Bakan bilince göre şekillenen vahiy

Bakan bilince göre şekillenen vahiy-1

Yazan: V. Korhan Koral
http: //www. korhankoral. com

Kur`an`da insanın ve/veya Adem’in yaratılışıyla, cennet ve cehennemi kapsayan ahiret hayatıyla ilgili bir çok ayet, vahyin zaman ve mekan ötesi niteliğinden dolayı, mecazi, sembolik bir dildedir. Bu, şer’i ayetlerde dâhil, vahyin niteliğinden dolayı, tüm ayetler için geçerli bir özelliktir; ancak, yaradılış ve ahiretle ilgili ayetlerde daha da çok göze çarpar. Bunun bir nedeni de, insan anlayışının sürekli olarak kuşaktan kuşağa değişmesi ve vahyin her idrake seslenebilme kapasitesi göstermesidir. Mecazi bir metin, her zaman tarihsel ve kültürel formlarla ya da dönemin bilimsel formlarıyla sınırlandırılmaktan kurtularak, her an ve mekânda, her ayrı zihinde hatta aynı zihnin değişik hallerinde, metne bakan idrake göre şekillenen, evrensel bir nitelik kazanır.

Bu kısa açıklamaya dayanarak ve Elmamlıl M. Hamdi Yazır’ın (öl. 1942) görüşlerinden de faydalanarak deriz ki, çoğu tefsircilerin dediği gibi, Kur’an’ın hem zahiri hem de batini anlamları vardır. Fakat “Eğer Kur’an Allah’tan başkası tarafından olsaydı, elbette içinde birçok çelişkiler bulurlardı. ” (4/82) ayetinde de denildiği gibi, geniş bir idrakle algılandığında, gerçekte farklılık ve çelişkilerden uzak son derece açık bir kitap olduğu, zahir ve batınının birbirini tamamladığı görülür. “İki denizi salıvermiştir, birbirleriyle neredeyse kavuşacaklar. Aralarında engel vardır, bir an birbirlerine tecavüz etmezler” (55/19–20) ayetinin olabilecek bir batıni yorumuyla bakarsak, zahir ve batın denizlerinin karışmalarıyla birlikte, zahiri yorumun batini yorumları ya da batini yorumun zahiri yorumları aşmayacak bir tarzda yapılması gerekir. Bu sınırlarla sınırlı bir haddi aşmamak üzere, Kur’an’dan alınacak ilhamların da sonu yoktur. Zira “De ki eğer Rabb’imin kelimeleri için deniz mürekkep olsa idi, kesinlikle Rabb’imin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi. Bir o kadar daha yardımcı getirsek bile. ” (18/109) Yine bu manalardan dolayı, kâinat kitabı, entelektüel ya da sıradan bir zihnin düşünsel, duygusal, bilimsel ya da sanatsal aktivitelerine ayna olabilecek, kısacası her idrak seviyesine kendi algılayış dünyasından seslenebilecek enginliğe sahiptir. Bu nedenle haddin aşılmaması koşuluyla, Kur’an, her türlü yoruma da açıktır ve O’nun asıl zenginliği, Allah’ın bitmez tükenmez ve Kemal olan İlim zenginliğinin bir tezahürü olmasındandır. Sufi yorumların çeşitliliği de bu anlayışa dayanır.

Bakan bilince göre şekillenen vahiy-2
Yazan: V. Korhan Koral
http: //www. korhankoral. com

Haddi aşmamaktan dolayı, manası açık olan ayetleri farklı ve Kur’an ruhuna uygun olmayan anlamlarla yorumlamak, “Kalplerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne aramak ve kendi arzularına göre onun teviline yeltenmek için onun müteşabih olanına tabi olurlar. ” (3/7) ayetinden de anlaşılacağı üzere, bu engin kitabın, kitabın ruhundan bağımsız olarak ele alınan bölümlerinin, Kitab’ın genel ruhuna aykırı idraklere bile açık olmasından kaynaklanır. Ancak elbette, lokal olan ve global bütünlüğe uymayan bu tür yorumlar, doğru değil ama sınırlı bilinç düzeylerinde gerçekleştirilebilir yorumlardır. Zira insanoğlunun düşünebileceği her türlü idrak ediş, Âlim olan Allah’ın ilminden dayanağını alır. Allah’ı inkâra gidebilen ateist bilgi ya da fikir yürütmeler bile bundan hariç değildir. Fakat bunlarla birlikte, ayetlerin zahiri ve açık mana hükümlerini tesbit ettikten sonra, onlara zıt olmayacak şekilde bir takım işaret ve tevillerden bahseden âlimlerin kalplerine doğan fikirlerden istifade etmemek de nasibi tepmek olur. Zira Kur’an’da, “Kuşkusuz bunda inanan bir toplum için ayetler vardır. ” (16/79), “… bilen bir toplum için… ” (7/31), “… düşünen bir toplum için… ” (13/3), “… zikreden bir kavim için… ” (16/13), “… bilen bir kavim için… ” (6/98), “… iyice bilen bir toplum için… ” (45/20), “… sakınan bir kavim için… ” (10/6), “… akıl sahipleri için deliller vardır. ” (3/195) gibi nice ayetlerde, muhataplarının nitelik ve özel kabiliyetlerine göre türlü manaların çıkarılabileceğine yönelik ayetler vardır. Bu durumda tefsirlerin bu tarz zihni ve ahlaki irfan mertebelerine yönelik olarak yapılmaması, Kur’an’ın herkezi aydınlatmaya yönelik (çok yüksek idrak seviyeleri de dâhil) yapısına ve manalarının sınırsızlığına bir sınır biçmek olur. Doğru yorumlar, “Adalet ve orta yolu ayakta tutan ilim sahipleri” (3/18) ile nitelendirilen, batini ve zahiri anlamda ifrat ve tefritten sıyrılmış yorumcu idraklerin yorumlarıdır. Bu yorumlar da bir tane değil, kâinat kitabının sonsuz sınırsız ölümsüz ruhundan dolayı, sayısızdır.

İslam âlimleri, bu nedenlerle, Kur’an’da anlatılan bütün kıssalar için, “Birer külli kanunun ucudurlar” der. Yani ayetlerin zihne açılmış, Kur’an ve İslam ruhuna uygun mümkün tüm anlamları düşünülerek, ayetlere değişik idrak düzeylerinden değişik yorumlar yapabilir ve bu yorumların biri doğru diğerleri yanlış olması gerekmez.

Yazar : korhan koral

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website