Elindeki Nedir Ey Musa?

TaHa Suresinden İzdüşümleri

Altında bir şey aramayın satırlarımda. Öyle olduğumdan değil, öyle bir empatiyle tefekkür etmek istediğimden yazıyorum bunları. Tüm kalabalığa rağmen yapayalnız kaldığınızı düşünün. Milyonluk şehirlerde tek başınaymışsınız gibi hissettiğinizi. Bir sürü sorunla boğuşup durmuş ve öyle bir noktaya gelmişsiniz ki daha önceki tüm kıyamda’lığınıza rağmen artık yorgunluğunuzu ve çaresizliğinizi hissetmeye başlamışsınız. Öyle ki artık duygulanmak istiyorsunuz. Belki de ağlamak isteseniz bile beceremiyorsunuz. Çünkü ağlayışınızı işitip de size şefkat edebilecek, sizi ayağa kaldırıp omuzlarına alarak neşelendirecek, sizi gıdıklayıp güldürecek bir babanız da olmayabilir. Ya bir kenara çekilip kendi halinize kalacaksınız ya da sizi ateşleyecek yeni bir çakmak taşı lazım.

İfade etmek değil, yüreğinize yutmak istiyorsunuz kelimelerinizi artık. Tüm duygusallığınıza rağmen duyguyu hiçe sayan bir anlayış etrafınızı sarmış. Tüm mantığınıza rağmen, hiç düşünmeyenler ya da mantığını sadece duygusuz bir akıl yürütmeye teslim etmişler çevirmiş çevrenizi. Hatta duygusal olmaktan utanan, bunu bir eziklik gören, hep gülen ve ağlamayı unutanlar sizi neredeyse kınıyor. Ya da siz öyle zannediyorsunuz. Oysa siz olgunlaşmaya başlayan tüm anaçlığınıza ya da tüm erkekliğinize rağmen, ağlamak istiyorsunuz. Evet, ağlamak istiyorsunuz, bu kadar basit. Aynen dünyaya gözlerinizi açtığınız o günkü gibi.

Çevrenizdeki yaşıtlarınız ya da küçükleriniz az ya da çok sizinle beraber olsa da bir çocuksu yalnızlık içindesiniz. Onlar size her türlü desteği verse de içinizdeki aynı hissi yaşamaya henüz hazır değiller. Birçok konuda sizi anlasalar da yaşanmamış tecrübeleri onlar için havada kalıyor ve bu küçük yaranıza merhem olamıyorlar. Öyle bir şey lazım ki sizi sarsın sarmalasın, kucağına alıp pışpışlasın ve tekrar sizi kendinize getirsin. Dışarıda sizi ifade edebilecek hiçbir paydaş kalmamış da tüm fikriniz, fikretiniz sizin içinizde artık. İşte o anda sizi bir büyüğünüzün hatırladığını ve durup dururken halinizi hatırınızı sorduğunu düşünün. Sizi anladığını onun üç beş kelimesinde hissedin. Uykusuz gecelerinizdeki uydurma trafiği gerçeğe dönüştürdüğünü hissedin. Sizi kucaklayıp, yanaklarınızdan öptüğünü ve neyin var küçüğüm diye sorduğunu, sizinle ilgilendiğini.

İşte şu satıra kadar sizi de içine soktuğum bu haleti ruhiyeyi bana özgülemeyin, sebebinizi zannınızı benden uzak tutun. Kendiniz hissetmeye çalıştığınızdan göreceksiniz ki bu durum birçoğumuzun başına arada bir gelir. Görmezden gelmeyin duygusal tarafınızı. Çocuk olun, bebek olun, çocuksu tarafınızı hatırlayın arada bir. Bu size zarar vermez. Olgunlaştırır. Önce çocuk olmadan büyüyemezsiniz.

Hatta Kuran’ı kendisine rehber edinmişler olarak da bu ruh haline girebiliriz arada bir. Bu durumlar bana göre ruhi dinginliğe giden bir otobandır. Allah’ı duymaya, O’nu yanıbaşımızda hissetmeye, O’nun tek başına ve yapayalnız bir kulu olduğumuzu anlamaya, O’nu daha çok sevmeye, bizi hiçbir zaman terk etmeyecek ve unutmayacak olan bir baba gibi olduğunu anlamaya götürür. O’nun da bizi sevdiğini ve arada bir neyimiz olduğunu bildiği halde niçin “neyin var kulum” diye sorduğunu anlamaya. Musa’ya “o elindeki nedir Musa?” diye sorduğu ve O’nun yalnızlığını paylaştığı, onu şefkatiyle sarmaladığı gibi.

 

20-TaHa 17 Sağ elindeki nedir ey Musa?

 

Hayat bu. Allah’ın vahyi size arkadaş olmuş olsa bile, onu anlamaya ve kendi idrakinizce yaşamaya başlamış ama tıkanmış da olabilirsiniz. Bazen öyle anlar gelir ki o vahiylerden bazıları sizi zorlar. Öyle derin bir tefekkür gerektirir ki donanımınızın yetmediğini hissedebilirsiniz. Anlamamış bile olsanız, öyle anlarda orada bir gerçeğin saklı olduğunu bilirseniz, ertesi gün açtığınız sayfada içinizin yağları erir.

 

20-TaHa 1, 2 Ta Ha. Biz sana bu Kur’an’ı güçlük çekmen için indirmedik.

 

Daha önce okuyup da anlamadığınız ve dara düştüğünüz anları bir anda silip atan kısacık bir ayet.

“Biz sana bu Kuran’ı güçlük çekmen için indirmedik”

Subhanallah!!!

