Her Gereksiz Haram, Asıl Haramların Önünde Engeldir.
– Fransa’da domuzlara Napolyon adını vermek yasak…
– Ee, yasaksa yasak, uygulanacaktır.
– Yasalar her zaman masum değildir.Bir sabah uyandınız ve birileri diyor ki size, sabah kahvaltısında zeytin yemek yasak, ne olurdu?
– Sabah kahvaltısında zeytin yemezdik.
– Yanlış! Her yasak kendi isyancısını yaratır. Zeytinseverler bir örgüt kurarlar. Üzerinde zeytin dalı amblemi olan bir bayrakları olur. Zeytinlere özgürlük diye bir marşları olurdu. Şimdi soruyorum size, zeytinseverler ayaklanıp dağa çıksa, dağa çıkan
mı suçlu, yoksa zeytini yasaklayan mı?
http://www.dailymotion.com/video/xd0ilg_kayyt-film-fragman_shortfilms
Her yasak kendi isyancısını yaratır…
Gereksiz her yasak amacından sapmışlığı ve kelimeler üzerinden kutuplaşmayı beraberinde getirir. Ayrıca her gereksiz yasak, olan kuralları da götürür, kurallara güveni zedeler ve kuralsızlığın yolunu açar.
Sabah kahvaltıda zeytin yemek gibi basit bir mevzuyu alıp, ana konu yaparsanız insanların dikkatini buraya toplamış olursunuz. Zeytin yemek günah dendi diyelim. Artık insanlar her kahvaltıda zeytin yemeyi olmazsa olmaz hale getirirler, hatta bazıları sadece zeytin yemeyi fazilet sayarlar… Bir kısımları sabah 500, akşam 500 kez zeytin diye sayıklamayı bir sevap saymaya başlarlar… Bir süre sonra, zeytin kelimesi sade zikredilemez olur, başına arapça farsça tamlamalar gelmeye başlar. Hazeti şahı bilmem ney-i ZEYTİN-i hasü kahvaltı-yü pir hazretleri….
Konu sağlıklı beslenmek veya beslenmemekten çıkar ve artık insanlar için önemli olan vitaminler vs konuşulmaz olur. Kahvaltıda yenmesi gereken besinler ve öğünlerin önemi kalmaz, tek amaç kalır; zeytin yemek ya da yememek… Birileri zeytini yemekle diğerleri yememekle iftihar ederken, zeytin yiyenler de zeytin neyle yenmeli tartışmasına giriverirler, e nede olsa daha önemli konu yok…Amaç- sebep- sonuç birbirine karışır ve asıl gündemler konuşulamaz olur…
Ana konu zeytindi ya… Zeytin koruma dernekleri kurulur. Her dernek, kendisinin gerçek zeytinseverler olduğunu iddia eder. Hepsi, kendi zeytinini satmaya çalışır. Başka yerden zeytin yiyenleri zeytinsevmezlik olarak niteler… Her grup, kendi zeytinini sabah akşam yer ve her grubun başındaki zeytin tüccarı komisyonunun yani, zeytin tüccarlarının işine gelir…
Din hakkında uydurulan günahlar gibidir bunlar. Din, insanları birbirine boyun eğdirmek, el öptürmekten kurtarmaya gelmişken, ahlakı merkeze almışken, bazı insanların uydurdukları gündemlerle bunları örteriz. Mesela, amaç Kuranın okunması ve anlaşılmasıyken, bir bakmışız Kuran nasıl tutulur, bezle mi tutulur, abdestle mi tutulur, elle mi tutulur, ayakla mı tutulurun tartışmasına girmişiz… Sonra Kurana dokunmak ya da dokunmamak üzerinde gruplara ayrılmışız, herkes abdestin bir yerine yapışmış bırakmıyor ancak kimsenin anlama çabası yok olmuş… Abdestten, yiyecekten bir sürü ayrıntıya eklemeler yapılıp bunun üzerine gruplar kurulmuş… İnsanları ahlaka ve adalete çağıran ve gerekli ibadetleri açıklamasına rağmen islam dini bu grupların başındaki insanlar, bu uydurmaları gündemde tutarak ve amacından uzaklaştırdıkları kendi ürettikleri dini satmaya başlamışlardır. Buradan kim kazanmış; din tüccarları…
Öyle olsa gerek ki, Allah net bir biçimde günah ve sevapları açıklayarak ve ana gündemleri anlatarak, insanların suni gündemlerden uzak tutmuştur. Ne mi yenmemeli diyorsunuz, sadece şunlar gerisini yasaklamayın demiştir. Ne zaman mı abdest alınır, bunu gündem-kutuplaşma konusu yapmayın açıkladım demiştir.
