Teokrasi ve Laiklik

Laiklik: Teokratik diktatörlüğe karşı verilen mücadelenin adıdır.


Laik yönetim anlayışı: Devlet yönetiminin, din adamı=ruhban sınıfının veya bunlar tarafından oluşturulan kurumların hakimiyetinde olmasını reddeden yönetim anlayışıdır..

Laik olmayan yönetimler: Devlet yönetiminin, din adamları=ruhban sınıfının veya bunlar tarafından oluşturulan kurumların hakimiyeti altındaki yönetim şeklidir.
Bu yönetimler, dinci dikta yönetimleridir. Teokratik dikta yönetimleridir..

Bir bid`at-dine ekleme, ilave olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz yazmamıştık. (Hadid-27)

Allah’ın dininde; dini kurum, kuruluş ve ruhban-din adamları, dinin yetkilisi, Allah’ın temsilcisi, sözcüsü sınıfı yoktur. Allah’ın oluşturmadığı veya yetkili kılmadığı hiçbir kurum veya kişi dini temsil edemez, İslam adına konuşamaz.. Toplumları Allah adına yönetemez.. İslam, din adamı=ruhban sınıfının varlığını reddeder..

İslam dini ruhban sınıfını reddediyorsa, imanı sağlam her müslüman da din adamları sınıfını ve bunların oluşturduğu kurumların hakimiyeti altında yönetilmeyi reddetmesi gerekir..

Laik anlayış, tıpkı İslam dini gibi din adamları sınıfını=ruhban sınıfını reddeder..

Laik yönetim anlayışında; Kur’an’ın işaret ettiği akılcı ve bilimsel bakış açısı kabul görür..

Laiklik ilkesi İslam dini ile çelişmez.
Emevi şeriatıyla, sunni ve şii kabüllerle deforme olmuş, saltanat çıkarlarına, sömürüye uygun biçimlendirilen din anlayışı, laik anlayışla çelişir..
Mezhepler bünyelerinde ruhban=din adamı sınıfını barındırır. Laiklik ilkesine karşı çıkan Kur’an değildir. Mezheplerdir, imamlar, şeyhler, şıhlarlardır yani Kur’an’ın reddettiği dini kurumlar, oluşumlar ve din adamları=ruhban sınıfıdır..

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, cevap veriyorum adlı kitabının 162. sayfasında bu konu ile ilgili bakın neler diyor…
‘‘ Peygamberlik Kur’an tarafından bitirildiğine göre, İnsanları Allah adına yönetme devri de bitmiştir. Laiklik, işte bu bitişin gereğini yerine getirmeyi amaçlar. Ne var ki toplumları, Allah adına yönetme tutkusu ve sömürüsünden vazgeçmek istemeyen anlayışlar, laikliği din dışı göstererek egemenliklerini kutsallaştıran bir sürecin bitmesini engellemek istemektedirler.
Laiklik, İslam’ın insanlığa kazandırmak istediği bir çok değeri koruyan ve geliştiren bir tavırdır.

Laiklik, din sınıfına, ruhbanlığa bağlı olmayan kişi ve kurum demektir. İslam dininde ruhbaniyet yoktur.. (Allah’la kul arasına giren dini temsil eden yetkili kişiler, din adamı, dinin temsilcileri yoktur. Kutsal yönetimler, dini temsil eden yöneticiler yoktur. Kutsal iktidarlar yoktur. )

Bir anlamda tüm Müslümanlar laiktir. (İslam’ın esasları, Kur’an’ın hükümleri laik anlayışla çelişmez. ) Çünkü hiçbir Müslüman din sınıfına mensup (veya tabii) değildir ve Olamaz. İslam böyle bir sınıfın varlığını dine aykırı bulur. ’’

Ruhban sınıfı ve teokrasi bazılarının iddia ettiği gibi sadece Hıristiyanlığın sorunu değildir. Hıristiyanlıkta ruban sınıfını kilise temsil eder. İslam tarihi boyunca dinimize monte edilmeye çalışılan, Kur’an dışı dini kurumlar ve sıfatlarla yaratılan din adamı sınıfı ile adeta bir ruhban sınıfı yaratılmıştır. Devlet millet idaresinde etkin kılınan halifelik, şeyhülislamlık kurumları, mezhep imamları, tarikat şeyhleri, din dışı Hıristiyan ruhban sınıfının benzerleridir..

Din adına, Allah adına insanlar üzerinde üstünlük, tahakküm, egemenlik, baskı kurmak isteyenlerin sıfatları, ünvanları ne olursa olsun ruhban sınıfının yani teokrasinin temsilcileridirler..

