İÇİMİZE SOKULAN HURAFELERİN KAYNAĞI

Değerli arkadaşlarım yazdığım her yazıda, bize dinin emri diye öğretilen bazı konuların kuranda yani İslam dininde olmadığını yine kuran ayetlerini örnek vererek elimden geldiğince açıklamaya çalışıyorum, Rabbim yanıltmasın inşallah.

Bugün de sizlere daha önce birçok kez söylediğim ve yazdığım konuları birleştirerek, özet yaparak başka bir açıdan bakmaya çalışacağım. Ben yazılarımda başörtüsünün Allah emri olmadığını söylerken dayanağım elbette kurandı. Kuranda olduğunu söyledikleri ve delil gösterilen tek ayette geçen, (örtülerinizle göğsünüzü örtünüz) emrinde geçen hımar kelimesini başörtüsü sözcüğü ile değiştirildiğinde (başörtünüzle göğsünüzü örtünüz) cümlesinden aslında Allah bu ayette demek ki daha önce başörtüsü varmış ki bu ayette bakın, başörtünüzle göğsünüzü örtünüz diyor savunması yapmaktadırlar. Ama cümlede verilen emri ve de kuranda geçen onca ayeti hiçe sayarcasına başörtüsünün Allah emri olduğunu söyleme cesaretini hala göstermektedirler. Bana bir çorap verseniz ve deseniz ki bu çorabı giyin. O zaman siz haklısınız, hiç şüphesiz alır ayağıma giyerim. Ama birisi size al şu çorapla elinizde ki kanayan yaranıza basın dese siz yine ayağınıza mı giyersiniz yoksa söylendiği gibi kanayan elinize mi sararsınız. Buradan arkadaşınızın bu çorabı ayağına da giy demek istedi aslında der misiniz? Çorap elbette ayağa giyilir ama öyle insanlar vardı ki yaz kış çorap giymez, ya da Arabistanı düşünün o sıcak bölgede kimse çorap giymez. O vatandaş ülkemize gelse giymek zorunda kalır çünkü burası soğuk da ondan. Acaba yukarıda söylenen gibi demek ki başörtüsü daha önce varmış demek, Rabbim`in sizleri kurandan sorumlu tutacağım ve de her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim sözlerine ne kadar uyuyor onları da açıkça anlatmaya çalışacağım. Yaradan ayetinde ne diyordu hatırlayalım. (Kehf Sur. 54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır. ) Demek ki Allah kadının saçını örtmesini isteseydi çok açık bir şekilde söylerdi. Şimdide gelelim daha önce gelmiş kutsal kitaplardan İncil e bir göz atalım acaba orada yazıyor mu yazıyorsa ne diyor. İncil den alıntıdır;

(Pavlusun mektupları)
1. Korintliler 11:
5 Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.
6 Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
7 Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı`nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
8 Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9 Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
10 Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.
11 Ne var ki, Rab`de ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır.
12 Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrı`dandır.
13 Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı`ya dua etmesi uygun mu?
14 Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir.

Yukarıda yazdıklarım Tevrat tan alıntıdır, lütfen iyi okuyunuz ve bazı şeyleri iyi düşününüz. Bakın başörtüsü konusunda sorduğum bir soruya, Diyanet İşleri başkanlığı nasıl bir cevap verdi hiç yorum yapmadan yazmak istiyorum.
Diyanetin başörtüsü konusunda yazıma verdiği cevaptan alıntıdır:
İslâm dini tesettüre böyle önem vermekle birlikte, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve âdete bırakmıştır. Böylece her çağda ve her bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkân verilmiştir. Sonuç olarak tesettür evrensel, sürekli bir hüküm; örtünmenin şekli ise yereldir.

İslam`ın bütün emir ve yasaklarına uyulması, her Müslüman dan beklenir. Ancak inkâr edilmeksizin bunlardan bir veya birkaçına riayet edilmemesi kişiyi dinden çıkarmadığı gibi, diğer dinî görevlerini yerine getirmesine engel teşkil etmez. Örtünme emri de bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Şimdide gelelim daha önce yazdığım ve kuranda asla geçmeyen, kadının regli halinde yani ay halinde ibadet edemez diyerek, bizlere Allah emri olduğunu öğrettikleri bilginin, aslında nereden geldiğine.

