The Quran is Online, Download Free

“Allah’ın Sözlerini Kalbinize Download Ederseniz Neler Olacak?”

Nüzul, indirme, download ve benzeri farklı dillerdeki benzer kelimeleri birbirinin yerine çokça kullandığımız bir devirde yaşıyoruz. Belki de dillerin birbiriyle iletişimi ve alışverişi sanıldığı kadar zararlı değil diye düşünmeye başladığımı itiraf etmeliyim. Özellikle bilgisayar kavramı olarak download (indirme) kelimesinin kullanılışının tesadüf(süz)lüğünü manidar görüyorum. Bu kelimelerin manasal çerçevesinde; Allah’ın düzenini gösteren kâinatın oluşumunu, Kuran’daki ayetlerin peygamberimizin kalbine indirilişini ve bugünkü insanlar olarak Allah’ın dersinin bizim de kalbimizde yer edişini benzer görerek, bu kalbe indirilişin bize olan davranışsal ve hissi etkilerini dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.

Allah Kuran’ı bizim için indirmiştir. Ama biz onu kendi aklımıza ve kalbimize indirmek yerine ziplenmiş (!) bir vaziyette duvarda ya da kütüphanemizin en ulaşılmaz rafında tozlar içinde tutuyoruz. Yani eğer okumuyorsak Kuran’ı, değerli gördüğümüz için internetten indirip, hiç açmadan arşivimize attığımız ve unuttuğumuz bir veri gibi sakladığımızı düşünüyorum. İçinde doğruların yazdığına duygusal bir eminlikle inanıyor ama mantıksal zeminde o doğruların, dağarcığımızda (hard diskimizde) birikmiş bir sürü bilgiyle uyumlu olup olmadığına bakmıyoruz. Aynı zamanda antivirüs özelliği de olan Kuran’ı hayatımıza kurmuyor (setup) ve kendimizi onunla güncellemeyi (update etmeyi) aklımıza bile getirmiyoruz. Sistemin dışında kalan, sistemle uyumunun ve (truva atlarının) saldırganlığının olup olmadığına emin olmadığımız başka başka programcıkları yükleyip duruyoruz hayatımıza.

Bu çerçevede teşbihli üslubu normalleştireyim. Okumadığımız Kuran’a sonuna kadar inandığımızı ve dinimizi yaşadığımızı zannederken, din adına söylenen her şeyi hiç düşünmeden Kuran’a uyumlu kabul edip, bu haliyle iman etmiş olduğumuzu düşünüyoruz. Bazen öyle anlar geliyor ki din adına birçok çelişkiler ve anlamsızlıklarla karşılaşıyoruz. Bunlara cevap verebilmek için ya Kuran dışı birçok din kitabına, ilmihallere ya da vaazlara başvuruyor ya da aklımızın yetmediği zannıyla “vardır bir açıklaması” deyip geçiyoruz. Böyle mantıksız bastırmalar yerine eğer biraz olsun aklımızı işletebilsek karşımızda dev gibi bir sorunlar yumağı olduğunu göreceğiz. İşte o anda korkmak gayet doğaldır. Çünkü iman tehlike altında diye düşünürüz. Gerçekten de öyledir. İşte bu, gerçek sorun’un farkına varıştır. Çünkü daha öncesinde korkuya dayalı imanımızla zaten, gerçek manada iman etmiş değilizdir de haberimiz yoktur!

