Dinin Sahibi Allah mı, Peygamber mi?

Dinin Sahibi Allah mı, Peygamber mi?

 

Peygamber algısı konusunda kafalar karışık. Dinin otoritesinin yalnız Allah olduğu unutularak ortak yapım/şirk unsurları içeren din algısı önerilmektedir.  Şu görülmektedir ki döneminde bu kadar çok peygamber sevgisi??/ olmamıştır.milyonlarca insan peygamber sevgisi ile yanıp tutuşmakta şiirler, şarkılar gazeller naatlar yükselmekte bazıları tam bir huşu içinde bu sevgiyi doyasıya yaşamaktadırlar. Peygamberi sevmekten daha doğal ne olabilir. Rabbimiz vahyini onun üzerinden bize aktarmıştır.Onu sevmeden ve onu anlamadan vahyi anlamak zordur. Onun için Peygamberi peygamberlik kurumunu ajite etmeden duygusala bağlamadan Vahyin gözünden onu anlamak gereklidir.Fakat onu anlamak değil de, anmak moda olmuştur. Hatta bu alanda bir sektör ve bir din algısı oluşmuştur. Bu algı oldukça tehlikelidir. Zira dinin kaynağı Allahtır. Yani yeryüzünde olan biten her şeyi Allahçasını bilmek ona göre davranmak zorunluluğu vardır. Yani Peygamberlik dahil her şeyi Allahın verdiği bakış açısı ile değerlendirmek ve ona göre davranmak zorundayız.Hemen bunun altından peygamber düşmanlığı çıkarmamak gerekir zira diğeri de Allahın hakkına girmek ve bir tür Allah düşmanlığı olacaktır.

“Biz her peygamberi, ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik.”
(4/Nisâ, 64)

PEYGAMBERİ NASIL SEVMELİ

Toplumda en ucuz dindarlık peygamberlik üzerinden yapılan dindarlıktır. Bir iki ağıt gazel şiir şarkı tüttürdünüzmü hatta üzerine fon müziği eklerseniz dinin en güzel boyutunu yaşarsınız.?En azından buna kendinizi inandırabilirsiniz bu arada söylediğiniz sözler şiirler nereye gider farkında bile değilsinizdir. Haşa Allahın sıfatlarını peygambere yükleyip efkarın boyutunu da derinleştirebilirsiniz. Oysa;

“Ben yalnızca bana vahy olunana uyuyorum.”
(6/En’âm, 50; 7/A’râf, 203…)

demesi kimsenin umrunda bile değildir.Olmadık iftiraları peygambere güya seviyormuş gibi yaparak yüklenme adet haline gelmiştir.Tabi bu davranışın bir bilinç altı vardır. Peki bu niçin yapılır.Çoğunlukla Vahye muhatap olmak çok güç ve çok meşakketli bir iştir.Yani birden yeryüzünü değiştirmeye ve muhalif olmaya aday olmak zorunda kalırsınız.Dahası ve en önemlisi insanın yaşamı alışkanlıkları özgürlük algısı bambaşkalaşır ve bu ınkılabı kendi içinde yaşamak zorunda kalırsınız , toplum ve birey açısından çok,çok zordur.Toplumdaki statü alışkanlıklar cahiliye ölçüleri terk etmek daha da zordur. Bunun kolay yolu sadece şekilsel çevrim olarak şekilsel ve nakilsel bir yol bulmaktır. Zaten bu yollar yüzyıllar öncesinden keşfedilmiştir ve sizin önünüze hazır olarak serilir. Bu ölçünün müdavimleri yatmaz uyumaz bir şekilde bu sapkınlığı dağıtma peşindedirler. Birileri kalkıpta Rabbimizin emri bu değil dediğinde sözü dinlemeden ve anlamadan ,anlamak işlerine gelmez hemen yaftalayıp suçlayıp susturma peşindedirler.Hakikat artık can düşmanları olmuştur. Zira hakikatın ortaya çıkması onların din sermayesinin çökmesi yok olmas ı demektir ,onun için olanca güçleri ile hakikatın ortaya çıkmaması için uğraşırlar. Peygambere bağlılık ve peygamber sevgisi üzerine kurulmuş bu din algısı bizzat peygamber tarafından men edilmiştir.

“Ey Rasül! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğunu hidâyete erdirmez.”
(5/Mâide, 67)

PEYGAMBERİ SEVMEK ONUN SEVDİĞİNİ SEVMEKTİR.

Peygamberi sevdiğini söyleyenler ,peygamberin nesini sevmektedir. Peygamberin saçını sakalını yeleğini sevmeden önce onun sevdiği ve hayatını onuna vakfettiği vahyi ve onun anlaşılmasını sevmek gerekmez mi , yani Vahiy insanlara nasıl ulaştırılır ve nasıl anlaşılması sağlanır.Bu bağlamda önceki topluluklarında uygulamalarını da peygamberler aracılığı ile öğreniriz.Bu durum vahyin bütünselliği açısından önemlidir. .Bazı ibadetler mütevatir uygulamalarla bize kadar gelmişlerdir. Namazın kılınışı, Haccın uygulanışı gibi. ‘Uygulanmış Esaslar’ anlamında bize ameli intikali akli bir zaruret ve neticedir,tarihten bize kesintisiz olarak gelmiştir.Sorun bu uygulamaların bize gelişi değil algılanışıdır. Denetlenen ve sürekli direkt uyarılan bir kul olarak peygamberin uygulaması olması bizim için yeterlidir.Zira peygamber bir kul olarak gerektiği zaman uyarılmıştır.

