İnancın Reklamı mı, Din Propagandası mı, Tebliğ mi?

Bir TV programında ateist bir bilim adamının Müslümanlar hakkında söylediği, ‘inancının reklamını yaptığı’ ifadesi ve bir yazıma gelen okur yorumu nedeniyle tebliğ konusunda yeniden yazmak istedim. Kur’an konusunda bilgisiz ama kendince fikir sahibi olan okur, cehalet örneği olan yorumunda beni insanlığa en büyük kötülüğü yapmakla suçluyordu. Suçum da şu: Dinin propagandasını yapmak. Hatta “peygamberin görevini üstlenmişsin, bu rolü oynamak istiyorsun (daha&helliip;)

Yaradan’ı Hissedebilmek…

Bazı ateist sitelerde okuduklarım, aşağıdaki yazımı yazmama neden oldu. Bu sitede yazılan yazıların genel anlamda konusu, Allah ın varlığını inkâr eden ve Allah ın gönderdiği kitapları da yalanlayan, konuları içeriyordu. Elbette hiç kimseye, sen neden buna inanıyorsun diyemeyiz. Yani hiç kimsenin imtihanına, direk zorla müdahale etme yetkisini Allah, hiç kimseye vermemiştir. Ama bu düşüncede olanları da, yaşamın gerçeklerine davet etmek, (daha&helliip;)

“Müminler Saftır”, “Müminler Ottur” Yanılgısı

Kendisini dünya hayatı aldatmış pek çok insanın hatasıdır müminleri saf zannetmek. Her şeyi ayrıntısıyla hesaplayan, her hareketlerinde çok ince düşünebilen hakiki müminlerin, çevreleri tarafından saf olmamaları, uyanık olmaları hususunda uyarıldıklarını görüyoruz. Kendilerini uyanık addeden bu kişiler, müminlere saf insan gözüyle acıyarak bakıyorlar çoğu zaman. Çünkü müminler kötülüğün hüküm sürdüğü toplumlarda en iyi davranışları kimseden korkmadan, çekinmeden sergileyebiliyorlar. Bir bakıma içinde (daha&helliip;)