Kitap’sız Din Anlayışı

Kitap’sız Din Anlayışı

Allah, dini konularda emirlerini iletmek ve insanlara yol göstermek amacıyla Adem peygamberden bu yana peygamberler aracılığıyla insanlara kitaplar göndermiştir.

Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahrette) sıkıntı çeker.”
(Taha 123)

Bizlerin iman edenler olarak dinimizi öğrenebileceğimiz ve bizler için yol gösterici olan kitap, peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed peygambere indirilen Kuran’dır.

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.
(Yunus 57)

Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. (Maide 15)
Allah, rızasını gözetenleri onunla, selamet yollarına eriştirir ve onları, izni ile, karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola iletir.
(Maide 16)

Yukarıdaki ayetlerde açıkça görüyoruz ki ‘Kuran’ insanlara yol göstermek için indirilmiştir ve Allah Kuran vasıtasıyla insanlara yol göstermektedir. Yani insanları ‘Kuran’ vasıtasıyla hidayete erdirmektedir.

Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.
(Araf 43)

(Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.
(Kasas 56)

Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir (hidayete erdirir). O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(İbrahim 4)

Yukarıdaki ayetlerde insanları hidayete erdirenin Allah olduğunu görüyoruz.

İslam dinini doğru şekilde yaşayabilmek için iki temel kaynağa ihtiyaç vardır. Bu temel kaynaklar Allah ve Kitap’tır.
Eğer bizler; falanca hoca efendiler, falanca müceddidler, falanca yüzyılın alimleri, falanca tefsir alimleri, falanca mehdiler, falanca vb. kişilerin kitaplarını yol gösterici edinirsek ve Kuran’ı bir kenara atarsak Allah’ın kitabından uzaklaşmış oluruz.
Allah’ın kitabının dini konularda hükümsüz kabul edildiği, onun yerine başkalarının kitaplarının dini konularda hüküm kitabı sayıldığı din anlayışına “Kitap’sız Din Anlayışı” denir. Çünkü Allah bizlere dinimizi öğretmek ve yol göstermek için Kitap indirmiştir. Hiç bir beşerin (insanın) Allah ile ortaklığı yoktur ve hiç bir beşerin yazdığı Kitap, Allah’ın Kitabının yerine geçemez.

Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”
(Fussilet 44)

Allah, yukarıdaki ayette Kuran’ın inanalar için hidayet (yol gösterici/doğru yola ulaştırıcı) olduğunu söylüyor. Mantıken, birisinin bir kitaba inandığını iddia edebilmesi için o kitabı okumuş, içinde yazanları anlamış ve içine sindirerek kabullenmiş olması gerekir. Yani bizler şunu söyleyemeyiz “Kitabı Arapça okudum, Arapça bilmediğim için hiçbir şey anlamadım ama kitapta anlatılanların hepsine inandım.” Benzer şekilde şunu da söyleyemeyiz : ” Bir konuda ne yapacağımı bilemez durumdaydım, bana yol göstermesi Allah’a dua ettim, daha sonra Allah’ın yol gösterici olarak indirdiği Kuran’ı hiç anlamadığım bir dilde okudum, bu sayede yolumu buldum.”

Eğer bizler Arap’sak ya da anlayacak kadar Arapça biliyorsak Kuran’ı Arapça okuruz, Arap değilsek de kendi dilimize çevrilmiş olan mealini okuruz. Kitap vesilesiyle yolumuzu bulabilmemiz için kitabı anlamamız şarttır.

Allah’ın Kuran’daki ilk emri, “Oku!” iken “Kitap’sız din anlayışını” benimsemiş ve de başkalarına benimsetmeye çalışanların Kuran meali okumak isteyenlere verdiği ilk emir :

“Okuma!!! anlamazsın. Kuran’ı anlayarak okursan sapıtabilirsin. Bizlerin falanca hoca efendilerimiz, mehdilerimiz, şeyhlerimiz, vb. kişilerimiz var ve Kuran’ı en iyi anlamış olanlar onlardır.İlla ki Kuran’ı öğrenmek istiyorsan Kuran mealini değil (Allah’ın Kitabını değil), onların kitaplarını yada Kuran tefsirlerini oku.” dur.

Oysa Rabbimiz bizlere Kerim Kitabında “Oku!!!” diye emreder.