Sorunumuzun bir parçası da şudur Peygamberimizin sünneti nedir.Hangileri sünnettir. Sünneti biz sadece hadis kitaplarından mı öğreneceğiz.Kuran bu duruma nasıl bakmaktadır.Sünnet konusunda derin bir tefekkür ve analiz gereklidir.Öncelikle Allahın sünneti nedir bunu algılamak gerekecektir.sünnet kavramının aklımızda biraz daha netleşmesi gerekmektedir. Peygamberimizin en büyük ve en önemli sünneti neydi bir analiz yapmamız gerekmez mi.Bir davranışın sünnet olabilmesi nelere bağlıdır bütünsel bir sentez ve devamında analitik bir yaklaşımla incelemek gerekecektir.

“İçlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütfuta bulunmuştur.”
(3/Âl-i İmrân, 164)

Nitekim, kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden (temizleyen), size Kitabı ve hikmeti öğreten ve size bilmediklerinizi öğreten rasûller gönderdik.” (2/Bakara, 151)

“O kimseler ki, Allah’ı ve peygamberlerini inkâr ederek kâfir olurlar. Allah ile peygamberlerinin arasını açmak isterler. Ve ‘peygamberlerden bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz!’ derler. Böylece iman ile küfür arasında bir yer tutmak isterler.” (4/Nisâ, 150).

Başka bir hatada peygamberi vahyin karşısındaki duruşunu ve davranışını iyi analiz edememektir.Allah bir insan peygamber seçmesi insan kullarının vahyin karşısındaki duruşu ile ilgilidir.yani peygamberin vahyin rehberliğindeki uygulamaları altarnatif ve bağımsız uygulamalar olarak değerlendirmektir.Elbette peygamberlerin çerçevesi çizilmiş alanda uygulama yapması mümkündür.Eğer direk ve motamod uygulama istenseydi.Bir insan peygamber değil melek veya iradesiz bir varlık şeçilirdi. Yani uygulamaların alanının iradeye bağlı olması örneğinde iradeli olması ile ilgilidir.Tabi bu irade sınırsız ve sorumsuz değil, bilakis sınırları belli olan ve değer üretme olanağını ve kulluğun derecesini yükselte bilme ile ilgilidir.

Peygamberin örnekliği aşağıdan yukarı bir örneklik değil,yukarıdan aşağı bir örnekliktir.Yani zanna ve nefse dayalı değil vahye dayalı bir örnekliktir. Yani peygamberi tanımak için önce Kuran ı tanımak gerekir.zaten vahyi tanımak kendini tanımak ve evreni tanımak ve Rabbi anlamaktır. Anmak değil asıl olan anlamaktır.

Peygamberi sevmek Kitabı sevmekten ve Rahmanı tanımak ve sevmekten geçer,Yani peygamberi sevmek onun sevdiklerini ve ömrünü vakfettiği İslamın evrensel boyutunu sevmek .Rabbine katışıksız saf temiz ve pak bir sevgi ile iman etmekle başlar.Bu yaklaşım birilerini rahatsız edebilir,ancak bir kez olsun Rabbimize bir kulak verelim gerçekte risalet nedir.Peygamberi göklere çıkarmak onu aşırı yüceltmek onu sevmek değil ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Peygamberimiz en çok onu çoksevenlerden???? Çekmektedir. “Gelseydin “ diyenler haşa gelseydi en çok fırçayı yiyecek olanlar değimli, o na ağıt yakanlar onun ömrünü verdiği hakikatı niçin görmezden gelir. Hemen o nu yerin dibine geçirmekten dem vurulur. Biz Rabbimizin kitabından tanıyoruz Rabbimiz ne demişse o .Peygamberliği kavramak için ; niçin peygamber aracılığı ile bir vahiyle tanıştık ? bir melek veya başka bir varlık la değil. Acaba bilmeden başkalaştırmak mı istiyoruz yada önümüze bu şekilde mi sunulmaktadır. ?? zaten insan bile değil onun getirdiğine biz nasıl uyalım ?? demek için asvalt mı döküyorlar Yani Kuranı anlamadan peygamberi anlamak imkansızdır “peygamberimizi son peygamber olarak değil de peygamberlerin sonuncusu “ olarak algılıyoruz bu bize ne anlam katmaktadır. Biraz düşünelim biraz tefekkür edelim Rabbim bilgi kapılarını açacaktır inşallah, Arabesk söylemlerle anlamsız nereye gittiği belli olmayan şarkılarla şiirlerle ancak kendimizi tatmin?? Etmiş oluruz.

Elif Lâm Râ. (Bu Kur’an,) Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan nûra/aydınlığa, yani her şeye gâlip (ve) övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.”
(14/İbrahim, 1)

 


About the Author
Author

servisoglu

Leave a reply

Name (required)

Website