Miraç gecesi ile elli vakit namazın üzerimize yazıldığı, ancak peygamberimizin “rica”larıyla Allah’ın bunu 5’e indirerek bu kadarını bize farz kıldığı olayıyla açıklanır namaz nasıl geldi sorusu.
O gece peygamberimiz buraka atıyla yanında Cebrail birinci kat semaya çıkar Hz. Adem’i selamlar; sonra ikinci semaya yükselir orda Hz. İsa ve Hz. Yahya ile karşılaşır onlarla da selamlaşır. Derken 3. Sema vardır sırada ve burda da Hz. Yusuf ile görüşmüş olur. 4. Semada İdris aleyhisselam; 5. Semada Harun aleyhisselam; 6. Semada Musa aleyhisselam; 7. Semada İbrahim aleyhisselam derken artık yüce Allah’ın katına ulaşır ve orda üzerine 50 vakit namaz yazılır.
Peygamber dönüşte yine Musa aleyhisselamla karşılaşıp üzerine 50 vakit namaz yazıldığını söyleyinde Hz. Musa: “Ben insanları senden iyi bilirim, senin ümmetinin bu elli vakit namaza gücü yetmez, Rabbine döne ve bunu 40’a indir” der ve peygamberimiz Allah’a niyazda bulununca namaz kırka iner. Dönüşte yine aynı diyalog yaşanır, yine bir niyaz ve namaz 30’a iner. Yine aynı gidiş dönüş ve diyalogla namaz 20 vakte iner. Dönüşte yine Hz. Musa’nın uyarısıyla yine bir yakarış ve 10 vakte iner. Derken böyle böyle 5 vakte inmiş olur. Peygamberimiz yine Musa aleyhisselama gelince, Musa aleyhisselam 5 vakti de indir diye önerir kendisine ama peygamberimiz: “Hayır razı oldum” der. Bunun üzerine Allah tarafından bir nida gelir. Farz kesinleşir: “Kullarıma gereken kolaylığı yaptım. Her iyi amel karşılığında da on sevab vereceğim.”
İşte bu hikayeye dayandırılır namazımızın 5 vakit temelleri. Hikayeyi tekrar tekrar okuyun lütfen. Ben yazmasa da aşikar şekilde göze çarpacaktır dinin bütünüyle değerlendirildiğininde ortaya çıkacak olan tutarsızlıklar. Bir defa, biliyoruz ki namaz Hz. İbrahim’den beri var olan bir ibadet şekli. Miraçla gelen bir şey değil:
“Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini , şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbirşeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rüku-secde edenler için temizle.”
– Hac-26
İkinci anlam veremediğim şey,nasıl oluyor da her ne kadar peygamberlerin hepsine inanıp saymamız gerekse de , Hz. Muhammedi’i hepsinden kat be kat üstün gören insanlar bu gecede peygamberimizin dönüp dolaşıp Hz. Musa’dan namazla ilgili akılları aldığına inanıyor? Yani, peygamberimiz aslında düşünemedi 50 vakit ümmetime çok mu az mı her dönüşünde Hz. Musa kendisini uyandırdı. Peygamberimizin hiç bir şeyden haberi yok, gidip geliyor yani öyle bu hikayeye göre..
Bir de haşa, Hz. Musa akıl vermekle de kalmıyor, Allah’ın kararlarını da eleştiriyor güya. 50 çok, 40 çok, 30 çok..Nasıl bir mantıktır bu. Yüce Allah da önerileri mantıklı bulup değiştiriyor her seferinde öyle mi? Nasıl bir saygısızlıktır bu yazılanlar? Nasıl bir hakaret-iftiradır? Allah kullarının kaç vakit namaza güç yetireceğini bilmiyor mu yani?
Bu hikayeye göre Hz. Musa sağolsun 50 vakit gibi bir şeyden 5 vakte inmiş yani namaz…
Namaz bu denli önemli ve Kur’an’da e sık geçen ibadetken, neden böyle bir şeyi Ku’an’da bulamıyoruz acaba? Kur’an eksiksiz olup namaza bu kada önem verirken neden hala böyle hikayelerle bir şeyleri oluşturma ve destekleme ihtiyacına giriyoruz?
Ben burda “peygamberimiz göğe yükselmiş mi yükselmemiş mi” sorusundan ziyade, işin namazla ilgili olan kısmındayım. Yükselmiş ise bile, orda namazla ilgili böyle bir olayın olmasına ihtimal vermiyorum. Kur’an ile kesinlikle uyuşmayan, hatta zıt düşen bir olay bu. Namaz ile ilgili onlarca ayet varken Kur’an’da (vakitleri, nasıl kılınacağı, amacı gibi) niye ekstradan buna ihtiyaç duyuyoruz. O kadar meraklıyız ki böyle hikayelere, ben buna bağlıyorum bu gelinen noktayı. Böyle mistik, doğa üstü insanlar üzerinen yaşanmış şeyleri çok seviyoruz herhalde. “Vaayy, işte bu, bizim peygamberimiz en yüce olanı, Allah’ı görmüş” diye bir şey anlatmak için burda peygamberimizi resmen hiç bir şeyden haberi olmayan, öyle arada mekik dokuyan biri haline getirip Hz. Musa’yı da onun ve haşa Allah’ın akıl hocası yapıyoruz utanmadan. O kadar mucize ve doğa üstü şeylerin meraklısıysak açalım okuyalım Kur’an’ı. O yüce kitaba kafa yoralım biraz. Her zaman hazır gelsin, dinleyelim şaşıralım, zahmet edip sorgulamayalım mantığıyla hiç bir yere varamayız.
Bu hikaye gibi daha pek çoğu var ne yazık ki ve her biri aslında Allah’ın yanında başkalarına da hüküm sahibi olma hakkını vermek, onları da karar mercii haline getirmek.. düşününce öyle tehlikeli bir durum ki, kötü niyetle yapılmasa bile, neredeyse Allah’a bir şeyleri şirk koşmak demek.
“Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?”
“Hiç mi öğüt almıyorsunuz?”
“Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
“Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin”
Saffaf 154-157“Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz?”
“Yoksa okuyup, ders almakta olduğunuz bir kitabınız mı var?”
İçinde keyfinize uyanın siz olduğu.”
Kalem 36-38“Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık”
Enam 38