Tevrat’tan alıntıdır;
Levililer 19. `Âdet gördüğü için kan kaybeden kadın yedi gün kirli sayılacak. Ona dokunan da akşama kadar kirli sayılacak.
20. Âdet gördüğü günlerde kadının üzerinde yattığı ya da oturduğu her şey kirli sayılacaktır.
24. Âdet gören kadının kirliliği onunla yatan adama da bulaşır. Adam yedi gün kirli kalır ve yattığı her yatak kirli sayılır.
26. Kanaması olduğu sürece, âdet günlerinde olduğu gibi, yattığı her yatak ve üzerine oturduğu her şey kirli sayılacaktır.
28. `Ama kanama durursa, kadın yedi gün bekleyecek, sonra temiz sayılacaktır.

BÖLÜM 12
Lev. 12: 1 RAB Musa`ya şöyle dedi:
Lev. 12: 2 “İsrail halkına de ki, `Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde olduğu gibi yedi gün kirli sayılacaktır.
Lev. 12: 3 Çocuk sekizinci gün sünnet edilmeli.
Lev. 12: 4 Kadın kanamasından paklanmak için otuz üç gün bekleyecek. Pak sayılması için geçmesi gereken bu günler doluncaya dek kutsal bir şeye dokunmayacak, tapınağa girmeyecek.
Lev. 12: 5 Ancak, kız çocuk doğurursa, âdet gördüğü günler gibi iki hafta kirli sayılacaktır. Kanamasından paklanmak için altmış altı gün bekleyecektir.

Değerli arkadaşlarım bakın Tevrat ne kadar güzel açık ve de detaylı bir şekilde açıklıyor değil mi? Acaba kuranda tekbir kelime bile neden geçmiyor dersiniz? Devam edelim içimize nifak tohumları nerelerden atılmış, bakalım görelim ama acaba ders alıp bu bilgiler bazı gerçeklerin çıkmasına sebep olacak mı, onu da göreceğiz.

Şimdide sizlere Kuranın çok açık ve net yazmasına rağmen yine kuranda asla yazmadığı ama okuyunca çok iyi hatırlayacağınız, kanımıza kadar girmiş hurafelerin nereden geldiğini yine ibretle göreceksiniz. Şimdide önce nelerin helal nelerin haram olduğunu Tevrattan alıntı yapalım daha sonrada Kurana bakalım.

Tevrat tan alıntıdır;
Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar
(Yas. 14: 3–21)
BÖLÜM 11
Lev. 11: 1 RAB Musa`yla Harun`a şöyle dedi:
Lev. 11: 2 “İsrail halkına deyin ki, `Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz:
Lev. 11: 3 Çatal ve yarık tırnaklı, geviş getiren hayvanların tümü.
Lev. 11: 4 Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
Lev. 11: 5 Kaya tavşanı* geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
Lev. 11: 6 Tavşan geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.
Lev. 11: 7 Domuz çatal ve yarık tırnaklıdır, ama geviş getirmez. Sizin için kirli sayılır.
Lev. 11: 8 Bu hayvanların etini yemeyecek, leşine dokunmayacaksınız, sizin için kirlidir.
Lev. 11: 9 “`Suda yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz: Denizde, akarsularda yaşayan pullu ve yüzgeçli canlıların etini yiyebilirsiniz.
Lev. 11: 10 Denizdeki ve akarsulardaki bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar -suda toplu halde yaşayanlar ve ötekiler- sizin için iğrenç sayılır.
Lev. 11: 11 Bunlar sizin için iğrenç sayılacak. Etlerini yemeyecek, leşlerinden tiksineceksiniz.
Lev. 11: 12 Suda yaşayan bütün pulsuz ve yüzgeçsiz canlılar sizin için iğrenç sayılacak.
Lev. 11: 13 “`Tiksindirici kuşların etini yemeyecek, şunları iğrenç sayacaksınız: Kartal, kuzu kartalı, kara akbaba,
Lev. 11: 14 çaylak, doğan türleri,
Lev. 11: 15 bütün karga türleri,
Lev. 11: 16 baykuş, puhu, martı, atmaca türleri,
Lev. 11: 17 kukumav, karabatak, büyük baykuş,
Lev. 11: 18 peçeli baykuş, ishakkuşu, akbaba,
Lev. 11: 19 leylek, balıkçıl türleri, ibibik, yarasa.
Lev. 11: 20 “`Dört ayaklı ve kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrençtir.
Lev. 11: 21 Ama dört ayaklı ve kanatlı olup ayaklarını sıçramak için kullanan bazılarının etini yiyebilirsiniz.
Lev. 11: 22 Şunları yiyeceksiniz: Bütün çekirge türleri, küçük çekirge, cırcırböceği, ağustosböceği.
Lev. 11: 23 Öbür dört ayaklı, kanatlı böceklerin hepsi sizin için iğrenç sayılır.
Lev. 11: 24 “`Sizi kirletecek şeyler şunlardır: Aşağıdaki hayvanların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır.
Lev. 11: 25 Kim aşağıdaki hayvanların leşini taşırsa giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır.
Lev. 11: 26 Çatal tırnaklı ama tırnağı yarık olmayan ve geviş getirmeyen her hayvan sizin için kirlidir. Bunlara dokunan da kirlenmiş sayılır.
Lev. 11: 27 Dört ayaklı hayvanlardan pençelerini yere basarak yürüyenler sizin için kirlidir. Bunların leşine dokunanlar akşama kadar kirli sayılacaktır.
Lev. 11: 28 Bunların leşini taşıyanlar giysilerini yıkayacak ve akşama kadar kirli sayılacaktır. Çünkü bu hayvanlar sizin için kirlidir.
Lev. 11: 29–30 “`Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri -geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler- bukalemun.
(kutsal kitap. tk)

