Düşünüyorum da…

Ben elhamdülillah Müslüman bir insanım. Allah’ın bana lutfettiği akıl ve vicdanımı kullanarak, Allah’ın elçileri aracılığıyla biz insanlara gönderdiği kitap(kuran/vahiy) ile Müslüman oldum. Ve varlığıma, yaşamıma anlam buldum.

Düşünüyorum da Müslüman olmasaydım ne olurdu, nasıl bir hayatım olurdu? Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bunu düşünmüş olmak bile içimi öyle korku ve pişmanlık duygusuyla dolduruyor ki, çok şükür ki Rabbimize farkında olanlardanım, müslümanım. Ama eğer ki inanmamış birisi olsaydım, bu dünyaya nasıl katlanabilirdim diyorum. Yaşamış olduğum sıkıntılara, dünyadaki adaletsizliklere, acımasız zalim insanların nasıl elini kolunu sallayarak rahatça gezmelerine, vicdansız katillere ve daha nice kötü insanlara, olaylara nasıl tahammül edebilirdim. Bunların mutlaka bir bedeli olmalı değil miydi diye düşünmekten kendimi alamazdım. Yaşadığımız, yaşattığımız her şeyin bir karşılığı olduğunu ve hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağını bilmek, çaresizlik hissimizi de yok etmiyor mu? Bizim gücümüz yetmese de Allahın her şeyi gördüğünü ve her şeye güç yetiren, zerre adaletsizlik etmeyen olduğunu bilmekte bizi rahatlatmıyor mu? Başıboş olmadığımızı her an izlendiğimizi ve bir gün herkesin yaptıklarının hesabını vereceğini bilmek değil midir bizi sabrettiren, rahat nefes almamızı sağlayan. Ve Allah’a güvenimiz değil mi, gücümüzün kaynağı? Bir Müslüman için tabiî ki de, evet! Üstümüze düşen sorumlulukları yaptıktan sonra bütün bunlara katlanabilmemiz, dayanabilmemiz, yaşamımıza o iç huzurla devam edebiliyor olmamız, Allah’a olan güvenimiz ve tevekkülümüz sayesinde elbette. Ama tek olan İlaha inanmayanlar nasıl dayanabiliyor bütün bu olanlara, insanlara, dünyaya… anlayamıyorum.

İnsanoğlu vicdanı olan bir varlık. Vicdanını kaybetmiş olan, insanlığını da kaybetmiştir. Rabbimiz de zaten kuranda, bazı insanlar için hayvanlar gibidirler tabirini kullanır. Bu vicdanını kaybetmiş insanlar içinde geçerli. Hem akıl vicdandan yoksunsa, doğru çalışmaz. O yüzden bu kadar acımasızlığın, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu bir dünya da, vicdan sahibi bir insanın üzüntü duymaması düşünülemez. Ve inandığı Rabbi yoksa eğer, nasıl katlanabilir bu dünyaya, mümkün mü? Ancak vicdanını kaybetmiş ve aklını işletmemiş, tek olan ilahı/Allah’ı bulamamış bir insan, tıpkı hayvanlar gibi yaşamına rahatlıkla, üzülmeden, düşünmeden devam edebilir.‘’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla!’’ o yılandan sorumlu olduğunu ve bir gün yılanın kendisine de mutlaka zarar vereceğini hesap edemeden.. Eğer ki dünyada yaşanılan acılara, haksızlıklara, zulümlere gerçekten üzüldüğünü ve Allah’a inanmadığını söyleyen bir kişi, nasıl bir mantıkla hareket edebiliyor da ‘’insanların yaptığı bunca kötülükler nasıl yanına kar kalabiliyor?’’Kafasındaki bu çaresizlik veren sorudan ne yapıyorda kurtulabiliyor, çok merak ediyorum!

İyi ki Allah var ve iyi ki herkes yaptığının karşılığını bir gün bulacak! Biz inananların, buna inancı sonsuz. Ve işte o gün/kıyamet günü, o zalimler başıboş olmadıklarını anlayacaklar. Gerçekten biz zalim kimselermişiz, nefsimizin kölesiymişiz, yazıklar olsun bize diyeceklerdir! Yaptıklarının karşılığını da göreceklerdir. Dünyadaki haksızlıklara, acılara üzüldüğünü söyleyen ama Allah’ın varlığına inanmayan kişilerde, kafasındaki o sorudan kurtulacaklardır. Ama onlarda diğerleri gibi acı ve pişmanlıkla sürecek bir yaşamı bulacaklardır tabi.

Böyle dememek, pişman olmamak ve o korkunç azabı tatmamak için Rabbimizden gelen mesajla(kuran) inancımızı, ahlakımızı, vicdanımızı, hayatımızı doğru şekillendirmeli ve varoluşumuza uygun yaşamalıyız. Yaşananlara kayıtsız kalmamalıyız, vicdanımızı susturmamalıyız, imkanlarımız doğrultusunda her daim yardıma koşmalıyız, her zaman hakkı savunmalı ve adaletli olmalıyız. Çünkü biz, Allah’ın; akıl, vicdan, irade gibi özellikler verdiği üstün varlıklarız, İnsanız!

Yazan: HudaNur


About the Author
Author

huda--nur

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website