Sabrın Din Eğitimi Açısından Tahlili

Sabırda hem zorluklara dayanma, hem kişinin yapabileceği yanlış şeylere karşı kendini kontrol etme, hem de çalıştığı yararlı işler üzerinde sonuçlandırıncaya kadar usanıp vazgeçmeden azimle devam etmesi vardır. Sabır, insanın aklını ve vicdanını doğru kullandığının göstergesidir. Sabırda esas olan, başa gelen sıkıntılar karşısında sıkıntıdan kurtulmak için kendine düşeni yapmak ve bunu yaptığı halde sıkıntı devam ediyorsa Allah’a isyan sayılabilecek bir tavır içine girmemektir.


İnsan hayatında farklı ölçü ve şekillerde de olsa, her zaman az ya da çok sıkıntı, darlık, rahatsızlık, huzursuzluk olabileceğine göre sabırdan uzak bir yaşam pek mümkün görünmemektedir. Bu sebeple Yüce Allah, Rasulüne hitaben Kur’an’da şu şekilde kesin bir talimat vermektedir:

“O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme. Onlar, vaat edildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helak edilir. ”
(Ahkaf, 46/35)

Görüldüğü üzere ayette, Hz. Muhammed’in nezdinde bütün insanların bu talimattan nasiplerini almaları istenmektedir. Çünkü insan, nefsin kötü isteklerine, ahlak dışı davranış ve eğilimlerine ancak sabırla karşılık verebilir. Yüce Allah’a karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmede insanın yine sabra büyük ölçüde ihtiyacı vardır. Allah’ın takdirine rıza göstermek de ancak sabırla mümkündür.

Ancak sabır, zorluklar karşısında eli kolu bağlı kalmak, sıkıntılara karşı tam bir teslimiyet göstermek şeklinde anlaşılmamalıdır. Çünkü Kur’an, sabrı, Allah’ın yardımına güvenerek sıkıntı ve zorluklara metanetle karşı koyma şeklinde tanımlamaktadır. Nitekim şu ayeti kerimelerde bu düşünceyi teyit eder mahiyettedir:

“…Allah’ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah’ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler. Calut ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: Ey Rabbimiz! Yüreğimizi sabırla doldur; bize direnme gücü ver; kafir kavme karşı bize yardım et, dediler. ”
(Bakara, 2/249-150)

Görüldüğü üzere başarının sırrı böyle bir sabır anlayışında gizlidir. Çünkü söz konusu anlamda sabır, olaylar karşısında acizlik, yılgınlık ve bıkkınlık göstermeden metanetle hareket etmektir. Bu sebeple Yüce Allah, ister savaş hali olsun isterse sefer hali olsun, zorluklara, bela ve musibetlere göğüs gerenleri övmüş, inananlardan daima birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelerini istemiş ve sabredenlere hesapsız ödüller vereceğini vaat etmiştir.

Öte yandan, asr suresinde iman, amel, hakkı ve sabrı tavsiyeleşme adeta bir felah ve mutluluk formülü olarak sunulmaktadır. Hüsranda olmayan insanların en önemli özellikleri arasında sabırlı olmaları ve aynı zamanda sabrı insanlara tavsiye etmeleri bulunmaktadır. Söz konusu ayetler şu bağlamdadır:

“Asra yemin olsun ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak, iman edip de iyi amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. ”
(Asr, 103/1-3)

Bu sureye göre özellikler; iman, salih amel, hakkı tavsiye etmek ve sabır telkinin de bulunmaktır. Yine Kur’an’da, sabrı ve sabredenleri öven ve onlar için ödül olduğunu bildiren pek çok ayet vardır:

“Ey inananlar! Sabırla ve salatla yardım dileyiniz. Kuşkusuz ki Allah, sabredenlerle beraberdir… Sizi korku, açlık ve mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme biçiminde bir şeyle elbette sınarız. Sabredenleri müjdele. Onlara bir musibet dokunduğu zaman: ‘Kuşkusuz ki biz Allah’a aidiz ve biz yalnızca O’na döneceğiz. ’ dediler. İşte onlara Rablerinden yardım ve acıma vardır. Onlar, doğru yolu bulanlardır. ”
(Bakara, 2/153-157)

Ayetler, sabredenlerin müjdelerini, onlara Rableri tarafından yardım ve acıma olduğunu ve onların doğru yolu bulmuş kimseler olduğunu bildiriyor. Elbette bu özelliklere sahip kimseler de felahı kazanıp cennete ve sonsuz mutluluğa ulaşırlar.

Sabrın, eğitimdeki önemine temas edilecek olursa, eğitimcide olması gereken mahiyetiyle bu unsur, onun en güçlü duygusunun ve iradi gücünün en önemli bölümüdür diyebiliriz. Sabır, bir öğretmenin, öğrencisine bütün iyi tavır ve tutumlarını besleyen, yıkılmalarını önleyen ve yaşatan güçtür. Mevlana bir eğitimci olarak şöyle diyor: “Sabrımdan herkes feryada gelince de öyle saydım ki ben feryat ediyorum. ” Göğüs germek, dayanmak anlamlarını taşıyan sabır, birçok meziyetlerin kaynağıdır. Özellikle değişimi, gelişmeyi ve yeniliği takip eden ve onları hedef alan bir eğitimci için sabır, hava ve su gibi gerekli olan bir sıfattır. İnsanın başından geçen tecrübelerin değerlendirilmesi en iyi şekilde sabır kazanında olabilir. Öğrencilerin dikenli ve yanlış davranışlarında çekilen çile ancak sabır vasıtasıyla öğretmeni olgunlaştırır. Demek ki, sabır en oldun bir eğiticidir, bir ustadır, bir çilehanedir.

Vesselam…

NURULLAH DAĞ

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website