Ahirette Sürpriz Olmasın !

Neden, nasıl böyle olduk? Acaba yüzyıllardır hadislerle, mezheplerle, imam, şeyh ve şıhlarla rüzgardaki bir yaprak misali yaradanımızdan ve O’nun kitabından uzak savrulup gittikte  hep doğruyu yaptığımızı zannederek Kur’an ehli olduğumuzu unuttuk  hadis ehli, ümmetçi, hanefi, şafi,  bilmem neci ve bilmem kimci mi olduk?

En’am
159; Dinlerini parçalara ayırıp grup grup olanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır; sonra onlara durumlarını haber verecektir.

Bize emredilen; putları ortadan kaldırmamız değil miydi? Nasıl oldu da; Peygamberimizi Hz. İsa gibi, hadis yazarları, bazı devlet büyükleri, tekkelerdeki aksakallılar gibi putlaştırıp yaradanın kitabının önüne geçirdik.

Rum
32; Onlar ki dinlerini parçaladılar ve mezhep mezhep oldular. Her parti kendine ait (imam ve kitap) larla sevinip övünmektedir.

Nasıl oldu da; İslamın şartı “beş”, İmanın şartı “altı” oldu. Ne oldu da; Kur’an  din anlayışımızın merkezinden çıktı, gelenekler inanç halini aldı. Ne oldu da; Din sadece belli gün ve gecelere ait oldu. Namaz  bayramlarda , kandillerde, cumalarda ve teravilerde yapılan bir ibadet oldu.  Üçyüzaltmışbeş gün yaradana dua edebileceğimize ve af dileyebileceğimize, nasıl daha tasarruflu ve rantçı  bir duruma geçtikde yılda birkaç kere kandil gecelerini seçer olduk. Nasıl oldu da; Allah’tan dilemedik de, Şirk bayramı hıdırellezde Hızırdan medet umduk. Nasıl oldu da; Allah’ın vahyettiği 114 sure bize yetmedi de,  Mübarek kitabımız Kur’an’da olmayan Saçma-Sapan evliya masalları, hadisler ve gereksiz bir yığın teferruat ile beyinlerimiz  yıkandı ve  dini liderler ile bazı kitaplar kutsallaştırılıp “Gelenek Dini” icat edildi.

Ve sonuçta; Araplaştırılmaya çalışılan, kendisine yapılan haksızlıklara boyun eğen, hurafelerle yaşamaya alışmış, İslam’ın temel öğretilerinden habersiz, zulme sessiz kalmış ve ezilmeyi kader zanneden pasifize edilmiş, duyarsız tepkisiz cahil “Müslümancık”lar oluştu….

Peki bu görevleri eksiksiz ve kusursuz yapmak için yarışırken ve öyle sanırken neden rehberimize hiç bakmadık, gerek mi yokdu, yoksa yapanlar daha mı iyi biliyordu. SMS ile Fatiha gönderen, japon icatları ile tesbih çeken, başına helal kelimesini ekleyip helal oje, helal bilmem ne satanlar, el etek öpenler veya anamızdan babamızdan veya kocamızdan böyle gördük diyenler  sözüm size;  İşin aslı bakmadınız, bakamadınız ! Neden mi? Korktunuz, belki de kitabımızda bunların hiçbiri yazmıyor ve emredilmiyordu.

Ne acıdır ki; Günümüz gençleri arasında “deistlik” oldukça yaygın. Dinleri kabul etmeyip sadece  Allah’a inanan bu inanç sistemi milenyum gençliği arasında hızla yayılıyor. Beynini, aklını, mantığını kullanabilen bu gençlik, toplumun büyük çoğunluğunun inanç sistemini kabul edemiyor ve “böyle din olur mu ya” diyebiliyor.