Hangi bilimsel cevap, hangi araştırmacının ulaştığı sonuç ya da hangi mucize o anlamadığınız ayeti şu yukarıdaki hak cümle kadar açıklayıp rahatlatabilir sizi?

“Biz sana bu Kuran’ı güçlük çekmen için indirmedik”

Subhanallah!!!

İşte size “neyin var oğlum” diyen bir büyüğünüz. İşte sizi sarıp sarmalayıp, yanaklarınızdan öpüp omuzlarına alan bir baba. İşte “canını sıkma, ben seninle beraberim” diyen sadık bir dost. İşte sizi kalabalıklar içinde yapayalnızken, geçici de olsa düştüğünüz ruhsal sıkıntıdan “hooop” diye çıkartıveren bir mucize.

“Biz sana bu Kuran’ı güçlük çekmen için indirmedik”

Subhanallah!!!

Allah size sadece emirler yağdıran bir padişah olmadığını, aynı zamanda o kadar kulunun içinden sizi seçip, size değer verip, sizi seven, korkunuzu, yalnızlığınızı ve efkârınızı paylaşan bir dost olduğunu da hatırlatıyor.

 

20-TaHa 13 Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle.

 

Eğer vahyolunan vahiy sizi zora düşürüyorsa, yine yardım istenecek olan dost o Allah’tır. Eğer bir arkadaşa, bir destekçiye, bir yoldaşa ihtiyacınız varsa da kendinizi yıpratmaya gerek yok, O’ndan isteyeceksiniz. Aynen Musa’nın yaptığı gibi.

 

20-TaHa 25-35 Dedi ki: ‘Rabbim, benim göğsümü aç. İşimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz, ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl. Kardeşim Harun’u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl. Böylece seni çok tesbih edelim. Ve seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun.

 

Eğer biz Musa olmayı becerebilirsek, Allah da bize elbet istediğimiz kolaylığı verir. Hatta biz istemediğimiz, isteyemediğimiz zamanlarda bile O bize birçok şey vermiştir. Aynen Musa’ya verdiği gibi.

 

20-TaHa 36-40 (Allah) Dedi ki: ‘Ey Musa istediğin sana verilmiştir. Andolsun, biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk. Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:) Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim. Hani kız kardeşin gezinip; ‘Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?’ demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik. Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.

 

Allah sadece elçilerini seçmez. Allah kullarından dilediğini seçer ve hidayete eriştirir. Eğer seçenin O olduğunu unutmazsak ne mutlu bize, ne mutlu size.

 

20-TaHa 41 Seni kendim için seçtim. Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve beni zikretmede gevşek davranmayın.

 

Allah sizi bizi ayetlerini anlamaya layık gördükten sonra hangi yalnızlığın önemi kalır! Hangi neden daha fazla korkmaya gerekçedir.

 

20-TaHa 46 Dedi ki: Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum.

 

Kuran’ı beyan etmeye çalışırken karşılaştığımız dirençler ve hatta tekfir edilişlere çok üzülüyoruz. Bu durumun normal olduğunu bilmek gibisi var mı? Tüm elçiler gibi Musa da bir benzerini yaşadı elbette. Aldığı vahye rağmen zora düşen, sıkıntıya düşen ve karşılaştığı dünyevi zorluklardan dolayı korkuya ve endişeye kapılan Musa’ya bakın Allah ne diyor…

 

20-TaHa 68 “Korkma” dedik. Muhakkak sen üstün geleceksin.

 

Düşünün… Allah, aynen Musa’ya söylediği gibi “korkma” diye bize de hatırlatıyor aslında. O yüce Allah’ın “korkma kulum” demesinden öte ne gibi bir şey bizi endişeye sürüklesin ki artık!!! Allah “korkma” diyor, daha ötesi var mı?

Seçilmişlikten bahsedilince birçokları Allah’ın sadece peygamberleri, elçleri seçtiğini zannediyor. Tüm yanlışlarına rağmen Adem’i affeden Allah’ın mümin bir kul olmanız için sizi de seçtiğinin farkındaysanız ötesi var mı?

 

20-TaHa 122 Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.

 

Birileri çıkıp “Madem Allah seçiyor, bu haksızlık değil mi? Neden beni seçmiyor?” diye soruyorsa cevabını Allah’ın adaletinden şüphe duymakta değil kendinde aramalı.

 

20-TaHa 124 Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

20-TaHa 125 O da (şöyle) demiş olur: Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?

20-TaHa 126 (Allah da) Der ki: İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın.

 

Allah her daim bizimle beraberdir. Allah yalnızların yanındadır. Allah unutulanları unutmaz. Allah kendisine yönelenleri geri çevirmez. Allah her daim bizi arayıp soran, bildiği halde halimizi hatırımızı soran şefkatli velimizdir. Doğru yol gösterenimizdir. Allah’a ve ahirete hak ettiği biçimde iman edenler dosdoğru yolda olanlardır. Kimin doğru yolda olduğundan şüphe duyanlara da en güzel cevabı yine O verir.

 

20-TaHa 135 De ki: Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz.

 

Merak etmeyin dostlar. En yalnız olduğunuz zamanda bile yalnız değilsiniz. Selam edenlere selam olsun. Fikriniz, fikretiniz sizin içinizdedir. Arada bir yoklayan yalnızlık hissi gayet normaldir ve Allah’tandır. O yalnızlık hissi sadece O’na yönelmemiz gerektiğini hatırlatan bir zikirdir. Aldığınız her selam, her hal hatır soruş ise, yaratılmış kimden gelirse gelsin aslında Allah’tandır.

www.kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

kalemzade

Comments (3)
Leave a reply

Reply to kuran müslümanı Cancel reply

Name (required)

Website