Falanca kişilerin “Okuma!!!” emrine itaat edildiğinde, Kuran’ın yerini falanca alim kitapları, falanca kişilerin yazdığı tefsir kitapları alacaktır. Rabbimiz bizlere Kuran’da “Falanca kişinin yazdığı tefsir kitabını oku.” diye emretmiyor. Rabbimiz kendi indirmiş olduğu Kuran için “Oku!!!” emrini veriyor

O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. 
Sonra onu açıklamak da bize aittir.
(Kıyame 18-19)

Kuran’ı bizlere açıklayacak olan ne Kuran’ı en iyi anladığı iddia edilen falanca alim yada hoca efendi ne de falanca tefsir alimidir. Bizlere Kuran’ı açıklayacak olan yerlerin ve göklerin yaratıcısı, hükümranlıkta hiçbir ortağı olmayan Allah’tır. Allah’ın yerini hiçbir tefsir hocası yada alim alamaz.

Maalesef kendileri ömürlerinde Kuran mealini hiç okumamış ya da çok az bir kısmını okumuş, falanca hoca efendilerin yada mehdilerin arkasında gözü kapalı şekilde giden kişilerin öğütlerini dinlerseniz; Allah’ın yol gösterici olan kitabı Kuran’dan uzaklaşırsınız ve bir yol üstünde olmazsınız.

Kendi kendinize şu soruyu sorabilirsiniz : “Ben Kuran’ı okuyup anlamaya çalışmak yerine ‘Kitapsız Din Anlayışını’ benimseyip falanca hoca efendinin, falanca mehdinin peşine takılıp gitsem bir sakıncası var mıdır?”

Allah bizlere Kitap vermiş, ayrıca bizlere akıl vermiştir. Allah hiçbir Kuran ayetinde bizlere “Aklınızı başkalarına kiraya verin, gözünüz kapalı aklınızı kiraya verdiklerinizin ardından gidin.” diye emretmemiştir. Konuyla ilgili şu ayetleri örnek gösterebilirim:

Allah’ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri görmedin mi?
(İbrahim 28)

Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
(Ahzab 2)

Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını kullanmayanlara verir.
(Yunus 100)

Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”
(Mülk 10)

Bilmediğin şeyin ardından gitme! Çünkü kulak, göz ve kalp; bunların hepsi ondan sorumludur.
(İsra 36)

Allah; bizleri doğru yola iletmek, hak (gerçek/hakikat) ile batılı (boş/yalan) birbirinden ayırt edebilmemizi sağlamak için Kuran’ı indirmiştir. Eğer bizler, bize indirilen kitaptan yüz çevirirsek (kitabı okuyup anlamaya çalışmazsak) ve doğru yolda mı yoksa eğri yolda mı olduğu konusunda kesin bilgimiz olmayan falanca hoca efendilerin, falanca mehdilerin, falanca vb.nin peşine takılıp gidersek ve onların savunuculuğunu yaparsak Rabbimizin “Bilmediğin şeyin ardından gitme!” emrine açık şekilde karşı gelmiş oluruz.

Allah bizlere “aklı” kullanmamız için vermiştir, bizlerin aklımızı başkalarına kiraya verip kullanmamamız bizleri cehennem azabından kurtarmaz. Bu durumu da yukarıda meallini yazdığım Yunus Suresinin 100. ayetinde ve Mülk suresinin 10. ayetinde açık şekilde görüyoruz.

“Kitap’sız Din Anlayışı”, ancak insanların akıllarını başkalarına kiraya vermeleriyle olur. İman edenlerin akıllarını başkalarına kiraya vermeleri dinimizce yasaktır. Çünkü böyle bir davranış, Allah’ın “Bilmediğin şeyin ardından gitme!” emrine karşın “İşittim, isyan ettim!” cevabını vermektir. Bu sebepten “Müslüman’ım” diyen herkes dinini öğrenebilmek için Kuran’ın kendi dilindeki mealini okumak zorundadır.

(Allahım!) Yalnız sana ibadet (kulluk) ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
(Fatiha 5 )

Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıtmışlarınkine değil.
(Fatiha 6,7)

Not: Diyanet mealleri kullanılmıştır.
Saygılarımla,
Mehmet, 28.09.2016


About the Author
Author

Mehmet P.

Leave a reply

Name (required)

Website