Başlıktan da anlayabileceğiniz gibi yazının konusu ne sünnet nede dinimizin yaşamdaki yeri olacaktı ama yazıya girmeden önce bunlara değinmeden edemedim. Her iki konu da sayfalarca üzerine durulabilecek konular fakat benim bu yazımda özellikle üzerinde durmak istediğim kavram “tebliğ” kavramı. Bildiğimiz gibi tebliğ kelimesi bir konuyu başka biri veya birilerine aktarmaktır. Şimdi başa dönecek olur ve tekrarlarsak madem dini yaşamımızın her anında olmasını istiyor, peygamberimizin sünnetlerini yerine getirmeye çalışıyorsak neden peygamberimizin en önemli görevi olan yaşamı boyunca hiç durmadan yapmış olduğu din tebliğini örnek almıyoruz?

Kuran’ı Kerim’de “tebliğ” kelimesi yaklaşık 30 yerde geçmektedir ve bunların hemen hemen hepsi peygamberler için geçmektedir.

“Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez. ” Maide S. 67

“Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. ” Maide S. 99

“Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir. ” Ankebut S. 18

Bu ayetlerden de apaçık gözüken o ki peygamberlerin en önemli beklide tek görevi Allah’ın dinini veya kitabını gene Allah’ın kullarına iletmektir. Bizim görevimiz ise Allah’ın son resulüne itaat etmek bize ilettiği kitaba inanmak sorumluluklarımızı yerine getirmektir. Ve bunlara ek olarak Hz. Muhammet’i örnek almak sünnetlerini yerine getirmek istiyorsak dinimiz olan İslamiyet’i birçok insana yaymaya çalışarak başlayabiliriz.