Mülkün gerçek sahibi Allah’tır. ‘Göklerin ve yerin mülkünün Allah`a ait olduğunu bilmiyor musun? O, kimi dilerse azaplandırır, kimi dilerse bağışlar. Allah, herşeye güç yetirendir. ’ (Maide Suresi, 40)
Mülkün asıl sahibini bilen insan, sahip olduğu şeyleri kendisine bağışlayan Allah’a şükreder ve Rabbimizin bildirdiği gibi malının, “İhtiyaçtan artakalanı”nı (Bakara Suresi, 219) yoksullarla paylaşır. ‘Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı. ’ (Zariyat Suresi, 19)
Allah ‘infak’ etmemiz gerektiğini bize pek çok ayette bildirmektedir. ‘Onlar ki, mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak ederler. ’ (Bakara Suresi, 274) Ancak Allah, ‘Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın’(Bakara Suresi, 267) ayetiyle de neleri infak etmemiz gerektiğini bildirmiştir. Genelde insanlar yardım olarak kendilerinin kullanmadıkları, beğenmedikleri şeyleri verirler. Oysa: ‘Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. ’ (Ali İmran Suresi, 92) ayetiyle bunun yanlış bir tavır olduğunu anlarız.
Kuran’daki bu sistem kuşkusuz dünyada yaşanan yoksulluğun ve ekonomik krizlerin çözümünü sağlayacak çok önemli bir adımdır. Günümüzde yaşanan açlık ve yoksulluk sorununun, sadece devletin ya da birkaç kurumun yardımıyla çözülmesini beklemek çok doğru bir hareket olmaz. Öncelikle insanların kenara mal yığıp biriktirme hırsından vazgeçmeleri ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerini, ihtiyacı olanlarla paylaşmaları gerekir. ‘İman etmiş kullarıma söyle: “Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler. ’ (İbrahim Suresi, 31) Bir insanın birden fazla evinin, arabasının olması ve geleceğini güvence altına almak için daha da fazlasını edinme arzusu şüphesiz şeytani bir düşüncenin ürünüdür. Genelde zengin insanlar ufak tefek yardımlarla vicdanlarını rahatlatır ve kendilerine kalan mallarına sımsıkı sarılarak onları artırmaya devam ederler.
Anlaşılması güç olan şey etrafımızda yaşayan pek çok yardıma muhtaç insan varken bu insanların nasıl rahatça yastıklarına başlarını koyabildikleridir. Bu tavır bozukluğu sadece zengin insanlar için değil kenara paralarını ya da altınlarını yığanlar için de düşünülebilir. Günümüzde ‘yastık altı’ denilen sistem dinimiz açısından olduğu kadar ekonomi açısından da oldukça sakıncalı bir durumdur. Paranın piyasada dönememesinden doğan ekonomik durgunluk krize dahi sebep olabilmektedir. Bu durumun yanlışlığı ‘Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar… Onlara acı bir azabı müjdele. ’ (Tevbe Suresi, 34) ayetiyle de görülmektedir. İnsanların kenara yığdıkları bu paraları kullanmamalarının temelinde gelecek korkusu vardır. Ama gözden kaçırdıkları önemli bir nokta vardır ki Allah, ‘kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. (Sebe Suresi, 39) İnsan, ölüm anı gelip çattığı zaman, ne ev, ne araba, ne de sahip olduğu hiç bir şeyi yanında götüremez. ‘Tereddi edeceği (başaşağı düşüşe uğrayacağı) zaman, malı ona hiç yarar sağlamaz. ’ (Leyl Suresi, 11) Tarihte yaşamış hiçbir zengin insana, öldüğü zaman malı fayda sağlamamıştır. Ölümle beraber herkes hayatını adadığı mallarını dünyada bırakıp sadece iyi ve kötü amelleriyle Allah’ın huzuruna çıkar. Ve işte o geri dönüşü olmayan anda Allah bizi, verdiği nimetlerden dolayı sorgulayacaktır. ‘Allah`ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah`ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. ’ (Al-i İmran Suresi, 180)
Hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu kaçakçılığı ve her türlü ahlaksızlığın yaşandığı bu dünyada tek çözüm Kuran ahlakıyla yaşamaktır. Bu güzel ahlakla bezenmiş insanlar daha fazlasına sahip olma hırsından sıyrılıp elindekileri paylaşma arzusunda olurlar. Bu da insanlar arasındaki sıcaklığı ve samimiyeti artırır. Bencillikten ve kibirden arınıp sevgi ve merhametin güzelliğini yaşarlar. Tüm bu güzellikler hiç şüphesiz huzur ve güven dolu bir dünyaya açılan kapılardır. ‘iyilik, Allah`a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. ’ (Bakara Suresi, 177)
Yazar : Altuğ Öztürk