Kur-an`a Mektup

(Aşağıdaki yazım ilk önce bir e-mail grubunda sonra da quranoloji. org sitesinde yayınmıştır)


Kur-an`a Mektup

Kumları savuran deli rüzgarlarla, hızla çarpan kalp atışlarıyla, diz üstü çöktüren ağırlığınla girdin dünyama. Güzelliğinle kendimden geçtim. İnsanca yaşamayı öğrendim. Yumuşadı yüreğim, ruhum aydınlandı varlığınla. Sakladım sevgimi, sonra haykırdım aşkımı. Vurdular beni. Sadakatin, teslimiyetin ve saygının sınırlarında tanıdım seni. Yasaklarında, tavsiyelerinde ve emirlerinde en muhteşemini yaşadım itaatin.

Yağmur gibi sözlerin kum tanelerinden inci yapacak kadar güçlü, kararmış yüreğimi temizleyecek kadar duruydu. Fakirdim, seninle zengin oldum; zengindim, senin için fakir oldum. Senin uğrunda terk ettim, terk et dediklerini. Sen sev deyince, sen nefret et deyince, sen bırak deyince; sevdim, nefret ettim ve bıraktım. İçtiğim su oldun, yediğim ekmek. Ardıma bakmadan yürüdüğüm yol sendin. Her adımımda adını sayıkladım, her baktığım yerde senin bana söylediklerini hatırladım.

Ben sana yeterim dedin, yettin. Benden başkasını gözün görmesin dedin, görmedi. Ne güzeldi seni satır satır anlamak, ne güzeldi her anladığımda sana tutulmak ve tutunmak. Ağladığımda senin gibi ağladım, yakarmayı senden öğrendim. Aklımdan çıkmayan sözlerin vardı, yüreğime işleyen kelimelerin… Gülüşüm sendin, hüznüm sen; bir çölün ortasında gerçek olan rüyadan uyanmak istemeyen ben; senden isimler verdim çocuklarıma.

Ahh elifim, benim narin güzelim.. Ve ya sinim; iki evladın. Diğerleri. Bir çiçek kadar güzel, bir su kadar berrak çocukların. Bu çocuklardan oluşmuş binlerce aile; hepsi senin, hepsi benim; bizim. Kimi kızgın, kimi huzur veriyor. Korkutuyor bazısı, şefkatle sarıyor diğeri. Akıl vereni de var, yasak koyanı da. Terzisi var giydiriyor, aşçısı var yediriyor. Ders veriyor tarihçisi, umut veriyor kevseri. Görmediğim, bilmediğim, duymadığım yerlerden haber salıyor bana çocukların. Senin çocukların kıyıyor hayatla nikahımı. Senin çocukların cezalandırıyor beni. Kanatlandırıyorlar ruhumu geçmişin gerçeğine, geleceğin gizemine…

Hiç yaşlanmadın sen, hala ilk tanıştığımızdaki gibisin. Kimseler seni değiştiremedi, kimse sana dokunamadı, seni taklit edemedi ve senin gibi olamadılar. Her gün yeni bir güzelliğini keşfediyorum. Binlerce kez duyduğum sözlerini yine ve yeniden duymak istiyorum. Biliyorum ki, her seferinde beynimi delen şimşekler gibi yeni açılımlara gebesin.

Haberlerin, hesapların, detaycılığın, kendi kendini açıklayan sözlerin, etkileyici mucizelerin ve muhteşem bir uyumla birbiriyle dans eden kelimelerinle beni her seferinde kendine hayran bırakıyorsun. Lafını esirgemeyen, en zoru en kolay anlatan uslubunla çoğu zaman apaçık ama bazen beynimin kıvrımlarını zorlayacak kadar da sırlarla dolusun.

Ve sayıların… Matematikçileri kendinden geçiren sayılarınla bir kez daha vuruyorsun ve seni gönderene hamd ettiriyorsun. Ve ben…ve biz… Yüzyılların günahıyla geliyoruz sana. İhanetimizi hoşgör, rahmet ayetlerinle bizi kuşat. Sana ortak koştuğumuz kitapların kötülüklerinden bizi arındır. Satır satır, temizle ve sayfa sayfa arındır bizi…

Yasin Ç.

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website