Değerli kardeşlerim. Bugün İslam toplumları olarak, çok farklı anladığımız, çok farklı anlamlar verdiğimiz Nur suresi 31. ayet üzerinde, birlikte sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Bu konu İslam toplumunda çok farklı anlatılıyor ve mezheplerin inancına uydurulmaya çalışılıyor. Ayeti onun için, biraz detaylı ve uzun yazmak zorunda kaldım. Lütfen sabırla, sonuna kadar okumaya çalışalım. Eğer ben bu kadar uzun yazı okuyamam, canım
(daha&helliip;)
Bu makalemde sizleri, günümüzde çok konuşulan, konu hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığı için, toplumun kafasının karıştığı ŞERİAT konusu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum. Lütfen unutmayalım İslam hukuku, Allah ın şeriatı yalnız Kur’an dır. Onun için Allah, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim hükmünü vermiştir. Kur’an ın bahsetmediği şeriat batıldır, hurafedir. Bakın bu konuyla ilgili, Allah Elçisine ayetinde ne diyor. “SONRA
(daha&helliip;)
Kuran’da İslam devleti kurmak yer almaz. Kuran’da açıklanmayan hususların insanların tercihine bırakılmıştır. Bunlar, insanların, akıllarını çalıştırmalarıyla ve Kuran’ın koyduğu temel prensipleri gözetmeleriyle doldurulmalıdır. Fakat şurası unutulmamalıdır ki insanların bu tercihleri Kuran’ın hükümleri gibi değerlendirilemez. Örneğin belli bir devlet yönetimi veya halifelik gibi uygulamalar, Kuran’ın evrensel dini bir hükmü olarak gösterilemez. Kuran’ın koyduğu hükümler evrenseldir; mekânın ve zamanın değişmesi ile Müslümanlar
(daha&helliip;)
Günümüzde kendilerine İslam devleti denilen devletler, İslami değildir. İslam devletleri olduklarını iddia eden bazı devletler namaz, oruç gibi ibadetleri zorla yaptrıyorlar. Dinde bu, böyle değildir. Bu meselenin çözümü için de Kuran’a yönelmeliyiz. Kuran’da namaz kılmanın, oruç tutmanın emredilmesine rağmen oruç tutmayana, namaz kılmayana dünyada hiçbir ceza öngörülmez. Bu şahısların hesabı ahirete kalmıştır. “İslam devleti” olduklarını iddia eden bu devletlere gelince;
(daha&helliip;)
Kimi kişi ve çevrelerin maksadını son derece aşan bir şekilde Buhari elden giderse dinin elden gideceğini, Buhari ve Müslim çökerse İslam’ın çökeceğini söyledikleri görülmektedir. Belli ki bu kişiler söyledikleri şeyin ne anlama geldiğini bilmeden Allah’ın dinini, muhtemelen kendi içinde iyi niyetle, ortalıkta gezen yüz binlerce hadis arasından derleme yapan hadis derleyicilerine mahkûm ederler. Hem Buhari’yi, hem de kendi kriterlerine göre
(daha&helliip;)
Hadis rivayetlerinde ve yaygın olarak neredeyse bütün dini içerikli kitaplarda bilerek oruç bozmanın cezasının altmış bir gün oruç tutmak olduğu iddia edilmiştir. Bu inanç halk arasında da oldukça yaygındır. Bir rivayette oruçlu olduğu halde nefsine yenilerek eşi ile birlikte olan bir adamın peygamberimize geldiği ve ne yapacağını sorduğu anlatılır. Buna göre peygamberimizin yapabileceğini söylediği şeylerden birinin iki ay üst üste
(daha&helliip;)
Din adına sadece Kur’an’a uymak aynı zamanda peygamberimize de uymak demektir. Peygamberimiz din adına sadece Kur’an’a uymuş ve onunla amel etmiştir. Peygamberimiz Kur’an dışında herhangi bir şeyi dinselleştirmediği gibi böyle bir yetkisi de yoktur. “Peygamberimiz Kur’an dışında bir şeye uymayacağına göre o halde peygamberimizin davranışlarını taklit etmek Kur’an’a uymaktır” söylemi doğru değildir. Çünkü Kur’an’da hiç olmamasına rağmen peygamberimiz tarafından yapıldığı
(daha&helliip;)
Hadis rivayetlerinde kertenkelenin fasık olduğu ve öldürülmesi gerektiği söylenmiştir: “Resulullah kelerin öldürülmesini emretti ve onu fuveysıka diye isimlendirdi.”(Müslim, Selam 144, (2238); Ebu Davud, Edeb 176, (5262)) Başka bir rivayette ise kertenkele öldürmenin vuruş sevapları hesaplanmıştır: “Resulullah buyurdular ki: Kim keleri ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. İkinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap
(daha&helliip;)