Ş E R İ A T

Şeriat =Hukuk, kural, yöntem, metod demektir.

Şeriat, dinimizin ismi olarak kullanılamaz. Allah’ın dininin adı, bizzat Allah tarafından İSLAM olarak konmuştur..

Mezhep mensupları, kendi yorumlarına, yaşadıkları toplumun örf ve adetlerine, yaşam tarzlarına; ‘İslam şeriatı, İslam hukuku, İslam kültürü’ demişlerdir..
Kur’an’da, ‘İslam devleti, şeriat devleti, İslam hukuku, İslam şeriatı’ gibi ifadeler yer almaz.

‘İslam devleti, şeriat hukuku’ ifadesinden, Kur’an hükümlerine göre devlet idaresi, rejim, yönetim şekli kastediliyorsa, bunu anlamak mümkün değildir. Çünkü, Kur’an anayasa veya hukuk kitabı değildir. Devlet idaresiyle ilgili bir yönetim, rejim şekli bildirmez, önermez..

Kur’an’ın konumu bu detayların üzerindedir. İnsanlara rahmet ve yol gösterici olan Kur’an, zaman ve mekan üstü, evrensel ilahi temel hükümler bildirir. Yaşanan zamanın gereklerine, şartlarına göre detayların belirlenmesi, insan aklına ve özgür iradeye bırakılmıştır…

Kur’an’da tüm detaylarıyla bir sistem, rejim önerilmediğine göre; Bir siyasi sisteme, yönetim şekline İslam’i yönetim, İslam devleti veya İslam cumhuriyeti adını vermek yanlıştır, aldatmacadır. Bu ülkelerdeki yöneticilerin, devlet başkanlarının kendi çıkarlarına dönük düşünce ve tercihlerini, adetlerini, örflerini dinle eşitleme, İslam’ın emirleriymiş gibi gösterme çabasıdır. İktidar güçlerine din gücünü, dokunulmazlığını katma çabasıdır. Yönetim tarzlarına, uygulamalarına karşı çıkanları, muhaliflerini dine karşı çıkmakla suçlayabilme gayretidir. Dini, saltanat imtiyazı haline getirme, siyasetin emrine sokma gayretleridir.

İslam dini, firavunlara, diktatörlere, zalimlere, haksızlığa, kula kul, köle olmaya karşı bir din olarak doğmuş ve yaygınlaşmıştır. Ancak bu gün İslam ülkelerinin neredeyse tamamı teokratik diktatörlüklerle yönetilmektedir. Bu ülkelerde halk sefalet çekerken, diktatörler ve onların destekçileri olan egemen güçler ülke kaynaklarını servete dönüştürmekte, sefahat sürmektedirler.
Suudi Arabistan’ın, suud hanedanlığının petrol dolarları ABD finans piyasasının ana kaynağıdır.

Bir Arap, İslam ülkesinin 19 yaşındaki prensi 35 milyon dolar değerinde yat alabilmekte ve bunu malikanesinin bahçesine dekor amacıyla koyabilmektedir. Bir başka Arap, İslam ülkesinin prensi, doğum günü partisi için davet ettiği yabancı manken ve ‘sanatçılara’ 5 milyon dolar verebilmektedir. Bir diğer Arap-İslam ülkesinin emiri tam 133 metre uzunluğunda yat alabilmektedir. Buna benzer haberler basında sıkça yer almaktadır.

Bu ülkelerdeki diktatörlüklerin yıkılması ve laik, demokratik rejimler kurulması halinde ülke kaynakları halk tarafından kullanılacaktır. Diktatörlerin sefahatı sona erecektir. Bundan dolayıdır ki sömürgeci egemen güçler ve diktatörler laik demokrasiye karşı çıkarlar. Laikliğin din düşmanlığı olduğunu söylerler. Aslında laiklik, çıkarlara hizmet etmek için uyarlanmış, uydurulmuş dine ve dindar halkın inançlarını uydurdukları bu din ile istismar eden siyasetçilere, siyasal akımlara diktatörlere, dikta heveslilerine ve onların koruyucusu olan emperyal-egemen güçlere düşmandır…

Bu ülkelerdeki çağ dışı, bağnaz bazı uygulamalar aslında dinimizle bir ilgisi olmamasına rağmen müslüman olmayanlar tarafından İslam emri olarak algılanabilmektedir. Bu durum, İslam’ın yayılmasına engel teşkil etmektedir.
Suudi Arabistan’da hanımlara otomobil kullanma yasağı ve yine bu ülkeye gidecek hanımların yanında eşinin veya erkek bir akrabasının bulunma zorunluluğu, çarşaf-cüppe giymek gibi arap adetleri ve güya cihat ilan edilmesi, sivillere karşı hizbullahın ve talibanın terör eylemleri bunlara örnek verilebilir.

Kur’an’ın yönetimle ilgili bildirdiği temel hükümlere uymayan, iktidarın, egemenliğin, yetkilerin tek elde veya bir zümrede toplandığı rejimler yani padişahlık, krallık, şeyhlik, emirlik gibi dikta rejimleri, halkın hakkı olan ülke kaynaklarının talan edildiği ‘İslam ülkeleri’ Kur’an ilkelerine uygun yönetilen ülkeler, rejimler değildir.

Bu yönetimlerde ne şura, ne de adalet vardır. Yöneticilerin ehil olup olmadığı önemsenmez. İktidara sahip olanlar ya silah gücüyle, kanla iktidara gelirler veya velaset yoluyla, babadan oğula intikalle başa geçerler. Bu rejimlerde insan haklarına saygı yoktur. Kur’an, insan hakları düşmanlarını Firavun ile sembölize etmiştir. Bu yönetimler, yöneticiler Kur’an’ın bildirdiği ile hükmetmeyen;

Kafirler, zalimler, fasıklardır.. (Maide-44, 47)

Saygılarımla,

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website