ZAN GERÇEKLİK ADINA BİR ŞEY İFADE EDER Mİ?

Zan Kavramını Kur’an dan anlamaya çalıştığım süreçte daha önce edindiğim Hem hem mantığını sorguladım. Çünkü hem hem mantığını kavradığınızda iki elin şaplatılması gibi her şey tek ses çıkarır. İkilik ortadan kalkar tek ve bütüncül bir yapıya sahip olursunuz. Yaradılış gereği zıtlar birleşir-bütünleşir, iyilik- kötülük ortadan kalkar çünkü bu durum izafidir bana göre iyi olan sana göre iyi olmayabilir. Örnek verecek olursam:


HEM HEM MANTIĞINA GÖRE Varsay ki sen ve ben bir Reyi tartışıyor olalım! Gene varsay ki sen beni mat ediyorsun
Ama ben seni yenemiyorum! Bu senin “haklı” benim “haksız” olduğuma
delil olabilir mi?

Buna karşılık benim sana üstün geldiğimi, seninse beni yenemediğini varsay! Bu
Benim “haklı” ve senin de “haksız” olduğunu gösterir mi? Yoksa bu (yalnızca)
Eğer ben “haklı” isem sen “haksızsın ve de eğer sen “haklı” isen ben “haksızım
Hâlini mi gösterir? Yoksa ikimiz de mi “haklı” ya da ikimiz de mi “haksızız?
Buna karar vermek ne benim ve ne de senin işin. (Aramızdaki anlaşmazlığı çözümlemek İçin bir üçüncü şahsın hakemliğine ne dersin?) Ama diğerleri de bizim gibi aynı karanlık içinde bulunmaktadırlar. İsabetli bir hükme varması için bunların İçinden kime başvurmamız gerekir? O konudaki fikri benimki ile uyuşan bir Kimsenin bize hakemlik ettiğini varsayalım. İşin başından beri benimle hemfikir Olmasından dolayı bu kimse nasıl olur da isabetli bir hükme varabilir?

Bu tartışma sonsuza kadar sürer gider.
Peki doğruya doğru yanlışa yanlış nasıl diyebiliriz. ?

En sonunda sen haklısın sende haklısın aslında biz bir parçanın iki yüzüyüz gel kucaklaşalım yanılgısı getirirse ne olur? En sonunda elimde doğru kalmaz herkesin doğru olduğu bir dünya! ALLAH CC BİZİ BÖYLE OLUŞTURULACAK ZANLARDAN KORUSUN. !

Çok şükür bizi yaratan ALLAH CC. Bizi, Varlık ağacının en şereflisi konumuna getiren Rabbimiz bizi bize bırakmamış! Hakla(gerçekle)-Batılı(yok hükmünü), doğruyla-yanlışı, iyiyle kötüyü ayırt edebilmem için bizi kılavuzsuz bırakmamış!
Yoksa Hem hem mantığına göre doğruyla- yanlış, iyilikle-kötülük izafi kalınca elimde hiç doğru kalmaz. Oysa iyi ve güzel olan evrensel ve ideal olandır. Yalanın iyi olduğunu kim savunur yalancılardan başka. !

Güzel düşünüp güzel davranarak yüzünü Allah`a teslim eden, en sağlam kulpa yapışmıştır. İş ve oluşların sonu Allah`a varır.
Lokman/22

Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.
Bakara /256

Şunları görmedin mi? Kendilerinin, sana indirilene de senden önce indirilene de inandıklarını sanarken, inkâr etmekle emrolundukları tağutu aralarında hakem yapmak istiyorlar. Zaten şeytan da onları geri dönülmez bir sapıklıkla sersem hale getirmek istiyor.
NİSA/60

Yalan düzüp Allah`a iftira eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde “Bana vahyedildi” diyen kişi ile, “Allah`ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim” diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, “Çıkarın canlarınızı!” diye! Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah`a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O`nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz
EN-AM/93

Yemin olsun, sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız/teker teker bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyorsunuz. Yemin olsun, koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.
EN-AM/94

Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Ondan başkasını ise dilediğine bağışlar. Kim de Allah`a ortak koşarsa, hakikattan çok uzak bir sapıklığa sapmış demektir.
NİSA/116

Onlar onu bırakıp da yalnız dişilere tapıyorlar ve sadece yalabık (inatçı) bir şeytana tapıyorlar ki,
NİSA/117

Allah onu lanetlemiş, o da şöyle demişti: “Celalin hakkı için kullarından belirli bir kısmını alacağım.
NİSA /118

“Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah`ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler. ” Kim Allah`ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.
NİSA/119

De ki: “Her kim sapıklıkta ise RAHMAN ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya kıyametin kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler. ”
MERYEM/75

En güzel isimler Allah`ındır; O`na onlarla dua edin. O`nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.
ARAF/180

“Onların çoğu bir zanndan başkasına tabi olmuyorlar (= ve ma yettebiu ekserühüm illa zanna); zann ise gerçekden bir şey kazandırmaz (= innez zanne la yugniy minel hakki şey’a); muhakkak ki Allah onların yaptıklarını bilir (= innallahe ‘alimun bi ma yef’alun). ”(zann, tabi olmak, hakk, şey, kazandırmak)
YUNUS/36

