 De ki: ‘Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir.

 

Neml suresinin aşağıdaki şu ayetleri oldukça manidardır. İnkârcılar ayetlerin getirdiği haberleri “eskilerin masalları” diye reddedince inanmaları için onlara yine yeryüzünü gezip dolaşarak bu gerçekleri delillendirebilecekleri beyan ediliyor.

 

27-Neml
67 İnkârcılar dediler ki: “Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra, gerçekten biz bundan sonra ortaya mı çıkarılacağız?”

27-Neml
68 ‘Andolsun, bu (azab ve dirilme) tehdidi, bize ve daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu, olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir.’

27-Neml
69 De ki: ‘Yeryüzünde gezip dolaşın da, suçlu-günahkârların nasıl bir sona uğradıklarını görün’

 

Rum suresinde benzer bir durum çok daha detaylıca açıklanmıştır. Aşağıdaki ayette esasen tarihe, arkeolojiye, tarıma, teknolojiye, mekaniğe, şehirleşmeye, mimariye atıf yapılarak, ayetleri yalanlayanların sonunun ibret almayarak elleriyle yaptıklarıyla birlikte yok oluşları beyan ediliyor.

 

30-Rum
9 Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt-üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

 

Konuyla ilgili daha birçok ayet vardır. “Delillendirilmiş tarih” her zaman için ibret ve bilgi kaynağıdır.

 

3-Al-i İmran
137 Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların sonu (akibet) nasıl oldu bir görün.

40-Mümin
21 Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah’a karşı bir koruyanları da olmadı.

 

Rivayetlere, hadislere dini elbise giydirmemek, onlardan alınacak gerçeklerin önünde bir engel de değildir. Kuran’ı rehber edinmiş bir mümin hadisleri rehber edinmiş bir geleneksel inanandan çok daha fazla hadisten haberdardır. Ne kadar hurafe içerirse içersinler, o rivayetlerin arka planında, önemli bir devrin ve çok geniş bir coğrafyanın geçmişte nasıl yaşandığına, ne tip hatalar yapıldığına, nelerin güzel yapıldığına, ekonomilerine, sosyal aktivitelerine, mimarilerine ve daha birçok tarihi gerçeklerine işaretler vardır ve bu işaretlerden birçok çıkarım yapılabilir. Yapılan çıkarımlara din hükmü denemez ama dinin gerçeklerini anlamada gayri ihtiyari ortaya dökülmüş birçok ipucu içerirler.

“Sadece Kuran” dediğimizde, kendisi gibi olmayanı tekfire alışmış görüşler bizi tarihten uzak tutmaya çalışıyor. Oysa tarih bir bilimdir. Bilimsel olarak incelenmelidir. Kuran’da nasıl ki matematiksel mucizeler vardır, tarihsel mucizeler de vardır. Geçmişe bakar, bu günü ve geleceği görürsünüz ve hatta yaşarsınız. Tarih boyunca birçok mümin de gelip geçmiş ve değerli tefekkürler bırakmışlardır. Aynen bugünküler gibi onlardan da faydalanılabilir. Yeter ki tutup onlara ilahi sıfatlar vermeyelim. Yeter ki şeytani öğretilerle, tevhidi düşünceyi karıştırmayalım. Yeter ki şirkten hep uzak duralım. Kimin söylediğinden çok, ne söylendiğine aklımızı devre dışı bırakmadan bakalım.

Allah’ın berisinde din hükümleri icat eden rivayetlerden arınırken, maksadı aşıp da tarih bilimini hurafecilerin eline bırakmayalım. Yeryüzünü her fırsatta dolaşıp geçmişi anlamaya çalışalım. Hele ki elimizin altında gideceğimiz her yere bizi götürebilecek ışık hızında “internet “adında “topraktan mamul” hareket edebilen bir vasıta varken. Gitmek isteyip de sanal da olsa gidemeyeceğimiz hemen hiçbir yer kalmamışken. Hele hele kirli ile temizi, hak ile batılı ayırt eden Kuran ve kullanmamız gereken bir aklımız varken.

www.kalemzade.net

twitter: @kalemzade


About the Author
Author

kalemzade

Leave a reply

Name (required)

Website