Allah dostu yanında bulunmak, Allah’a ibadetten daha mı üstündür?

Allah dostu yanında bulunmak, Allah’a ibadetten daha mı üstündür?

Tasavvuf ve tarikat kültüründeki yaygın hatalardan biri de rabıtadır. Rabıta tasavvuf terimidir ve etimolojik açıdan ‘birleştirmek’ ‘bağlamak’ anlamına gelmektedir. Uygulama açısından bakıldığında tarikat geleneği içinde müridin şeyhine
odaklanarak şeyhi üzerinden Allah ile bağlantı kurması demektir. Mürid şeyhinin iki kaşının arasını hayalinde canlandırarak şeyhinden yardım ister. Geleneksel uygulamada söz konusu bu bağ yaşayan bir şeyh ile kurulabildiği gibi ölmüş şeyhlerle de kurulabilir. Şeyhin bir manada Allah’ta kaybolduğuna yani şeyhin en üstün mertebeye ulaşmış olduğuna ve ilahi sıfatların şeyh üzerinde tecelli ettiğine inanılır. Bu üstün mertebeye sahip şeyh ile yapılan rabıta yoluyla da ilahi bir nurun müride aktarıldığı kabul edilir.

Bazı kişi ve çevreler Allah ile kulu arasına girmek için her türlü asılsız iddiayı ortaya atmaktan çekinmemişler ve belli ki bu temelsiz sözleri sarf ederken Allah’tan hiç korkmamışlar. Söz konusu iddialara sahip kişi ve çevreler sırf etraflarına daha fazla insan toplayabilmek ve topladıkları insanları daha güçlü bir şekilde kendilerine bağlayabilmek uğruna büyük iddia ve iftiralarda bulunmaktan çekinmeden; Allah dostu birinin yanında bir an durmanın/bulunmanın yüz elli yıl ihlasla yapılan ibadetten daha üstün olduğunu iddia edebilmekte, bu nimetin içinde olduklarını çünkü birazdan efendi hazretlerinin oraya teşrif buyuracağını, sağa sola bir tarafa bakmanın caiz olmayacağını ve rabıtayı şerif üzere gönüllerin efendi hazretlerine bağlanması gerektiğini söyleyebilmektedirler. Yine bu kişiler “Allah dostları ile bir oturuş bir an bin sene riyasız ibadetten
daha efdaldir (daha üstün ve faziletli)” demekten ve “En hayırlı amel Allah Teâlâ hazretlerinin dostlarının birinin huzurunda bir koyun sağacak kadar olsun durmaktır” şeklinde en hayırlı ameli tarif etmekten çekinmeyerek bu türden asılsız iddiaları ile Allah’a ve dinine iftira etmekten korkmamışlardır. Ellerinde tuttukları kitaplar ile de “Bakın bunu biz söylemiyoruz kaynaklar söylüyor” mesajını vermektedirler. Bazı kaynaklarda bu tür iddiaların olduğu doğru olmakla birlikte Allah’ın apaçık ayetlerini hiçe sayan bir kaynağın ya da kişinin din adına dikkate alınmasının mümkün olmayacağını bilmeleri gerekirdi.

İslam inancında kulluk ve ibadet yalnız Allah’a yapılır. Herhangi bir yerde ya da kişinin yanında durmanın Allah’a yapılan bir ibadetten üstelik ihlas ile riyasız bir şekilde yapılacak olan yüz elli yıllık ya da bin yıllık ibadetten daha üstün olduğunu söylemek en masumane boyutu ile ya saflık ya da ciddi bir münafıklıktır. Herhangi bir kişinin Allah dostu olduğu ile ilgili o kişinin ihlas ve takva ile hareket etmesi dışında bir ölçü olmadığı gibi -ki bu her erdemli inananın olabileceği bir şeydir- Allah dostu dahi olsa bir kimsenin yanında değil bir an bin yıl durmanın, Allah için yapılacak bir anlık ibadet ile mukayese
bile edilemeyeceği açıktır. Bu tür iddiaların Kuran’da da Kuran’ı en güzel şekilde hayatına taşıyarak inananlara örnek olan Peygamberimizin hayatında da görülmesi söz konusu değildir.