Herkes giyiminde kuşamında özgür dedik ama asıra yakın süre uygulamayı başaramadık.  Belki de yasaklar devrimler doğruydu!  Dünyadan soyutlanmış, aciz olan aciz gibi hisseden, sindirilmiş, aklını az kullanan, sadece kocasına itaat eden,  Allah’ın huzuruna dahi her zaman çıkamayan robotlar haline getirmek için  onlara kapanmayı, örtünmeyi dinimizin en büyük gereği ve göstergesi olarak sunmak; belki de ilk ve en yaptırımcı basamak idi.  Oysa ki asıl tesettürün  “göz ve kalp kapakçıklarında” olduğunu unuttuk.

Peki hiç düşündünüz mü; Ya yanlış yapıyorsanız…

İslamın ilk emri; OKU!’dur. E peki aciz kul niye okumazsın, niye Allah’ın emrettiklerini  yapmazsın da  kulun söylediğini, kuldan gördüğünü yaparsın. Atanı, ananı, babanı, kocanı, şeyhini, şıhını neden kendine örnek alırsın da; Okumazsın!

Bakara
170; Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun,” dense, “Hayır, biz atalarımızın izlediği yolu izleriz,” derler. Peki, ataları bir şey düşünemeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?!

Hiç düşünmezmisin; Atan Allah’ın ayetlerine iman edeceğine çoğu uydurma yalan hadislere iman eder, sermayesi din olanların peşinden gider, dini afyon olarak kullananların el eteklerini  öper, medet umar. Yaradandan isteyeceğine, ölmüşden ister! Ama sizde haklısınız öyle gördünüz, öyle yetiştiniz. Allah ne emretti diye değil, peygamberimiz ne buyurdu diye saf tuttunuz. Size hep arada bir köprü olması gerektiği dikte edildi sonuçta şirke sevkedildiniz. Aklınızdan çıkarmayın; Allahtan başkasından medet uman şirk içerisindedir.

Kur’an anlaşılacak bir kitap değildir, bizi aracı edinin der bazı aklı evvel din rantçıları ama unuttukları  “Habeşli zenci köle Bilal”in bile anlayabildiğidir!

Şura
6; O’nun dışında veliler edinenlere gelince, onlar üzerinde gözcü de Allah’tır.

Zümer
3; Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır. O’ndan başkalarını veliler edinerek, “Biz onlara, yalnız bizi Allah’a yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz” diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü vercektir. Şu bir gerçek ki, Allah yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Din adamlarına göre Ha(va)disler Kuran’ın açıklamasıdır! Bu teoriyi aslında düşünseler şu manaya geliyor; Hadisler Kuran’ı daha iyi açıklıyor! ama kimden daha iyi açıklıyor? Haşa Allah’tan daha iyi açıklıyor çünkü Allah açıkladım demesine rağmen bunu başaramamıştır ve aciz kalmıştır….

Kamer
40; Andolsun, biz Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?

Unutmayalım;  İslam için en büyük engel, kitabından habersiz, beynine kilit vurulmuş bireylerdir.

Bakara
7; Allah kalplerini ve kulaklarını mühürler. Gözlerinde perde vardır ve büyük azap onlar içindir.

Bırakın artık dinimizde olmayan şeyleri yapmayı, bırakın yüzyıllardır bize servis edilen helalleri, haramları, sevapları, günahları…

Unutmayın; Hadissiz, yalnız Kuran’ı dinin kaynağı kabul eden İslam anlayışı, sonradan azınlığa düşmüş bir anlayış olsa da baştan beri var olan “İslam”dır. Din hiçbir zaman dinsizlikle savaşmamıştır. Aksine her zaman Din, dine karşı savaşmıştır. Ah be bi “Oku”sanız ne sağı kalır, ne solu, ne önü, ne arkası, ne merkezi, nede paraleli…

Kur’an ahlakı Allah’ın bize emrettiği en önemli görevdir. Artık silkinme, şirkten kurtulma, okuma vaktidir, Allah’ın bize emrettiği dini yaşama vaktidir. Bizim ahirette hesap vereceğimiz herşey kitaptadır!

Zuhruf
44; Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.

Okuyunda; Ahirette bi sürpriz olmasın! Bilin istedim, Selam…

 

Hüseyin KOCABAŞ

huseyin@huseyinkocabas.com

 


About the Author
Author

HuseyinKocabas

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website