Kur’an Okumak

Evet Kur’an-ı Kerim’i okumak. Allah’ın kelamını, Peygamber Efendimizin (saa) en büyük mücizesi olan Kur’an’ı okumak. Allah dostlarının okumaya doyamadığı o ilahi mesajı okumak! İnsanın tüm sıkıntısını, kederini gideren, ruhunu yücelten o yüce kitabı okumak…


Hiçbir kitap yoktur ki insan okuduktan sonra tekrar okumaya başlasın da sıkılmasın. En harika kitap bile ikinci veya üçüncü kez okunduğunda insanı sıkar. Ama Allah kelamı olan o kitap öyle muhteşem bir şeydir ki bin kere dahi okusan sıkılmazsın. Her başa dönüşünde sanki farklı bir kitaba başlamış gibi heyecanlanırsın. Çünkü her okuyuşunda farklı bir lezzet alırsın. Ayetleri okudukça bu ayeti daha önce nasıl fark etmedim dersin, sanki ilk defa okumuşçasına. Her okuyuşta farklı bir şey kazandıdır insana. Okuma sayısı arttıkça tekrar okuma isteği de artan tek kitaptır Kur’an-ı Kerim.

O nur dolu [1], hidayet, rahmet [2] ve şifa [3] kaynağı, o en güzel öğüt [4] ve yol gösterici [5] olan Kur’an’ı eline aldın mı bırakmak istemezsin. Dünya yok olur gözünden, değerini yitirir, “hiç”leşiverir. “Acaba devamında Allah ne diyor” diye merakla, heyecanla, sevinç ve hüzünle, ümit ve korkuyla kendini kaptırırsın Kur’an’a…

İşte böylesine yüce bir kitabımız varken biz ne yapıyoruz? Elimiz telefon ve kumanda tuttuğu kadar Kur’an’ı da tutuyor mu? Klavyeye dokunduğumuz kadar Kur’an’a dokunuyor muyuz? İslam dışı o dizilerin gelecek bölümünü merak ettiğimiz kadar acaba “Rabbimiz bize ne diyor” diyerek Allah kelamını merak ediyor muyuz? Merak edip de dizileri beklediğimiz gibi heyecanla Kur’an’ın devamını okumak için can atıyor muyuz? Bir şey canımızı sıktığında veya bir şeye üzüldüğümüzde teselli için şarkıya koştuğumuz kadar Kur’an’a da koşuyor muyuz? (Allah korusun) Yoksa Allah kelamının telefon, televizyon, bilgisayar, şarkı kadar bile değeri yok mu bizim nazarımızda?!

Ne acı bir durum. Bu ne gaflet ya Rabb?! Tüm günümüzü dünya işine ayırıyoruz da senin kelamını okumaya, anlamaya zaman bulamıyoruz.

Kur’an’ı kutsallaştırıp duvarlara astık. Aman tozlanmasın, yıpranmasın; aman çocuk elini vurmasın diye sarıp sarmalayıp kaldırdık göz önünden. Oysa her zaman gözümüzün önünde olması gerekirken. Her zaman elimizin altında bulunması gerekirken… Sahi, ilk emrinin “OKU” olduğunu nasıl da unuttuk!!!

Eğer Kur’an’ı anlamak için okumuyorsak, Kur’an okumak için can atmıyorsak, hızlı hızlı biran önce bitirmek için okuyorsak, ayetler bedenimizi, yüreğimizi titretmiyorsa kendimizi sorgulayalım! Yüreğimize bir bakalım! Oraya Allah sevgisi yerine dünya sevgisini yerleştirmişiz demektir. !

Allah bize bir kalp verdi. [6] Bir gönüle de iki sevgi sığmaz!

Ey Rabbim! Gönlümüze dünya sevgisinin girmesine izin verme! Gönlümüzü senin sevginle, Kur’an nuruyla doldur! Kur’an’ı bizler için öğüt kıl! [7] Onu yüreğimizdeki hastalıklara şifa vesilesi eyle! [8] Kur’an’ı bir kenara bırakıp, onu terkedenlerden eyleme bizleri! [9]

Şimdi bu yazıyı okuyan siz değerli müslümanlara soruyorum: En son ne zaman okudunuz Kur’an’ı? En son ne zaman ayetler üzerinde tefekkür ettiniz? Yoksa Kur’an’ınız raflarda tozlanıyor mu? Raflarda tozlanan mushaflar ahirette şikayetçi olmayacak mı? “Bunlar beni okuyacaklarına, okuyup amel edeceklerine raflarda tozlandırdılar!” demeyecek mi? Yoksa rafta tozlanacak bir mealiniz bile yok mu? Neyi bekliyorsunuz? O zaman haydi Allah ile konuşmaya! Haydi tefekküre, haydi kurtuluşa…

—————–

1-Maide-15, Nisa-174
2-A’raf-52, Yunus-57, Casiye-20, Lokman-3
3-İsra-82
4-Nur-34, Müddessir-54, Yunus-57
5-Bakara-2
6-Ahzab-4
7-Hakka-48
8-Yunus-57
9-Furkan-30
——————–

RUKİYE BAT

{28. 12. 2010}

Yazar : Rukiye BAT

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website