“Köle-Efendi İlişkisi ve Özgür Düşünce”
Bir köle kölelikten nasıl kurtulur, kılavuzu nedir acep? Bunu anlamak için önce köle nedir, kavramak gerek. Efendisinin emirlerinden çıkmayan mıdır, efendisinin emirlerine karşı gelmeyi düşünmeyen midir?
Önce efendisinin emirlerine karşı çıkmayanı ele alalım. Bu emirlere karşı çıkmayışının altında yatan neden ya da nedenler nelerdir?
Halinden memnun olmak olabilir. Efendisini sevmek olabilir. Vefasızlıktan çekinmek olabilir. Gözü yükseklerde olmamak gibi etik bir neden olabilir. Böylelerinin en büyük kâbusu olsa olsa efendisinin gözünden düşmek olsa gerek. Kuldan efendilerine kul olanların en yüceye kul olmalarını engelleyen belki de buydu!
Efendisinin emirlerine karşı gelmeyi düşünmeyeni ele alalım.
Köle doğduğu için normal olanın köle olması olduğunu düşünüyor olabilir. Elindekini de kaybedeceği korkusuyla aksini düşünmekten bile uzak duruyor olabilir. Cezalandırılmaktan korkuyor olabilir. Uyuyor olabilir ki böylelerinin de en büyük kâbusu olsa olsa uyandığı zaman denizden çıkmış balığa dönmek korkusudur. Denizin yarılması gibi bir mucizeyi gördükten sonra gerisin geriye Firavun’un Mısır’ına dönüp eski kölelik günlerine kavuşmayı ve kudret helvası ve bıldırcın eti yerine alıştıkları soğanı ve sarımsağı özlemişlerin hissiyatı da belki de buydu!
Demek ki efendisinin emirlerine karşı gelmeyen de köledir, karşı gelmeyi aklına getirmeyen de. Ama bu akla getirmemenin kök suyu işte beni rahatsız eden. Çünkü köle olduğunun farkında olmayan da köleler vardır, kendisine emredildiğinden haberi olmadan emirleri yerine getiren de! Şuursuz bir uydu gibi gezegenlerinin etrafında dolaşırlar.
Efendilerinse en büyük kâbusu kölelerinin uyanmasıdır. Emirlerinin sorgulanmasını istemezler. Uyanıp kendilerine karşı çıktıklarında toplu ve etkin bir güç olabilecekleri korkusu, o köleleri üzerinden saltanat sürenlerin uykularını kaçıracak mahiyettedir. O yüzden kölelerinin bağıntısı ne olursa olsun efendiler kullarının uyanmasını ve özgürlüğü düşünmelerini, özgürlük hayalleri kurmalarını istemezler. Hastalananları, zayıf düşenleri isyankârlarla beraber köle pazarlarında satarlar. Bu facialarını önlemenin yolu da emrindekilere vurdukları demirden zincirler değil özgür düşünmelerine vurdukları sanal zincirlerdir.
Eğer kullar özgür düşünmezlerse akıllarını kullanmaz ve hürriyet planları yapmazlar, saltanat kendilerinde kalmaya devam eder. Bu yüzden kölelerin sadıklarına makamlar, memuriyetler verir, dalkavuklarını ödüllendirirler ki diğerleri de onlara özensinler de bu yolda işimize yarasınlar. Suç işleyenlere ise en büyük ceza efendilerinin verdikleri değil, kendinden olanların verdikleridir. Bunu bilen efendi sadist değilse ya da çok zorda kalmadıysa açıktan ibretlik ceza vermeyip, yerine kullarının birbirlerini ihanetle suçlamasını yeğlerler. Efendisine rakip köleler böylece hainlikle suçlandığında kolayca diğer kölelerin gözünde bedbaht hale gelir, efendileri ise sadakatle birlikte doğrunun ve mutluluğun timsali olurlar. Böylece alt mekanizma üst mekanizmayı korumuş olur.
Dolayısıyla en sıkı kelepçe zihinlere vurulan kelepçe olur ki köleler neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamazlar, daha doğrusu efendilerinin istediklerini doğru, istemediklerini yanlış olarak söyleyen papağanlar haline gelirler. Ardından nesilleri de bu köle kültürünü gelenek haline getirirler. Efendileri hasbelkader tavrını değiştirirse kulları da düşünme kabiliyetlerini kaybetmiş oldukları için aynı tavır değişikliğine ayak uydururlar. Soğan, sarımsak, bulgur ve ısınacak odun miktarının artmasından mutlu olur, ileride daha da çok mallarının olacağı umuduyla ömürlerini tüketirler.
Efendilerinin zenginliği ise haktır! Çünkü vefa sahibi köleler olarak onların elinden ekmeklerini yediklerine inanmaktadırlar! Efendileri ne kadar zenginleşirse kullarına da o kadar çok bulgur ve çalı çırpı verecektir! Olur a! Birgün özgürlüklerine de kavuşacaklarsa doğru olan efendilerinin onları hür bırakmasıdır. Bu durumda bile efendilerinin yanından ayrılmak isteyen pek az olacaktır.
Oysa Allah’ın efendiliği beşerin efendiliğinden, O’na kulluk beşere kulluktan ne kadar da farklıdır! O, dünyadaki çakma efendilerin aksine kullarından düşünmemeyi değil özgür düşünmelerini talep ediyor. Uyumalarını değil uyanmalarını telkin ediyor. Bir anlamda (tahkik manasında) kendisine bile karşı çıkmamızı istiyor. Şöyle ki; kuldan efendiler kendi emirlerinin sorgulanmasını bile istemezken O, kesin emirlerini bile anlayarak hazmedin, düşünmeden inanmayın, okuyun, kavrayın, benim adımla kandırılmayın diyor. Kölelik için değil hürriyet için yarışın diyor. Üstüne üstelik elimize de kölelikten kurtuluşun yol haritasını veriyor.
Düşünene!…
kalemzade.net
@kalemzade