HİSSİYATIM

Yine efkarlıyım. Yine düşünce girdabında dönüp duruyorum. Rahatsızım, rahat olamıyorum. İnsan olmanın, sorumlu olmanın ağırlığı altında eziliyorum. İnsan olmanın, sorumlu olmanın da mükafatını biliyorum. Haykırmak istiyorum ama sesimi kimselere duyuramıyorum. Uykularım kaçıyor, uyuyamıyorum. Yatağımdan kalkıyor tek sığınılacak kapı olan, çaresizlerin, zayıfların, mazlumların Rabbi olan, Rabbim olan Allah`a yöneliyorum. Çaresizliğimle, korkularımla Ona yalvarıyorum. Rabbim diyorum. Yüzüm yok yüzsüzlüğüm çok ama yine de sana geldim. Başka gidecek kapım, dertlerimi açacak dermanım yok. Göz yaşlarıma hakim olamayıp seccademi ıslatıyorum. Gerçek mutluluk gülmek, gülümsemekle değil; Allah için gecelerde ağlamak olduğunu sonradan içime dolan huzurdan anlıyorum. İyi ki sen varsın Allah`ım diyorum. Ya sana inanmamış olsaydım. ya seni hiç tanımamış, hiç sevmemiş olsaydım. İstediğim her şeyi elde ettiğim halde, seni kaybetmiş olsaydım. Senden mahrum ve sensizliğe mahkum olsaydım. Canlı cenaze olurdum. Ruhuna bir ömür tabutluk yapan yaşayan ölüye dönerdim diyorum.


Allah`ım! ne büyük lütufmuş iman. İmansızlık ne büyük zillet ne büyük eziyetmiş. Yaşadıkça öğreniyorum öğrendikçe de yaşlanıyorum. Allah Rasülünün geceleri kalkıp namaz kılmasını, dakikalarca secdede kalmasını, seccadesini ıslatacak kadar göz yaşı dökmesini şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Çünkü bu bir mutluluk reçetesi bu. Ona gelmek, Onunla konuşmak, Onunla buluşmak. Tarif edilemeyen ama yaşanılan bir duygu.

Hz Ömer`in söylediği ifade edilen bir söz geliyor aklıma. “Ah ne olaydım da ne olaydım. İnsan olacağıma akıp giden suyun önündeki bir çer, çöp olaydım. Yok olup gideydim. ” Hz. Ömer insan olmanın zorluğuna ve sorumluluğuna işaret ediyor burada. Çünkü İnsan olmak, insanlığın yükünü omuzlamaktır. İnsan olmak, insanlığı sırtında taşımaktır. İnsanlığı sırtında taşımak kolay mı? Bugün Müslümanların rahatlıklarının sebebi taşıyacakları yükün farkında olmamalarından, sorumluluk bilincini idrak edememelerinden kaynaklanıyor. Bırakın insanlığı sırtlarında taşımayı, kendilerini dahi taşıyamıyorlar. Bu günün Müslümanı sorumsuz, zora gelmeyen, rahatını hiç bozmak istemeyen, karnı geniş, suya sabuna dokunmayan, nereye çekilirse oraya giden, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diye düşünüp yaşayandır. Ama peygamber gibi, düşünürseniz uykularınız kaçar rahatınız bozulur. Çünkü siz müslüman olarak insanlığın yükünü çekmeye adaysınız artık. İnsanlığa kendini adayanlar, sadece müslümanların dertleriyle dertlenmezler, insanlığın dertlerini de çekerler.

İşte ben bu ve benzeri sebeplerden dolayı üzülüyorum. Müslümanların haline üzülüyorum. Paramparça olmuş, öz benliklerini kaybetmiş, değerlerini yitirmiş, insanlığı sırtında taşıması gerekirken; insanlığın sırtında yük olmuş Müslümanlara üzülüyorum. Üzülüyorum Allah`ın Kelamı Kur`anı evlerine, raflarına, kasalarına koyup da hayatlarına koyamayan Müslümanlara. Üzülüyorum alemlere rahmet olarak gönderilene, zahmet olanlara. Ben insanım ve Müslümanım elhamdülillah. Bu manada karnımda geniş değil, rahatta değilim.

Alemlere rahmet Hz. Muhammed (a. S) bakın ne diyor. “Müslümanlar bir vücudun organları gibidirler. Vücudun bir bölgesi hasta olduğunda, o hastalığı tüm vücut hisseder”. Ne muhteşem bir benzetme. Gözümüz, kulağımız, elimiz, tırnağımız, kalbimiz v. b azalarımız ağrıyınca, acıyınca bana ne diyemiyorsak; Müslümanların ve tüm insanlığın çektiği maddi ve manevi sıkıntılara bana ne diyemeyiz. Bu ümmet bilincidir. Bu insan olmanın bir gereğidir.

Sonuç olarak, ölmeden evvel ölmüş gibi hayatımızın hesabını yapmadıkça huzuru ilahiye rahat çıkamayız. Gelin ümmetin dertleriyle dertlenelim. İnsanlığa saadet yolunu gösterelim. Yatan iyi değil, kalkan iyi olalım. Allah için, Allah`ın rızasını ve sevdasın kazanmak için çalışalım

Yazar : Fehmi CENGİZ

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website