Eğer o anda aklınızı kullanmaya devam ederseniz dininizin, imanınızın hakikaten elinizden gitmekte olduğunu fark edersiniz. Bu yüzden tahkik etmekten vazgeçerseniz, bilin ki kaybedenlerden olursunuz. Ama her şeye rağmen üzerine gider ve Allah’a yalvarışla anlamaya meylederseniz O da sizin kalbinizi temizler. Eğer dilerse ilmi de verir. Hurafe olduğunu aklınıza bile getirmediğiniz hurafeleri, yalan olduğunu düşünmekten bile korktuğunuz din adına söylenmiş yalanları, hatta savunduğunuz geleneksel inancınızı bir kenara bırakmaya hazır olacak kadar imanınızı tehlikede gördüğünüz o an bilmelisiniz ki aynı zamanda gerçek anlamda iman etmeye en yakın olduğunuz andasınızdır. O anı yakaladığınızda eğer Kuran’ı hak ettiği biçimde anladığınız dilde okumaya karar verirseniz başınıza gelecekleri hayal bile edemezsiniz. Anlatmak bile zor ama birkaç örnek vermeye çalışayım yine de. İnanın boş konuşmuyorum, download anında neler olabilir, bir kulak verin sözlerime. Açıklamalarım bu tecrübenin benzerlerini yaşamış olanlara değil. Onlar zaten beni çok iyi anlayacaklardır.

Doğruları öğrendikçe göğsünüz sıkışacak, okudukça hem şükredecek hem de arada bir içiniz titreyerek irkileceksiniz. Korkunuz adeta müjdelenmeye dönüştükçe “acaba” daha neleri yanlış biliyormuşum diye merakla ve içinizden bir şeyler akar gibi sorgulayacaksınız kendinizi. “Eyvah”lar ve “vay be”leriniz birbirine karışacak. “Bu da mı yalanmış, yok canım, yanlış anladım galiba” derken ürkerek dönüp bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha okuyacaksınız ve “hakikaten bildiğim bu şey de yalanmış” diyeceksiniz. Şeytanın foyalarını an be an, gün be gün, bir bir açığa çıkarmaya başlayacaksınız.

Her okuduğunuz satır ve o güne kadar içinizde oluştuğu halde dikkate almaktan çekindiğiniz iman götüresi sorularınızın cevaplarını Kuran’da fark ettikçe şükrünüz daha bir artacak. Ve ardından sadece şeklen değil içi dolu dolu olarak manasal secdelere varıp duracaksınız. Biraz ara vereyim şu download işlemine deyip başka şeylere bile yöneldiğinizde bir süre daha kalbiniz kütür kütür atmaya ve beyniniz öğrendiklerinizle kaynaşmaya devam edecek.

Allah’ın size bazı şeyler için geçmişte fırsat vermemiş olmasının ne kadar da büyük bir lütuf olduğunu fark edeceksiniz. Değil bir yıl, bir gün önce bile ne kadar cahil ve aklını kullanmamış olduğunuzu Kuran’ın her sayfasında berrak bir aynaya bakar gibi göreceksiniz.

Allah istemedikçe kimsenin iman edemeyeceğini ve en basit ifadeleri bile anlayamayacağını kesinkes kavrayacaksınız. Kendiniz için duyduğunuz sevinci, diğer insanlar için duyduğunuz kaygı baskılayacağı için açık söyleyeyim aynı zamanda çok üzüleceksiniz. Hele ki daha önce bazı söylediklerinizle taban tabana zıt şeyleri söylemek durumunda kalacağınız için size inanmama ihtimalleri aklınıza gelecek. Yine de tükürüğünüzü yutup “doğruyu söylemek en doğrusu” diyeceksiniz. Artık beyaz yalanlara bile yüz vermeyeceksiniz. Sizi kınamaları pahasına da olsa doğru olacaksınız, doğru söyleyeceksiniz. Anlatabilmek için yırtınmaya azmedeceksiniz.

Geçmişte ne Allah adını anarken ağladıklarınızın, ne bulunduğunuz toplu ibadet ortamlarında hissettiklerinizin, ne de o güne kadar kıldığınız namazlarınızın sizi hiç böylesine titretmemiş, kalbinizi yerinden çıkacakmış gibi sevinç ve şaşkınlık ifadeleri ile bir arada sarsmamış olduğunu göreceksiniz.