Yukarıdaki yazılanların birçoğunu okuduğunuzda evet bize de bunların birçoğunu haram kılmışlardı dediğinizi duyar gibiyim. Şimdide Kurana bakalım acaba helal ve haram konusunda neler söylüyor Yaratan.

Enam Suresi 145. De ki: “Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah`tan başkası adına boğazlanmış bir murdar. ” Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

Hac sur. 30: İşte böyle. Kim Allah`ın yasaklarına saygılı olursa bu, Rabbi katında kendisi için çok hayırlı olur. Karşınızda okunarak açıklananlar hariç, tüm hayvanlar size helal kılınmıştır. Artık putların pisliğinden, yalan sözden uzak durun.

Maide Suresi 87. Ey iman sahipleri! Allah`ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

Nahl Sur. 116. ayet; Yalan düzerek Allah`a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle “Şu helaldir, şu da haramdır!” demeyin. Yalan düzerek Allah`a iftira edenler kurtulamazlar.

Değerli arkadaşlarım sizce kuran ayetleri çok açık ve net nelerin haram olabileceğini ve de bundan gayrisi bizlere helal olduğunu daha nasıl açıklasın, Rabbim in sözleri sizi ikna etmedi mi? Sizlere yine içimize bakın nereden girmiş ve de yerleşmiş bir geleneğin nereden geldiğini örnek alıntı yaparak aktarmak istiyorum. Hala doğu illerimizde uygulanan bir gelenek vardır. Birlikte yaşayan ailelerde iki erkek kardeşten birisi öldüğünde gelini serbest bırakmayıp, diğer erkek kardeşle evlendirirler. Aşağıda yazacağım ve Tevrattan yapacağım alıntı ya sizde şaşıracaksınız umarım.

Tevrat tan alıntıdır:
Bölüm 25
Yas. 25: 5 “Birlikte oturan kardeşlerden biri oğlu olmadan ölürse, ölenin dulu aile dışından biriyle evlenmemeli. Ölenin kardeşi dul kalan kadına gidecek. Onu kendine karı olarak alacak, ona kayınbiraderlik görevini yapacak.
Yas. 25: 6 Kadının doğuracağı ilk oğul, ölen kardeşin adını sürdürsün. Öyle ki, ölenin adı İsrail`den silinmesin.
Yas. 25: 7 Ama adam kardeşinin dul karısıyla evlenmek istemiyorsa, dul kadın kent kapısında görev yapan ileri gelenlere gidip şöyle diyecek: `Kayınbiraderim İsrail`de kardeşinin adını yaşatmayı kabul etmiyor. Bana kayınbiraderlik görevini yapmak istemiyor.
Yas. 25: 8 Kentin ileri gelenleri adamı çağırıp onunla konuşacaklar. Eğer adam, `Onunla evlenmek istemiyorum diye üstelerse,
Yas. 25: 9 kardeşinin dul karısı ileri gelenlerin önünde adamın yanına gidecek, onun ayağındaki çarığı çıkaracak, yüzüne tükürecek ve `Kardeşine soy yetiştirmek istemeyen adama böyle yapılır diyecek.
Yas. 25: 10 Adamın soyu İsrail`de `Çarığı çıkarılanın soyu diye bilinecek.