Hıristiyanlık tarihi ruhban sınıfına, kiliseye karşı verilmiş mücadelelerle doludur. Kilisenin devlet ve millet üzerindeki egemenliğini kırma mücadelesi XIV. yüzyılda başlamıştır.

1789 Fransız devrimi; egemenlik hakkını Tanrı’dan aldığını iddia eden kırala, teokratik yönetime ve kiliseye karşı yapılmıştır. Kralın baskı ve zulmünden bıkan halk; engizisyonu, teokrasiyi, ruhban sınıfının hükümranlığını yıkmış ve laik yönetim anlayışını egemen kılmıştır..

1791 tarihli Fransız anayasası, laik anlayış çerçevesinde Kilisenin imtiyazlarına son vererek devlet yönetiminde ruhban sınıfının hakimiyetini bitirmiştir. Diğer avrupa ülkelerinde de bu değişimin yansımları olmuş ve batı dünyası tümden teokrasi belasından kurtulmuştur..

Atatürk, 3. 3. 1924 tarihinde hilafeti kaldırmıştır. Böylece ruhbanlık kurumu, eski bilgileri tekrarlayıp duran taklitçi, ecdatperst medreseler ve tarikatler kapatılarak Kur’an’ın istediği yönetim tarzına uygun laiklik anlayış benimsenerek akla, bilime, çağdaş değerlere yönelinmiştir.

17. 18. yüzyıllarda kendi devlet yönetim anlayışlarında bu devrimi yapan batılı Haçlı güçler İslam ülkelerinin günümüzde halen ruhban sınıfı, din adamı sınıfı hakimiyeti altında yaşamalarını isterler. Teokratik idareyi, krallık, emirlik rejimlerini ve hilafeti desteklerler. Çünkü bu onların ulusal çıkarlarına uygundur. Bir aileyi, bir aşireti veya cemaati kontrolü, egemenliği altına alarak tüm ülkeye egemen olmak, o ülkenin kaynaklarını sömürmek ancak güdümlü, destekli teokratik dikta rejimi ile mümkündür. İşte onun içindir ki Haçlı emperyal güçler ve siyonist Yahudiler İslam ülkelerinde teokrasiyi, krallık, şeyhlik rejimlerini ve hilafeti desteklerler..

Siyasal İslam’cı akımları destekleyen ‘‘Yahudi-Hıristiyan Birliği’’nin başı olan ABD’nin asıl amacı: İslam dünyasını Emevi şeriatına, hilafet sistemine geri döndürmek, kendi güdümünde Türkiye önderliğinde bir ‘‘Dünya İslam Birliği’’ kurmak böylece tüm İslam alemini kolayca yönetmek ve sömürmektir.
1990 yılında ABD başkanı Bill Clinton ‘‘ Müslümanların bir halifesi olsaydı da bende onu Beyaz Saray’da bir güzel ağırlayıp tüm Müslümanları kendi güdümüme alsaydım’’ demiştir.

Bölücülüğün ve sömürünün araçları: Milletleri ırk ve din eksenli bölmek, Müslümanları birbirine kırdırmaktır..

Laiklik ilkesinin anlamı ve önemi yeterince kavrayamayan veya kavramak istenmeyen ve egemen Haçlı güçlerin oyuncağı olan Ruhban sınıfını ve teokratik dikta özentili dinci siyasal akımları, Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi adlı kitabının 198 ve 263. sayfasında bakın nasıl anlatıyor.

‘‘Panislamist Siyasal-İslamcı örgütler, gerçekte karşıymış gibi göründükleri Yahudilerin ve Hıristiyanların maşasıdırlar… Siyasal İslam’cılığın hilali kazınınca altından istavroz çıkmakta ve yahudi yıldızı parlamaktadır.. ’’

‘‘Müslümanlar Allah’ın gösterdiği kıbleye, işbirlikçi siyasal İslamcılarsa Hıristiyan Siyonist Washington’a ‘‘İblisin Kıblesi’’ ne dönerler yüzlerini. Müslümanlar Kur’an’daki buyruklara, Siyasal İslam’cılarsa Hıristiyan, Siyonist ve CIA buyruklarına uyarlar. İşte Müslüman ile Siyasal İslam’cının en öneli ayırdedici özelliği budur.. ’’

Allah’ın dinini Allah’ın kitabı Kur’an’ı okuyarak öğrenmemiz, bilinçlenmemiz bizleri her türlü istismardan, yalan, yanlış yönlendirmelerden, ‘‘din adamları’’nın şerrinden, siyasal İslamcıların ve onların dış destekçilerinin kötü niyetlerinden koruyacaktır…
Saygılarımla,

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website