Geçmişinizde, Musa’nın denizi yarmasını, Nuh tufanını, İbrahim’in ateşte yanmamasını dinledikçe veya okudukça kendi peygamberimiz adına gizli bir kıskançlık duymuş olduğunuzu hatırlayacak, daha doğrusu farkına varacaksınız. Madem benim peygamberim en muhteşemi, niçin aksiyonu düşük mucizeler anlatılıyor diye düşündüğünüzü hatırlayacaksınız. Oysa Kuran’a göre hiçbir nebiyi birbirinden ayırt etmememiz gerektiğini bilseydiniz belki de bu vesvese ya da şeytani aldatmaların ve de bazı uydurmaların tesirine girmeyecek olduğunuzu anlayacaksınız.

Üzerinizden çok ciddi bir yük (kargaşa, takıntı haline getirdiğiniz davranışlar, çelişkiler yumağı, hayatın anlamı ya da anlamsızlığı ve çözümsüzlük) kalktığını hissederken aynı anda çok ağır bir sorumluluk yüklendiğinizi hissedeceksiniz. Anladıkça daha çok anlamaya çalışacak, aynı zamanda sevdiklerinizin de anlayabileceğini düşündüğünüz Kuran (din) gerçeklerini bir an önce onlara tebliğ etmek için sabırsızlanacaksınız. Kendi imanınızı artık geri almaması için Allah’a yalvarışlar içinde dualar ederken sevdiklerinizi de bir an önce kurtarmak isteyeceksiniz.

Kafanızda her şimşek çaktığında Kuran’ı kaç defa öpeceğinizi sayamayacaksınız. Ayetleri okudukça Allah’ın bizzat sizinle konuşmakta olduğunun farkına varacaksınız. Bu ilk zamanlarda gözleriniz hiç kurumayacak. Geçmişteki sert ya da yumuşak hatalarınızı hatırladıkça tövbeler üstüne tövbeler edeceksiniz. Hele ki yanılgıda olan bu kadar insanın içinden sizi seçip lütfuna layık gördüğü için “Allah’ım benim ne liyakatim vardı ki bana bu kadar paha biçilmez bir hediyeyi verdin” diyerek sevinçten ağlayacaksınız.

Önünüzdeki döneme yönelik nasıl davranışlara gireceğiniz hususunda kâh ümitsizliğe kapılacak, kâh mutluluğa gark olacaksınız. En güzeli ise sevdiğiniz insanlar için bugüne kadar yapmak isteyip de yapamadığınızı düşündüğünüz dini yöneltmeler için aslında çok da bir şey kaybetmediğinizi, hatta işinizin kolaylaşmış olduğunu göreceksiniz.

Ve sonra hem kendinizi düzeltme gayretiyle nefsinizle, sizi halen eski durumunuza geri çevirmek veya farklı bir mayın tarlasına sokmak için yeni tuzaklar kuracak olan şeytanla ve hem de insanların tepkileriyle mücadeleniz başlayacak. Mücadeleniz devam ederken bu güne kadar hiç olmadığı kadar kalbiniz mutmainleşecek, inandıklarınıza artık bilerek ve aklınızla barışık olarak yöneleceksiniz. Gerçek dinin ne olduğunu günbegün daha da iyi anlamanın huzuruna varacaksınız. İşin ilginci tüm bunlar sadece ve sadece “oku” emrini anladığınız dilde hakkıyla yerine getirmeye çalışmanızla başlayacak. Baharla beraber çiçek açan bir erik ağacı gibi…

Sonrası… Fiilen zaten sırat köprüsünün üzerinde olduğumuzun farkındalığıyla, artık eğer Allah’tan sakınır, aklımızı kullanır ve sadece Allah’a güvenirsek umulur ki başaranlardan olacağız. Her zaman için çok çok eksiklerimiz olduğunu bildiğimizden, hiç bir zaman kendimiz hakkında emin olamasak da yine de hiç bir zaman O’ndan ümidi kesmeyeceğiz.

kalemzade.net

twitter: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Leave a reply

Name (required)

Website