SELAM VE İSLAM

SELAM VE İSLAM

SELAM VE İSLAM

SELAM

İslam’ın içinde bulunduğu durumun ve anlaşılamamasının bana göre en temel sebeplerinden biri İslam’ın barış dini olduğunun unutulmasıdır. Bunun ana nedeni ise İslam’ı olduğundan farklı empoze eden, yani savaş dini gibi gösteren bireylerdir.

Günlük hayatımızda Selâm ve İslam kelimesini oldukça fazla kullanıyoruz. Peki hiç düşündük mü “nedir bu Selâm veya nedir bu İslam” diye?

Öncelikle Selam kavramının etimolojisini inceleyelim…

Ar salām سلام [#slm msd.] 1. sağ ve sağlam olma,güvende olma, barışık olma, 2. sağlık, selamet, barış, güvenlik sağ ve sağlam…

Selam; insanda esenlik, ferahlık, dinginlik gibi zengin bir ruh hali oluşturur. Selam, “ben senin durumuna talibim” demektir. Nasıl isen ortak olmaya geldim demektir. Bir topluma girince selam vermek aslında o toplumda bulunan insanlara dua etmektir.

Selam vermek karşındaki insana “benden sana zarar gelmez” demektir. “Aradaki buzları eritmek; sevgiye, muhabbete, kardeşliğe, gönül dostluğuna geldim, bende savaş değil barış niyeti var” demektir.

Selam vermek, insanın insan üzerindeki; daraltır isek müslümanın müslüman üzerindeki hakkıdır.

Bir selam ile selamlandığınızda, onun daha güzeliyle yahut aynısıyla karşılık verin. Hiç kuşkusuz Allah Hasîb’dir, herşeyi güzelce hesaplamaktadır.(NİSÂ 86)

Ayetten de görüldüğü üzere Allah, verilen selama daha güzeliyle karşılık verin vurgusunu, aradaki sıcak bağın oluşması için insanlara bunu bir zemin olarak sunmuştur.

Selam, kalbe hitab eden, özüne erişenleri pozitif anlamda etkileyen bir haldir. Sevginin, barışın, huzurun sembolü olan Selam, aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir.

İSLAM

Allah’ın müminlere din olarak seçtiği İslam kelimesi de Selam’ın kök anlamı olan S-L-M ‘den türetilmiştir.

Dikkat edersek ikisinde de aynı ünsüz kullanılmıştır. Barış, esenlik,huzur, hakikat yolu, teslimiyet üzere olmak gibi pozitif anlamdaki kelimelere karşılık gelir. Buradan yola çıkarak pozitif enerjilerin kaynağı Selam olan Allah’tır diyebiliriz.

Selam, bir bilinç halidir. Fakat günümüzde toplum tarafından basite indirgenmiştir. Tabi bunun en büyük sebebi, Selam’ın şekilci zihniyetlerce sadece sözde kalması ve hayata aktarılamamasıdır. Bugün, selam verirken tereddüt eden, karşısındakinin nabzını ölçüp ona göre şerbet veren bir toplum olmaya doğru hızla yol alıyoruz.

Selam, aynı zamanda konuşmanın gideceği yönü belirler ve karşı tarafın duruşu ise bu selama göre şekillenir.

Örneğin vahşi batıda tokalaşmak “elimde silah yok, ellerim boş senin de boş mu?” demek kastıyla yapılan bir eylemdir. Beyaz bayrak sallamak da aynı niyetle yapılır. Bunlar, niyeti belli eden duruşlardır.

İşte selam da karşımızdaki insana niyetimizi belli eder. Bu yüzden en başta insan, ne olduğunu bilmeli ve etrafına da onu anlatabilmeli. Bunun için de öncelikle kendini bilmeli ki Rabbini de bilsin. Zira, Allah, bizden gayrı değildir. Ve kişi kendini bilir ise ancak Rabbini de bilebilir.

Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Her şeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? (FUSSİLET 53)

En başta biz İslâm olmalıyız. İnsanlara önyargı olmadan, kardeşçe, dostça, gönülden yaklaşmalıyız. Zira kişi ne ise söylediği de odur. İnsan öncelikle kendisi İslam olmaz ise O’nu ne yaşayabilir ne de topluma anlatabilir.

Gazeteci yazar Mustafa Uzun; gezmiş, görmüş ve yazmış Selamun Aleyküm Pasaportu’nu…

Nereleri mi gezmiş? Saymakla biter belki ama saymak pek uzun sürer. Kısaca hem Doğu’yu hem de Batı’yı demek kafidir. Yazar, kitabında Doğu’yu Batı’ya karıştırmamış. Selamun Aleyküm Pasaportu- Batı Yazıları ve Doğu Yazıları başlığı altında iki ayrı eser olarak okuyucuya sunulmuş.

Batı yazısındaki Selamun Aleyküm Pasaportu oldukça dikkat çekici ve yazar kitabın ilk sayfasında neden bu adı verdiğinin cevabını şöyle veriyor:

“Bir zamanlar Doğu’dan Batı’ya uzanan tek bir pasaport vardı: Selamun Aleyküm… Ne sınır, ne rüşvet, ne ırk; bir selam yeterli olurdu tüm kapıları ardına dek açmak için. Uçak yoktu evet, varılacak yer iki saat değil belki iki gün, belki de iki ay sürerdi, ama öfke ya da nefretle değil kocaman bir tebessümle karşılanırdı misafir. Şimdi ise milliyetçi, faşist ve kafatasçı düşüncelerle dolu zihinlerin olduğu bir dünyanın her ülkesinin sınır kapısında yabancıyız. Selam bu kadar büyük bir çözümken, barışı, kardeşliği temsil ediyorken kapılara sınır koyan,kalın duvarlar ören dondurucu modern zamanlara ne demeli?”

Konuya Kur’an yönünden baktığımızda ise Allah’ın kendisinin zaten Selam olduğunu ve rahmetiyle,ilmiyle her şeyi kuşatıcı olduğunu görürüz.

Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatandır. (NİSA 126)

Allah’ın her şeyi kuşatması, her şeyi dualiter sistem üzerine yaratarması; artı ve eksi,sıcak ve soğuk,iyi ve kötü gibi zıtlıklarla arzın ve tüm boyutların dengesini sağlamasıdır. Karanlıklar içindeki ufacık bir aydınlığı da kuşatan O, atomun içinde elektronu yörüngesinde tutan ve aynı zamanda protonu da kuşatan O’dur. Allah, tüm varlığı esmasıyla kuşatandır. Yani Allah, tüm varlığı aynı zamanda Selam ismi ile de kuşatmıştır.

“Arş’ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O’na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler:

“Rabbimiz, rahmet ve ilim bakımından her şeyi kuşatıp sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru.” (MÜMİN 7)

Selam olan Allah’ın kulunu selamlaması, “kulunun kalbine sevgiyi, barış duygusunu, esenliği işlemesidir”diyebiliriz.

Çok esirgeyen Rabb’dan onlara bir de sözlü “Selam”vardır. (YASİN 58)

Ayetlerde de görüleceği üzere Allah, Es- Selam olandır ve müslümanların da selam ehli yani barış yanlısı olmasını ister. Müslümanların hem kendi aralarında hem de gayrimüslimlere karşı Allah’ın Selam esmasından örnek alarak barışı inşa etmesi gerekir.

“Ey iman edenler! Hep birlikte İslam’a, barışa (silm) girin..(BAKARA 208)


About the Author
Author

Parmakucu

Leave a reply

Name (required)

Website