Çarpıştırılan – Çatıştırılan Kavramsal İçerikler…
Posted on Ağu 11, 2015
in Din, Bilim, Felsefe İlişkisi by MuruvvetCaliskan
Dilin, “Toplumsallaşma” üzerinde ki etkisi tartışılmazdır. Ayrıca, Dilin – Kavramların hangi çatıdan beslendiği çok önemlidir. Aynı dili- kavramları konuşan bireyler bir toplum oluştururlar. Din dili – bilim dili aynı kaynaktan beslenmeli. Her toplum kendi diliyle var olur.
Çağlar boyu sadece duygu (sevgi- aşk gibi) oluşturduğu dil çatısıyla Aklın / mantığın oluşturduğu dil çatıları birbiriyle çatıştırılmıştır. Yunan’ da sofistlerle- Filozofların mücadelesi bu yönde olmuştur. Kavramların içeriği bu sayede değiştirilebilmiştir. Bu sayede her akım kendi özdeksel dil çatısını oluşturabilmiştir…Günümüze kadar taşınan kavramsal içerikler de sentez medeniyetlerin dil çatıları olmuştur. Bu sebeple hala duygularla- mantığın ortak dili oluşturulamamıştır. Yunanlı- Hint- Süryani- Pehlevi vs dil çatılarının oluşturduğu metinler sayesinde kavramların içerikleri Arapçaya tercüme edilmesiyle bu çatışma hala sürdürülmektedir. Edebiyat eserleri kültürün taşıyıcısı ve halkın kollektif bilincini yönlendirmede kullandığı dominant etki aracıdır.
Akl-ı Selim olabilmek için, Duygularla – Mantığın ayrıştırılmaması gerektiğini özellikle dengeli bir aklın ortaya çıkabilmesinin önemini görmezlikten gelen atalarımız birbirleriyle sürekli mücadele etmişler….
Günümüzde en yakın çağlardan örnek verecek olursam; bu durumu en güzel şekilde yansıtan Batıda aydınlanma çağıyla başlatılan özellikle birbirinden ayrıştırılan/ çarpıştırılan Dinle Bilimin iki ayrı saha olmasından kaynaklanan yine iki farklı dil çatısı ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, “Materyalist mantığının” beslendiği dil çatısı kendine has özellikte kavramsal içerikleriyle Hristiyanlığın / Kilisenin oluşturduğu din dilinden farklıdır.
Hıristiyan dininden kendini soyutlayan Materyalizmin yıkıma uğradığı Günümüzde de , Kuantum Fiziğinin atom altı seviyede çıkmaza girmesi ve Felsefe ve metafizik konulara başvurması tesadüf değildir. Günümüzde hala kavramsal bir uzlaşım oluşturabilmiş değiliz. Materyalist mantığını yıkan- Kuantum fiziğinin atom altı seviyede ki parçacıklar arasındaki etkileşimi tanımlandıramamamızın sebebi bu alanın “Fiziki” dünyada bir karşılığının bulunmamasından kaynaklanmasıdır… Klasik fizik herşeyin zihinde resmedilebilirlik fikrine dayanırken Kuantum fiziği resmedilebilirlik iddiasını terk eder. Bu sebeple Enerjiyi her kılığa girebilmesinden dolayı genelleştirebilmektedirler…
Düşünce tarihimizde, Sadeceye maddeyi kabul eden materyalist görüşe göre herşey maddeden ibaretti , Zihin ve Düşünce sadece beynin bir faaliyetinden ibaretti. Tıpkı Ateş ve duman gibi. Materyalist indirgemeci görüş zihnin ayrı bir varlık türü meydana getirmediğini dolayısıyla maddeye indirgenebilceceğini iddia etti. Kuantum fiziğiyle beraber, Materyalizim karşıtı birçok akım ortaya çıktı Bunlardan biride herşeyi zihnimizin ürettiği (maddeyi dahil) görüşü. Katı determinist olan materyalist mantığı Kuantum teorisi yıkmıştır. Bu sebeple Bilimsel çevrede “Birçok , Eleştirel Akım” ortaya çıktı. Batılı teologlarda Yeni bilimin eleştirel mantığına sığınarak kendi dogmalarını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldılar. Bu sebeple Yeni bir dil – Dünya dili ortaya konulmaya çalışılıyor.
Eleştirel Akımın temsilcileri Dinle- Bilimi uzlaştırmaya çalışıyorlar. Jhon Charlton Polkinghorne, Ian Greamme Barbour, Arthur Rabeet Peacocke gibi Dinle bilim alanlarındaki çalışmalarından dolayı “Templeton ” ödülüne layık görülmüşler ve Dinle Bilim arasındaki etkileşimi zorunlu görmüşler. Eleştirel gerçekçilerden, Barbour ve Peacock Süreç metafiziğnden ve Hiristiyan metafiziğinden etkilenmiş, Polkinghorne ise Hiristiyan metafiziğine bağlı kalmış . Eleştirel gerçekçilerin Teoloji ile kasttikleri, insanın dini tecrübesinin enetellektüel analizidir. Teoloji konusundaki öncelikleri Hiristiyan geleneği ve Teolojisidir. Barbour Eleştirel gerçekliliği savunurken ” Eğer dinle Bilim aynı dünyadan besleniyorsa , bu durumda bunların farklı diller olmasına razı olamayız.” der.
Vahy kaynağımızdan öğreniyoruz ki Geçmişteki Vahy kaynaklarında da Dinle Bilimin ayrıştırılması hatta çatıştırılması Bir Müslüman için söz konusu bile değilken maalesef Atalarımız sayesinde dinle bilim, duygula-seziş/ Akıl- mantık sürekli birbirlerinden ayrıştırılmış ve çatıştırılmış. Günümüzde, Teknolojiyle doğru orantılı olarak hızla şeklillenen dünyamız/ algımız var. Özellikle, Kuantumun medyatik yorumu metafizksel – kadim tüm olguları içinde barındırdığı için “Enerji” yorumlarıyla… Bu durum beni endişelendirmektedir. Değerler etiği açısından da esnekleşen değerler etiğimiz var. Yerel Geleneklerin, modern tanımıyla kültür- Din diye algılanması / algılatılmasıyla da karşı karşıyayız. İnşallah Kur’anın kavramlarıyla inşa olacak nesiller her şeye, olaya- olguya Kuranın perspektifinden bakacağı için sapla samanı birbirinden kolaylıkla ayırt edebilecektir.
Selam ve Dua ile.