KAVRAMLARIN ÖNEMİ VE SABIR KAVRAMI

Kavramların Önemi


Kavramlar tıpkı yazı yazmada ve okumada kullanılan harfler (alfabe) gibidir. Nasıl ki okuyup yazmak bu harfleri bilmeye bağlıysa, harfler bilinmeden okuyup yazmak mümkün değilse; tıpkı bunun gibi Kur`anî kavramları bilmeden de Onu gereğince anlamak mümkün değildir.

Her düşünce ve inancın kendisini en doğru ve anlaşılır olarak, ancak kendi kavramları ile ifade edebileceği bir gerçektir. Bu bakımdan, bir düşünceyi, görüşü anlamak veya tanımlamak için en uygun yöntem o düşüncenin kavramlarını kullanmaktır. kur`an`in kavramları da Kur`an`ın alfabesi gibidir.

Kim ki Kur` an`ı gereğince anlamak istiyorsa Kur`an`ı kavramları bilmek zorundadır.

Örneğin, ilahın, ibadetin, dinin, Rabbin, sabrın, tagutun, şirkin, velinin, zulmün, şükrün… kavram olarak anlamlan bilinmeden, Kur`an`m mesajım anlamak, Kur`an ı Kur`an`ca kavramak ve ölçü edinmek mümkün olamaz. Kavramları bilmek öylesine önemlidir ki, bir tek Tevhid kavramının bile ne anlama geldiğini bilmediğimiz zaman, Kur`anın bizim için hiçbir anlamı olmayan, bomboş bir kitap halice dönüşeceğini görürüz.

Kur`an`la ilk muhatap olan toplumun, kavramları bilmeme gibi bir sorunları yoktu. Zira Kur an, onların anlamlarını bildiği kavramları kullanmış ve onların dili ile vahy edilmişti. Onlar kendilerine söylenen her sözün doğru anlamını biliyor ve Kur` an`ın kendilerinden ne istediğini anlıyorlardı.

Ne var ki Kur`ani kavramlar, tarihi süreç içinde harici etkilerle ya anlamlarını yitirdi ya da anlam değisikliğine uğradı. Böylece, Kur`an`ın onlara yüklediği anlam, yerini değişik ve tamamen karşı anlamlara bıraktı. Bunun neticesinde de bugün Kur`an`ın orjinal mesajı, muhatabında istenilen inanç ve anlayışı gerçekleştirememektedir.

Deyim yerinde ise, Kur`an, bu şekilde susturulup söz hakkı elinden alınmıştır.

Kavramlardaki bu değişiklik Kur`an`ın anlaşılmasına yansıdığı için, Kur`an sözcük olarak, metin olarak hiçbir değişikliğe uğramadığı halde, anlamda değişikliklere uğrayarak etkisiz hale dönüştü. Hatta yer yer olumsuz etkiler yapan(yaptırılan) bir kitap oldu.

Kur`anı Arapça/Türkçe okuyabilen herkesin Arapça dilini konuşmayı bilmese dahi kelime kelime renklendirilmiş meal okuyanların ilk anlayacağı konu Türkçe kelimelere hapsedilmiş Arapça kelimelerin varlığını görmek olacaktır. Arapça birçok farklı kelimenin tercümesinin hemen hemen hepsine tek anlam verilerek ör. İsm, cünah, hata, seyyiat, zunub vs kelimeler yanılmıyorsam 16 kelimenin Türkçe günah kelimesine hapis edilmiş olduğunu görecektir ve buna benzer bir sürü örnek vermek mümkündür.

Kur`anı daha iyi anlayıp hayatımızın merkezine koyabilmemizin ilk ve en önemli adımının doğru kavramlarla düşüncemizi inşa etmemizdir.

Kur`anı okudukça ve araştırdıkça doğru kavramlarla kurulmuş anlam kümeleriyle zihnimi daha iyi toparladığımı anladım ve kavram çalışmalarımın ilki olan Sabrı sizinle paylaşmak istiyorum.

Ebu’l Ala el Mevdudi nin Tefhimul Kur’anındaki ASR Suresinin Açıklamalar bölümünde İmam Razi bir kişinin şu sözlerini nakletmiştir: Ben Asr suresinin anlamını çarşıda, ’’Sermayesi erimekte olan adama acıyın’’, ’’SERMAYESİ ERİMEKTE OLAN ADAMA MERHAMET EDİN ‘’diye bağırarak buz satmakta olan bir adamdan öğrendim. Onun sözlerini işittikten sonra ben kendi kendime dedim ki, İşte budur and olsun zamana.