Zeytin tüccarlığı nereye kadar sürdürülebilir bilemem, yarın yeni bir tartışma modasını geçirebilir; ancak din tüccarlığı yüzyıllardır sürdüğü gibi yüzyıllarca daha sürecek, modası geçmeyen bir aldatma olarak…
Her gereksiz kural, beraberinde düzeni sağlayan kurallara güvensizliği ve kabul edilen kurallara da isyanı beraberinde getirir. Mesela, Kapalı alanda sigara yasağını koyarsınız, bu ülkede kabul edilir. Bir sonraki adım olarak, sigara içmeye özel merkezler tayin ettiğinizde ve buralar dışında içmeyi yasakladığınızda her taraftan isyan başlar bu haksızlığa. Bununla mücadele ederlerken haklı bir noktaları oldukları için, üzerine koydukları
haksızlıkları görmezler. Artık, önceden kabul etmiş oldukları yasağı da istemezler.
Mesela şöyle düşünelim; Bir çocuğa annesi hava soğukken dışarda oynamasına izin vermiyor olsun. Hava sıcak olduğunda da izin vermezse, çocuk haksızlığı görecek ve anlamsız bu yasağı delecektir. Deldikten sonra, hava soğukken de dışarı çıkmak istediğinde, nasıl olsa annenin yasağını deldiği zaman bir şey olmadı, soğukken de çıkarım ben annemi ikna ederim davranışı ortaya çıkacaktır…
Bu bir doğa kanunudur; Allah’ın koyduğu kurallar dışında kurallar koyduğunuzda, insanlar hem doğruları hem bu uydurmaları birlikte düşünürler. Mesela, denize girmek suçtur derseniz, insan önce bir girmez, iki girmez, üçüncüde dayanamaz ve bu kuralı saçma bulur o sıcakta ve girer. Sonra pişmanlık yaşar, sıcakta serinlemek için tekrar girer. Bu kişi için kendisi günah işliyordur. Aynı zamanda bu kişi yalan söylemenin kötü olduğunu ve günah olduğunu biliyordur. Ama günahı işleyince kendisine fayda sağlamıştı ve kötü bir şey yapmadığını düşünmüştü ya, ikisini birlikte düşünerek aynı psikolojiyle artık yalan söylemeyi de meşru- serbest görmeye başlar.
Amacı olmayan yasaklar üretmek düzgün bir hayat yaşamayı sağlayan yasakların kalkmasına sebep olur. Allahın kitabında haramlar (kati yasaklar) bellidir ve bunun dışında haramlar (zamanlar üstü yasak) koymak, Kitabın işlemesini engeller.
Dolayısıyla Allahın bu kadar çok, yasak- haram fabrikası olan din adamı sınıflarına kızıyorsa, boşuna değil! Koydukları abuk sabuk, anlamsız yasaklarla insanları asıl değerlerden, Allahın sınırlarından uzak tutmaktalar…
16 nahl
116 Dillerinizin “Bu helâldır, şu haramdır” diye yalan olarak vasıflandırdığı şeyi öylemeyin ki, Allah’a yalan iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, Allah’a yalan uyduranlar, asla kurtulamazlar.
6 Enam
148-Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de, babalarımız da ortak koşmazdık; hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”16 Nahl
35-Allah’a ortak koşanlar, dediler ki: “Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık; O’nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir.6En’am
150-“De ki: “Haydi, Allah şunu haram kıldı” diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.” 6En’am/151-De ki: “Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım:O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın…10Yunus
59-60-“De ki: “Gördünüz mü, Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerin bir kısmını haram ve bir kısmını helâl yaptınız.” De ki: “Allah mı size böyle izin verdi, yoksa siz Allah hakkında yalan mı uyduruyorsunuz? Peki, bu kendi yalanlarını Allah’a yakıştıranlar, Kıyamet Günü (başlarına gelecek olan) hakkında acaba ne düşünüyorlar? Gerçek şu ki, Allah insanlara karşı sınırsız cömertlik göstermektedir; ama (ne yazık ki) onların çoğu şükrünü bilmez.”
Petek FURKAN
Yazı Tarihi: 27 Kasım 2011