Kadir gecesi nedeniyle dostlara mesaj yazacaktım. Ne yazayım diye düşünürken aklıma hemen Suriye’de yaşanan acı dram geldi. Orada müslümanlar birbirini öldürüyor ve 57 müslüman devlet hiç bir şey yapamıyor, başta Amerika olmak üzere müslüman olmayan devletler olaya çözüm arıyorlar. Bu nasıl iş, biz bu hale nasıl geldik, niye böyleyiz, müslümanız diyoruz ama neden islamın şerefinden uzağız, bu kadar onursuzluk olur mu? diye kendi kendime sorular sordum.
Ve gördüm ki, yüzyıllardan beri taklitçiliğe dayalı geleneksel anlayış altında yaşamaktan dolayı, düşünmesini, yeni fikirler üretmesini ve gerçeklere (şartlara göre ilahi mesajı doğru algılayarak) uygun ve güçlü sosyal hayat oluşturmayı unutmuşuz. Üstelik birde taklitçilik nedeniyle mezhepler, fırkalar, tarikatlar ve cemaatler derken bölük pörçük olup güç kaybettiğimiz gibi birbirimize düşmanca bakıp davranmışız. Böylece içinde bulunduğumuz sonuç, kargaşa, perişanlık ve zillet kaçınılmaz olmuştur.
Halbuki Yüce Allah Kur an ı keriminde;
“Ey Muhammed! Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlar ile senin hiçbir ilişiğin olamaz. Onların işi Allah’a kalmıştır, yaptıklarını onlara sonra bildirecektir.”
(En’am 159)
dediği halde, bizler inadına Kur an dışı anlayışlarla param parça olarak ğüç kaybedip birbirimizi zayıflatmışız.
Yine yüce Allah;
“İnsan için kendi çalışmalarının karşılığı dışında hiç birşey yoktur!.” (necm-39)
“Yaptıklarınızdan başka bir şeyden dolayı karşılık göremezsiniz.” (saffat-39)
“Yaptıklarınızın karşılığına (neticesine) ereceksiniz.” (yasin-54)
Demek suretiyle herkesin yaptıklarının karşılığını görmekte ve yaşamakta olduğunu belirtmektedir.
Yani insanların yaşamakta oldukları hayat aslında, daha önce yaptıklarının, yaşam tarzının bir karşılığı ve sonucudur.
Bu husus Şura suresinin 30 ayetinde
“Size dokunan bir kötülük, işlediklerinizin bir sonucudur. O, bir çoğunu da affeder.”
Şeklinde ifade edilmektedir.
Ayrıca Yunus suresinin 100 . ayetinde ise,
” Hiçbir kişi ALLAH’ın izni olmadan inanamaz ve O, akıllarını kullanmayanları rezilliğe mahkum eder.”
denilmektedir.
Tüm bunları Allahın
“Yoksa siz, Kitab’ın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyâmet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır.”
Bakara, 85.
Ayeti ile birlikte değerlendirdiğimizde, Hz Muhammedin insanlığa tebliğ ettiği mesajın özünden ayrılarak bölük bölük olduğumuz ve getirilen mesajları her an yeni nazil ve tebliğ oluyormuş gibi kabul edip düşünerek değerlendirmeden, sanki sadece 630 lu yıllarla ilgili olarak gelmiş gibi ele alarak sonraki yıllara ve asırlara taklit yolu ile uygulamak suretiyle donuk bir sosyal hayat yaşamakta olduğumuz anlaşılmaktadır.
Devlet adamlarının da yönetimin özünü oluşturan adalet, liyakat ve meclis(şura) anlayışından çok uzaklaştıkları görülmektedir.
Bu şartlarda siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlayacak olan Müslüman aklı, taklit ve ezberle uğraşmaktan üretmeye zaman bulamadığı gibi, zamanlada üretim ve icat yeteneğini kaybetmiştir. Müslüman halk da batının ürettiğini almak için sıraya geçen bir tüketici ve tayin ettiği gündeme şahsi menfaatler düşüncesiyle ayak uyduran bir toplum haline gelmiştir.
Sonuçta akletmeyen Müslümanların üzerine, Yunus suresinin 100 ayetinde belirtildiği gibi, Ceçenistanda Rusya, Balkanlarda Sırp ve Hırvat, Afganistanda, ırakta, Somali de Amerika, Doğu Türkistanda Çin, Kuzey Afrikada Avrupa ve tüm batı rezilliği(pisliği) atılmıştır.
Bir İslam ülkesinde ki sorunun çözümünü, İslam dışı güçlere havale etmenin zilletinden kurtulmak ve onurlu bir şekilde yaşamak, ancak kur an a dönüş ve Hz Muhammedin getirdiği mesajları doğru anlamakla mümkündür.
Mükemmel din İSLAM tüm ilkeleriyle kuran da açıklanmış olup, Kur an inanan, çalışkan, adil,mert, akıllı, güvenilir, dürüst, birbirini seven, kişilikli, yetim ve yoksulları koruyup gözeten, yardımlaşmayı seven ve faydalı işler yapan insanın Dünya ve Ahirette kurtuluşa ereceğini söylemektedir.
Bu en değerli gecenin(kadir gecesi), İslam aleminin aklını kullanmasına vesile olması dileğiyle, selamlar.