TARİH TEKERRÜRDEN İBARET


Kur’an da bize anlatılan kıssalardan tüm kavimlerin ve onlara gönderilen Elçilerin karşılaştıkları durumları idrakimize havale eden Rabbimiz İnsanların hep aynı hatada ısrar ettiklerini bize bildirir. Hakikate davet eden Nebi-Elçilerin sözlerine inanan sadece çok az insanın dışında genelde kibirli, büyük ve kodaman kalabalığın hakikati görmezden geldiklerini “Benim Rabbim sizinde Rabbiniz Olan Allah’a iman edin “ diye davet eden Elçilerimizin karşılaştıkları olumsuzlukları Rabbimiz ayetleriyle gözlerimizin önüne ibret alalım diye sererken biz de anlayabiliriz ki hakikate davet edilen kavimler de “ Hakikati yozlaştırma” süreci hep aynı şekilde tekerrür etmiştir.

Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur`an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir. (Yusuf–111)

Dinler tarihi “fitne ve fesatlarla” dolu mücadele tarihidir. Âdemle iblisle başlayan hesap gününe kadar bitmeyecek olan bu mücadele de fesadın en büyük örneğini sergileyen ve 1–0 önde başladığını düşünen iblis bir emre uymayarak mücadele fitilini tutuşturmuş oldu

Allah buyurdu: “sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?” İblis dedi: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın. “(A’raf-12)

Bundan sonra bizi ilgilendiren asıl büyük mesele bomba kimin elinde patlayacak meselesidir. Allahın merhametine sığınan “Doğru yolunun üzerin de oturacağım “ diyen İblis hangi yolun doğru yol olduğunu biliyor olmasına rağmen kendi kibri yüzünden hakikatinin üzerini örtmüştür. Âdeme vesvese veren bir emre karşı çıkmasını sağlayan ilk kâfir olan iblis örttüğü hakikatinin perdesini açmak isterken yani perdeyi aralarken ısrarında direnip, Allahın cc. affetmeyeceği şirkin en büyüğünü âdeme yaptırmak istiyor perdeyi sen arala “ Sen tanrısın ya da tanrının bir parçasısın” fitnesiyle âdemi gözden düşürerek ALLAHA “ORTAK” KOŞTURMAK İSTİYOR.

Kullarından O`na bir pay çıkardılar/bir parça isnat ettiler. Gerçekten insanın küfrü açıktır. Zuhruf/15

O gün bugündür devam eden tarihteki tekerrür farklı zaman ve mekânlarda olmasına rağmen Allahın emirlerine ve yasaklarına riayet etmeme hastalığı ve Atalar kültüne sıkı sıkıya bağlılığı ret eden kitabımız olmasına rağmen insanoğlu aynı hatada ısrar etmeye devam etmektedir.

“Onlara Allahın indirdiğine ve Elçisine gelin dense; ”Atalarımızda gördüğümüz bize yeter” derler. Ya ataları bir şeyi bilememiş ve doğruyu bulamamışlarsa?” (Mâide 5/104)

İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek, oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz, ATALARımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol bulacağız. ” ZUHRUF/23

Günümüz Türkiye sinde hatta İslam âleminde tarih tekerrür etmeye devam ediyor ve Atalar kültüne sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu bir kez daha gelecek nesillere bırakacağımız tarihle kanıtlıyoruz.

Kitabımız apaçık bir kitap/Mübin /maide-15 olmasına rağmen hala hakikatin üstünü örtmek isteyenler var. Dini kendi çıkarlarımıza göre yorumlamak hatta Allahın dinine ilaveler de bulunmak ya da kısaltmalarda bulunmak isteyenler var. Hesap gününün varlığının üstünü örten bu insanlar mahşer de çok masumane sebepler öne sürecekler. Ve mahşerde diyeceklerdir ki “ben davet ettim o kadar onlar akıllarını kullansalardı ya “…

Bu günler de hepimizin şahit olduğu ve televizyonlarda seyrettiğimiz TERAVİH NAMAZI var mı yok mu tartışmaları bu hakikati yine gün yüzüne çıkardı. Herkesi Kur’an Müslüman’ı olmaya ve Nebi-Elçimizin sünnetini takip etmeye davet eden profesörlerimiz (Bizim Elçimiz de “Kur’an Müslümanlıydı” ) prof. Abdülaziz Bayındır ve Prof. Yaşar Nuri beyin Dinimiz de Teravih namazı “var mı, yok mu” açıklamalarına siz de şahit olmuşsunuzdur hatta bu konu hakkında Diyanetin cevabını basından okumuşsunuzdur. Mübin olan kitabımızda her şeyi tafsilatlı(Hud-1-2, Fussilet-3) bir şekilde açıklayan Rabbimizin ayetlerini ve Nebi-Elçimizin uygulamasını delil olarak sunan profesörlerimize diğer profesörlerin de yaklaşımlarına şahit olmuşsunuzdur. 15. 08. 2011 akşamı TNT. tv kanalında davetli olan Sayın Profesörlerimize başka bir profesörün tel bağlantısında yaptığı konuşmayı dinleyince çok şaşırdığımı belirmek isterim. “Evet, TERAVİH namazı diye bir namaz yoktur ama ne yapalım gelenek böyle şimdi halkımıza dinde böyle bir uygulama yok diyemeyizi. ” Demeye çalışan Sayın prof ne dediğinin bence farkında değil.

Hatta diyanetin manevi günler yaşadığımız bu günlerde Profesörlerimize açıklamalarınızla manevi iklimi bozmayın uyuyan halkı uyandırmayın dinde biz ne dersek o olur muhtırasını okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Bazı profesörlerin ve diyanetin açıklamalarıyla Çağrıldıkları hakikatin üstünü örmeye çalıştığını anlayacaksınızdır… Yazdığı muhtırasıyla diyanet, avamı temsil eden bizlere nasıl bir din anlayışına sürüklendiğinizi anlayamazsınız mı demek istiyor? Öyle bir güzel anlarız ki hatta size ders verebiliriz! Allah’a şirk koşmayın diye! Allah cc ne demişse o mademki bize dini öğreteceksiniz neden yalın kat/kolaylaştırılmış dinimizi bize anlatmıyorsunuz da bir bardak soğuk suyu içer gibi içelim ve şükür elhamdülillah diyelim. Her kesi bu dinin anlaşılması ne kadar kolay bir din olduğunu etrafımıza anlatmaya davet etmek istiyorum. Halkı uyutmak isteyen din istismarcılarına hep beraber DUR DİYELİM.

Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir. (Bakara–256)

Yazar : Mürüvvet Çalışkan

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website