Yukarıda yazdıklarım Yahudilerden nasılda içimize, hem de damarlarımıza kadar girdiğini gösterir açık delilidir. Bizlere Kurandandır dedikleri birçok konunun aslında nereden geldiğini gördünüz. Eğer Rabbim bunları bizlere emretmiş olsaydı, bizlerinde uymasını istediği konular olsaydı elbette her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim dediği kuranda da yazar, bizlere bildirirdi. Tevrat’ta geçen bu yazdıklarım belki de o devirde Yaratan`ın emri olabilir, yada bu kutsal kitap sonradan insanlar tarafından değişikliğe de uğramış olabilir, doğrusu bunu tartışmam bile. Çünkü beni ilgilendiren benim sorumlu olduğum ve de Rabbim`in koruması altında olan bir rehberim yani KURAN var elimde. Yaradan ayetinde ne diyordu? (Zühruf Suresi 44: Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız. ) Demek ki bu kitaptan hesaba çekileceğiz. Diğer kitapları örnek vererek bakın orada yazıyor demek bile, kurana saygısızlıktır. O kitaplarda yazanın hiç değişmediğini dahi kabul edersek bakın Rabbim gönderdiği kitaplar arasında nasılda bazı ayetlerin hükmünü kaldırdığını açıklıyor. (Maide sur. 101: Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir. Bakara Suresi 106. ayet; Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah`ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi? ) Bu iki ayete baktığımızda bunu anlamak mümkündür. Kuran ilk indirildiğinde bazı insanların daha önce emredilen konuların olmadığını görenler ya da değiştirildiğini anlayanların demek ki canlarının sıkıldığını ve de şaşırdığını görenlere, Rabbim bu konuları kuran inerken sorarsanız size açıklanır, yoksa daha sonra sormayın çünkü onları Allah affetti, bağışladı yani kaldırdı diyor. Devamındaki ayette de Yaratan`ın gönderdiği kitaplar arasında bazı ayetlerin hükmünü sildiğini yani kaldırdığını açıklıyor. Hatta daha sonra ondan daha iyisini ya da günümüz şartlarına uygun benzerinin gönderildiğini belirtiyor. İşte bundandır ki bizleri ilgilendiren en son kitap Kurandır ve de bizler bu kitaptan sorumlu olacağımızı Rabbim açıkça belirtiyor.

Yaratan bizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorsa bu kitapta her şeyi açıklamış ve örneğini vermiştir. Eğer açıklanmamışsa, örneği bile verilmemişse, nasıl sorumlu oluruz dostlar. Bakın Rabbim kuran için neler söylüyor.

Nahl sur 44; Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kuran`ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.

İbrahim Sur. 52. ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah`ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.

Enam Suresi 38: ….. Biz bu Kitap`ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde hasredilirler.

İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler,

Nahl suresi 89. ayet; ….. Sana bu Kitap`ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.

Sizce yukarıda yazan açık delillerden sonra hala kuranda her şey yoktur, kuran özet bilgiyi içerir diyebilir misiniz? İslamı ve dinimizi yaşamak için kuran yetmez diyebiliyorsanız bence bir kalp cerrahına daha sonrada beyin uzmanına gitmenizi tavsiye ederim. Çünkü kalbin gönül gözü kapalı, beyninde algılama ve muhakeme bölümü çalışmıyor demektir. Ama o cerrahı hastanede değil kuranda aramalısınız tabi gönül gözünü Rabbim kapadıysa o cerrahı da asla bulamazsınız, Rabbim bundan korusun cümlemizi. Bu sözlerim kimseyi kırmak ya da incitmek için değildir. Amacım kuranda Rabbim bir şeyi bize açıkça söylüyorsa ona uyulmasının önemini işaret etmektir tek maksadım. Yoksa bu geçici dünyada Rahman`ın doğru yolunu bulmaktan öte ne amacımız olabilir ki?

Sonsuz SAYGILARIMLA
Haluk GÜMÜŞTABAK

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website