En büyük Allah dostları peygamberlerdir. Kuran’a baktığımızda peygamberlerin beraberlerinde getirdikleri ilahi mesaja iman eden ve inananların hangisi peygamberinin huzurunda bir an durmayı ihlas üzere ve riyadan uzak bir şekilde Allah’a yapılacak yüz elli ya da bin yıllık ibadetten daha üstün görmüşlerdir? Peygamberlere uyan hangi inanan, ancak Allah dostu olan peygamberi üzerinden Allah’a bağlanılabileceğini düşünmüştür? Peki, peygamberler bu şekilde bir iddiada bulunmuşlar mıdır? Şüphesiz bunların hiçbiri olmamıştır. Ancak Allah’ın dinini yaşadıklarını ve Peygamberimizin yolundan gittiklerini sanan bazı kişi ve gruplar, belli ki Allah’ı da, Peygamberimizin gerçek yolunu da bırakarak dosdoğru yoldan çıkmışlardır.

Ahmed-i Sirhindî’nin (ö.1624), Mektûbât isimli çalışmasında, müridin şeyhi ile rabıta yapmasının, kişiyi Allah’a kavuşturan en kısa yol olduğunu, kendini zorlamadan, uğraşmadan, üstâdın râbıtasının kendiliğinden hâsıl olmasının, üstâd ile talebesi arasında tam bir yakınlık olduğunu açıkça gösterdiğini, bu yakınlığın fayda vermeye ve istifade etmeye yaradığını ve kavuşturucu yollar içinde rabıtadan daha çabuk kavuşturanı olmadığını, alıntıladığı bir söz ile de şeyhin görüntüsünün (hayalinin), Allah’ın zikrinden yani Allah’ın anılıp hatırlanmasından daha efdal yani daha üstün ve faziletli olduğunu, rehberin hayalinin, talebesine Allah’ı zikretmekten daha çok fayda vereceğini çünkü başlangıçta talebenin Allah ile tam yakınlığı olmadığını bu yüzden Allah’ı anıp hatırlamasının kendisine çok fayda sağlamayacağını söylediği görülür.

Kuran ayetleri incelendiğinde yukarıda ifade edildiği şekilde bir uygulamanın dini açıdan kabul edilmesi mümkün değildir. Kuran’a göre bağlantı doğrudan ve aracısız olarak yalnız Allah ile kurulur. Kul her fırsatta yaratanını zikreder. İsim ve sıfatları ile O’nu yüceltir, hatırlar. Dileyeceğini yalnız Allah’tan diler. Gönül bağını da zihin bağını da yalnız Allah ile kurar. Buna rağmen kimi kişi ve grupların rabıta yolu ile müridin, kâmil mürşid olduğunu söyledikleri şeyhten yardım dilemesi, şeyhinin ruhaniyeti karşısında kendini alçaltarak tevazu içinde şeyhine yalvarması ve şeyhini Allah ile kendisi arasında vesile kılması gerektiğini iddia ettikleri görülür.

Allah ile kulu arasında mesafe ve boşluk yoktur. Kul tevazu ve derin bir saygı içinde yalnız Allah’a yalvarıp yakarır. Allah ile kendi arasında kimseyi vesile kılmaz. Yalnız Allah’tan yardım isteyip doğrudan O’na yönelir. Allah ile kul arasındaki dua, tövbe ve ibadetler gibi ilişkiler aracısız gerçekleşir. İslam inancında kurtarıcı ya da şefaatçi inancına yer yoktur. Kuran’daki bunca uyarı boş yere değildir. Kuran’daki ayetleri dikkate almayan bir Müslüman, Allah’ı dikkate almıyor demektir: Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, itaat, kulluk da (din de) sürekli olarak O’nundur. Böyleyken Allah’tan başkasından mı korkup sakınıyorsunuz? (Nahl 52)


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website