“İşte, Rabbinize karşı zannettiğiniz bu zannınız sizi helak etti; (= ve zaliküm zannüküm üllezi zanentüm bi rabbiküm erdaaküm); böylece hüsrana uğrayanlardan oldunuz (= fe esbahtüm minel hasiriyn). ”
FUSSİLET/23

“[Cinlerden bir gurup: ] ‘Biz insanların ve cinlerin Allah’a karşı yalan söylemeyeceklerini zannetmiştik (= ve enna zanenna en len tekulel insü vel cinnü ‘alallahi keziba). ’”
CİNN/5

“Sizi karada ve denizde yürüten O’dur; gemide olduğunuzu [düşünün]; içinde bulunanları hoş bir rüzgarla alıp götürdüğü ve [yolcuları] bununla sevindikleri sırada, birden şiddetli bir kasırga gelip de, her yerden (= min külli mekanin) gelen dalgalar onları sardığı ve artık kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını hissettikleri zaman (= ve zannu ennehüm uhıyta bihim), dini yalnız Allah’a halis kılarak söyle yalvarmağa başlarlar: ‘Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız. ’”
YUNUS/22

“Önceden yalvardıkları onlardan sapıp gitmiş ve onlar kendileri için kaçış yeri olmadığını hissetmişlerdir (= ve dalle anhüm ma kanu yed’une min kablu ve zannu ma lehüm min mahıys). ”
FUSSİLET/48

“Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra Biz ona bir rahmet tattırırsak: ‘Bu benimdir; Kıyametin kopacağını da zannetmiyorum (= ve ma ezunnu-s saate kaimeten); Rabbime götürülmüş olsam bile O’nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır, ’ der; Biz o nankörlere mutlaka yaptıklarını haber vereceğiz ve mutlaka onlara aşağılatıcı (= galiz) azaptan tattıracağız. ”
FUSSİLET/50

“Dediler ki: ‘Hepsi bu dünya hayatımızdır, ölürüz, yaşarız; bizi yok edecek olan zamandan/tabiattan başkası değildir (= vema yühleküna illed dehr)’; ama onların bu hususta bir bilgisi yoktur, onlar sadece zannediyorlar (= ve ma lehüm bi zalike ilmin in hüve illa yezunnun). ”
CASİYE/24

“Yeryüzünde bulunan kimselerin çoğunluğuna uysaydın seni Allah yolundan saptırırlardı (= yudilluke an sebilillah); onlar sadece zanna tabi oluyorlar (= in yettebiune illa ez-zanne) ve onlar sadece yalan uyduruyorlar (= ve in hüm illa yahrusun). ”
EL-ENAM/116

“[Allah’a] şirk koşanlar diyeceklerdir ki: ‘Allah dileseydi ne biz ne de atalarımız şirk koşmazdık, hiçbir şeyi de haram yapmazdık’; onlardan öncekiler de işte böyle yalanladılar (= kezalike kezzebellezine min kablihim) ve sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: yanınızda bir bilgi mi var, çıkarıp bize gösterseniz (= hel indeküm min ilmin fe yuhricuhu lena)? Siz sadece zanna tabi oluyorsunuz (= in tettbiune illa ez-zanne) ve siz sadece yalan uyduruyorsunuz (= ve in entüm illa tahrusun). ”
EL-ENAM/148

“Onların çoğu bir zanndan başkasına tabi olmuyorlar (= ve ma yettebiu ekserühüm illa zanna); zann ise gerçekden bir şey kazandırmaz (= innez zanne la yugniy minel hakki şey’a); muhakkak ki Allah onların yaptıklarını bilir (= innallahe ‘alimun bi ma yef’alun). ”
YUNUS/36

“Dikkat et ki, göklerde kim varsa ve yerde kim varsa hepsi Allah’ındır; Allah’tan başkasına yalvaranlar (= yed’une min dunillah) [aslında koştukları] ortaklara tabi olmuyorlar, fakat onlar sadece zanna tabi oluyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar (= in yettebiune illa ez-zanne ve in hüm illa yahrusun). ”
YUNUS/66

“Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri batıl olarak [boşyere, gayesiz] yaratmadık; bu inkar edenlerin zannıdır (= zalike zannellezine keferu); ateşten vay hallerine o inkarcıların (= fe veylün lillezine keferu minen nar)!”
SAD/27

“Böylece, Allah hakkında kötü zanda bulunan (= zaaniyne billahi zannes sev’i) münafık erkeklere ve münafık kadınlara; müşrik [Allah’a ortak koşan] erkeklere ve müşrik kadınlara da [yaptıklarının karşılığı olarak] azabetsin; [müslümanlara layık gördükleri] kötülükler dönüp kendi üzerlerine gelsin; Allah onlara gazab etmiş, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır; orası da ne kötü bir yerdir! (= ve e’adde lehüm cehenneme ve saet masiyra)”
EL-FETİH/6

Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah`adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.
MAİDE/105

ÇOK ŞÜKÜR Kİ HÜKÜM VEREN ALLAH ADALETİN TERAZİSİNDE KİMİN HAKLI KİMİN HAKSIZ OLDUĞUNA HÜKÜM VERECEK! KENDİ KENDİMİZİ YARGILADIĞIMIZ BİR SİSTEMİ DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM! (Ya Bize Kul köle olsunlar diye bol bol Cennet tapuları dağıtırdık ya da kimseyi Cennete layık göremezdik!)

Yazar : Muzaffer Cigal

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website