Vahyin Toplumu İnşası: Adab-ı Muaşeret


Adab-ı muaşeret, görgü kuralları demektir. Her nedense görgü kuralları denince akla ilkin çatal bıçağı hangi elle tutmak, ağız açık şekilde yüksek sesle gülmemek, esnerken sol elle ağzını kapatmak, sokakta yürürken yere tükürmemek, çöp atmamak gibi basit günlük olaylar gelir. Oysa adab-ı muaşeret bir toplumun uygarlık düzeyini, medenileşme ölçeğini gösterir.İnsanlar sosyal varlıklardır. Bir toplum içinde hayatlarını devam ettirirler ve o toplumun bir geçmişe sahip belli gelenek ve görenekleri, örf ve adetleri, toplumsal kabulleri vardır. Bu toplumsal kabuller, yüzyıllar içinde kendiliğinden oluşmuş ve o toplumda yaşayanların doğal olarak kabul ettikleri yazılı olmayan kurallar manzumesidir. O toplumun her bireyi bu kuralları bilir ve bu kurallara doğal olarak itaat eder. Bir toplumun gelişmişlik düzeyi, bilinçli oluşu, insana, eşyaya, hayata bakışı ya da geri kalmışlığı o toplumun görgü düzeyiyle paralellik gösterir. Bir toplumun uygarlık düzeyi onun zaman içinde ortaya koyduğu sanatsal, edebi, kültürel bütün değerleri kapsar.

İslam uygarlığı 1400 senedir, kaynağını evrensel doğrulardan ve ilahi kaynaktan alan, vahyin ışığıyla inşa edilen, kökleri ilk insana kadar dayanan güçlü bir uygarlıktır. Bu uygarlığı meydana getiren İslam toplumunun bireyleri, vahiyle yeni bir kişilik inşa etmişlerdir. İslam, her toplumda var olan ve insanlığın önünde her daim bir engel teşkil eden batıl düşünce ve hurafeleriortadan kaldırmış; özgür, yenilikçi, her an değişime hazır bir toplum meydana getirmiştir. Böylesi bir toplumun yetiştirilmesi için ev hayatından tutun günlük insani ilişkilere, insan-insan, toplum-insan ilişkisinden Allah-insan ilişkisine kadar bir yaşamın bütün kareleri tek tek doldurulmuştur; çünkü hayat boşluk kabul etmiyor. Bizim dolduramadığımız bir boşluğu başkası dolduracaktır. Bu tıpkı gitmediğin/gidemediğin hiçbir yer senin değildir, anlayışına götürür bizi.

İslam, bir toplumu şekillendirmeye ev içinden başlar (10/87).Misafirliğe gidilen evlerdeki Müslüman tutumu (24/61, 33/53)ve ev sahibinin eşleriyle muhatap olurken perde arkasından seslenilmesi ve konuşulması (33/53), ev sahiplerinin izni olmadan evlere girilmemesi, evlere girildiği zaman selam verilmesi, gidilen evlerde ev reisi evde olmayınca mahremiyete tecavüz edilmemesi için dönün denilince dönülmesinin gerekliliği (24/27-29), kadın ve erkeğin bakarken bakışlarını kısması(24/30-31), evlere arkadan girilmemesi (2/189) erkeklerin kadınlara zorla mirasçı olmaması(4/19), anne babaya ve yakın akrabayla ilişkiyi kesmeme, onlarla en güzel şekilde muamele etme (2/83, 4/1, 4/36, 16/90, 17/23-26) gibi ayetler umumiyetle ev hukukunu, aile hukukunu, anne baba hakkını, akrabalık bağlarını, eş dost ağırlama, misafir kabul etme, misafirlerin uyması gereken kuralları ortaya koyar ve bir toplumu aileden, ev içi ilişkilerden başlayarak inşa eder.
Allah resulünün eşlerine hitap edilen, çağlar ötesi bütün kadınlara da seslenen şu ayetler de, İslam toplumunda kadının davranışlarını düzeltir ve aile hukukunu ortaya koyar:

 

“Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü’ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.”
(33/33)

Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman örtülerini üstlerine alsınlar, vücudlarını örtsünler!”
(33/59)

 

Yine anne-baba hukukunu ortaya koyan şu berceste ayet, değinilmeden geçilmemesi gerekir. Bir Müslümanı inşa eden vahiy, anne-babaya sevginin, şefkatin, hürmetin zirvesini beyan ediyor:

 

“Anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.”
(17/23)

 

Sanırım, hiçbir beşeri, kanun, kural, yasa, örf, adet, gelenek-görenek bu denli bir anne-baba sevgisini, saygısını ortaya koyamamıştır.Ana ve babaların yaşlılıkta huzurevlerine terk edildiği düşünüldüğünde- bu ayette anne-babaya karşı sevginin, şefkatin ve hürmetin en güzel ifadesini bulmaktayız.  Allah, bırakın anne babaya ses yükseltilmesini, onlara “öf” demeyi bile yasaklıyor ve bunu müminin kişiliğini oluşturmak adına emrediyor.

Ev içini inşa ile başlayan Kuran bundan sonra bireye yönelir ve bireyin bireyle ve bireyin toplumla olan ilişkilerini düzenler:

 

“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.”
“Zinâya yaklaşmayın.”
“Allâh’ınharâm kıldığı canı haksız yere öldürmeyin.”
“Yetimin malına yaklaşmayın, sözünüzü de yerine getiriniz.”
“Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam yapın.”
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme!”
“Yeryüzünde kabara kabara yürüme.”
“Bütün bu sayılanların kötü olanları, Rabbin katında çirkin(mekruh) görülmüştür.”
“Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir(rabbukeminel hikmeti).”
(17/31-39)

 

Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme, konuşurken sesini yükseltme (31/18-19), yapmayacağın şeyi söyleme (61/2-3), yiyip iç; ama israf etme (7/31, 20/81), emaneti ehline ver ve adaletle hükmet (4/58) adaletle şahitlik et(4/135), tartarken tam tart (55/9), bütün sözleri dinle ve en güzeline uy (39/18), hikmetli söz söyle (16/125), insanlara yumuşak davran ki, aranızda bir sevgi bağı oluşsun (3/159, 41/34) gibi ayetler hem bireyin kendisini, hem bireyle bireyin hem de bireyle toplumun ilişkilerini düzenler.

Şirk, en büyük zulümdür (31/13), kendi nefsini ilah edinme (25/43), Yalnız Allah’a kulluk et ve sadece Allah’tan iste (1/5), Allah’la kendi arana aracılar koyma (39/3, 46/5), Allah’ı bırakıp da başka kişilere/şeylere ibadet etme (39/38), Allah dua edenin duasına icabet eder (2/186), Allah mümin kuluna kafidir(39/36) gibi ayetler ise hem müminin kişiliğini,itikadinihem de müminin Allah ile olan hukukunu düzenler.

Kısacası İslam, bir ritüel dini, bir tapınak dini değildir. Aksine yaşamın her alanında söyleyecek sözü olan ilahi bir sistemdir. İslam’da belirli zaman (namaz, oruç gibi) ve mekanlarda (hac gibi) yapılan ibadetler olsa dahi İslam dini; sosyal, siyasi, iktisadi hayatın her alanında kendisini gösteren ve bu alanlarla ilgili genel ilkeleri olan bir inanç sistemidir.

Bu kısa yazımızda ev içi ilişkilerini bireyin kendisini, bireyin diğer bireylerle ilişkisini, bireyin toplumla ilişkisini ve bireyin Allah’la olan ilişkisini ortaya koymaya çalıştık. Esasen Kur’an baştan sona bu dört grupta topladığımız ilişkiler ağını her ayetiyle ortaya koyar ve Toplumu bireyden, aileden başlayarak inşa eder.

Muhittin BOZKURT


About the Author
Author

wejedar

Leave a reply

Name (required)

Website