‘’Muhakkak ki insan hüsrandadır’’ sözlerinin anlamını ‘’İnsana verilen ömür denilen süre, buz gibi hızla erimektedir. Bu süre boşa harcanır veya yanlış işlerde kullanılırsa bu insanın hüsranıdır. O halde bu surede geçmekte olan zamana yemin edilerek söylenen söz şudur: Bu hızla geçmekte olan zaman şahittir ki, bu dört özelliğe sahip olmadan kendisine verilen mühlet veya ömrünü hangi işler de harcıyorsa o işlerin hepsi zararlıdır ve kendisi zarardadır. Karlı olanlar ancak bu dört özelliğe sahip olup dünyadaki işlerini yapanlardır. Yani ‘’İman edenler ve Salih amel işleyenler birbirlerine hakkı nasihat ve sabrı telkin edenlerdir.

—Sabır Kavramı:

Kur`an`da, direnme, karşı koyma, yılmama, dayanma, inancının mücadelesini vermede her türlü zorluğa ve zulme direnme, başa gelen acı ve kötü olaylara karşı dayanmanın ve umutsuzluğa (ye`ise) düşmemenin karşılığında kullanılan sabır; aynı zamanda harama ve günaha sürükleyecek nitelikteki nefsin arzu ve isteklerine karşı koymak anlamına da gelmektedir.

Ne var ki zamanla gerçek anlamını yitiren ve anlam değişikliğine uğrayan sabır kavramı, Müslümanın anlayışında da değişiklik yaparak onu zulme seyirci yapmış, haksızlıklara karşı rıza göstererek boyun eğdirmiş, her türlü kötülüğe ve fitneye karşı sessiz hale getirmiş, izzet ve şerefinin ayaklar altında çiğnenmesine tepki gösteremez hale düşürmüştür.

Oysa ki, Müslüman`dan istenen sabır, küfre, zulme ve haksızlığa karşı verdiği mücadelede, Allah`ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için yaptığı cihad`da karşılaşacağı her türlü zorluğa karşı direnmek, başına gelecek her türlü belaya karşı yılmadan, usanmadan yoluna devam etmede kararlı olmak ve her türlü çileye karşı dayanmaktır:

” Rabb`in, türlü eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra savaşan ve sabredenlerin yanındadır. Elbette bütün bunlardan sonra Rabb`in bağışlayan, esirgeyendir” (Nahl-110)

Sabır korkaklık ve ürkeklik değil, cesaret ve yiğitliktir. Sabu`, yeis değil, umuttur. Kur`an`da sabır, genellikle
“sabretmek ve salih amel işlemek”,
“cihad edip sabretmek, ”
“sabredip takva sahibi olmak” kalıplan ile kullanılmaktadır,
Bu nitelemeler de bize, sabrın, salih amelle, cihad etmeyle, takva ile içice ve birlikte olduğunu göstermektedir.

Sabırın Kuran’daki anlamı budur günümüzde anlam değişikliğine uğradığından veya kavram olarak gerçek anlamı her yönü ile bilinmediğinden. , Müslümanlar sabır adına zulme rıza gösteren, kötülüğe seyirci kalan pısırık insanlar olmuşlardır. Acizlik ve uyuşukluk sabır sayılmıştır. Zillete rıza sabır olmuştur, Kur’an’a baktığımızda yüce Allah, kulunu sürekli sabırla imtihan etmektedir.

Sabretmeyenler, imtihanı kaybedenler olarak nitelenmekte ve Cennetten yoksun bırakılacakları bildirilmektedir.

Kim ki direnir; cesaretle, umutla hakka sarılır, zulme baş kaldırışında uğradığı bütün belalara karşı koyar ve hak yolunda her türlü zorluğa katlanır ve sabırla Allah`a yönelirse imtihanı kazanacaktır,

“Ancak sabredip iyi işler yapanlar böyle değildir. İşte onlar için magrifet ve büyük mükafat vardır. ” (Hud -11)

“Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri (sınayıp) bilimden, sabredenleri(sınayıp) bilmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i imran 142)

İnşallah hepimiz birbirimizi hakka ve sabra davet edenlerden oluruz.

Not: Kavram çalışması tevhid nesli geliyor sitesinden alıntıdır.

Yazar : Mürüvvet Çalışkan

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website